"Bu bir şizofrenik haldir." diyen Sağlar, "Türkiye, şizofrenik bir hal yaşıyor. O nedenle intihar vakaları arttı. En ufak bir toleransla geçiştirebileceğiniz olaylarda bile tokatlar ve yumruklar atılıyor, silahlar çekiliyor." dedi.
Soruları cevaplayan Sağlar, çözüm sürecinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşmesi, varlığını sürdürebilmesi ve birliğini koruması için son derece önemli bir proje olduğuna dikkat çekti. 30 yıla aşkın süredir Kürt sorununun çözülmesi noktasında mücadele eden bir insan olarak, Türkiye'nin barış ortamının sağlanması noktasında yapılan her olumlu adımdan yana olduğunu belirten Sağlar, "Türkiye'deki barışı, Kürt ve Türk yurttaşlarımız sırtlarında taşıyor. Karşılıklı güven giderek ortadan kalkmış. Ne Kürt siyaseti ne de iktidar hükümet birbirlerine güvenmiyor. O nedenle müthiş bu güvensizliğin içerisinde otorite boşluğu, idari zaafı ortaya çıkıyor. Biz barışı oluşturacağız derken karşımıza başka noktalar da çıkabilir." diye konuştu.
"ULUDERE, KOBANİ, 6-8 EKİM VE CİZRE OLAYLARI CİDDİ MIZRAK BAŞLARIDIR"
Uludere, Kobani, 6-8 Ekim olayları ve Cizre olaylarının barışı engelleme doğrultusunda ortaya çıkan önemli engeller olduğunun altını çizen Sağlar, şöyle devam etti: "Bunlar, ciddi mızrak başlarıdır. Bunların olabilmesi de hükümetin otoriterliği ve aynı zamanda 'Ben bilirim, benden başka da kimseyi sokmam' demesi, aynı zamanda geniş düşünemeyerek toplumu ve siyaset mekanizmasını bu işin içine sokmamasından kaynaklanıyor. Öyle olunca müthiş bir otoriter zaafı, müthiş bir kaos ortaya çıkıyor. O kaostan yararlanmak isteyenler var, onlar da yararlanıyorlar. Ama olan yurttaşlarımıza oluyor, gençlerimiz ölüyor."
Çözüm sürecinin en önemli sıkıntısının güven bunalımı olduğunu vurgulayan Sağlar, hükümetin güven bunalımını aşması gerektiğini ifade etti. Sağlar, Parlamentonun devreye girmesiyle bu güven bunalımının kalkacağını söyledi.
"DAVUTOĞLU, ERDOĞAN'IN ÖNERİLERİNİ EMİR OLARAK ALGILARSA BAŞBAKAN OLMAKTAN ÇIKAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'nu toplamasıyla ilgili, bunun Anayasa'da yer aldığını dile getiren Sağlar, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Erdoğan'ın önerilerini bir emir olarak algılaması halinde, o zaman fiilen Davutoğlu'nun Başbakan olmaktan çıkacağını ve kabinenin herhangi bir üyesi gibi ya da devletin herhangi bir kamu görevlisi gibi görevini sürdüreceğini kaydetti.
Erdoğan'ın, başkanlık sisteminden padişahlık sistemine geçmeye çalıştığını savunan Sağlar, bundan sonra Erdoğan'ın sarayda hangi kıyafetle dolaşacağının önemli olduğunu belirtti. Bunun, onun kafasındaki bir hayal olduğunu ifade eden Sağlar, 2015 seçimlerinde bugünkü iktidarın devrileceğine inandığını kaydetti. Sağlar, bunu yapacak olanın da Türkiye'de dışlanmış büyük bir çoğunluk olacağını kaydetti.
"TÜRKİYE'DE CİDDİ BİR KORKU İMPARATORLUĞU VAR"
Muhalefetin demokraside olacağını, Türkiye'de demokrasi olmadığını dile getiren Sağlar, Türkiye'de ciddi bir korku imparatorluğu olduğunu vurguladı. Sağlar, "Muhalefet yoktur" lafının demokrasinin olmadığının açıklanması olduğunu belirtti.
Geçmiş dönemleri karşılaştırdığında, böyle bir dönem olmadığını anlatan Sağlar, geçmişte evrensel hukuk ilkelerine uygun bir yargı mekanizmasının işletilmeye çalışıldığına dikkat çekti. Sağlar, şöyle devam etti: "5-6 yıl tutuklu olan insanlar, bir çırpıda 'ya size birileri kumpas yapmıştır' deyip şimdi bırakılıyor. Anayasa Mahkemesi'ne güvenmediğini söyleyen bir hükümet var. Kendi insanlarına bile güvenmiyor."
"Her şeyden kuşku duyan ve insani değerleri, yönetim ehliyetinin ortadan kalktığı, kendisine muhalif olan her şeyi bir kumpasın içerisinde olarak değerlendirdiği, paralelci yaftasıyla insanları yargılamadan infaz ettiği bir noktaya gelirsiniz. Bu bir şizofrenik haldir." diyen Sağlar, "Türkiye böyle bir hal yaşıyor. Türkiye şizofrenik bir hal yaşıyor. O nedenle intihar vakaları arttı, kadın öldürülmesi, eşler, sevgililer veya anne baba tarafından kadın ölümleri arttı, sürekli sokakta, otobüste, durakta, vapurda, trende tartışan insanlar var. En ufak bir toleransla geçiştirebileceğiniz olaylarda bile tokatlar ve yumruklar atılıyor, silahlar çekiliyor. Bu şizofrenik halin nedeni, bir baskıdır. O baskıdan kurtulmak lazım. O baskıyı da dün vesayet, bugün darbe, yarın paralel, öbürgün başka birşeyle getirilebilir. Demokrasinin olmadığı yerde bunlar hüküm sürer." şeklinde konuştu.
"YÜRÜTME, YARGI VE YASAMAYI ELE GEÇİRMEK İSTİYOR"
14 Aralık operasyonu ve medyaya yönelik baskılara ilişkin bir soruya ise Sağlar, Türkiye'de kuvvetler ayrımının olmadığını, bunun yerine kuvvetler birliğinin oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti. Yürütmenin yargı ve yasamayı ele geçirmek istediğini vurgulayan Sağlar, bunun önündeki en büyük engelin ise olayları kamuya, topluma yayacak ve anlatacak olan basın olduğunu kaydetti.
Yandaş medya oluşturulduğunu, muhalif medyanın da susturulmak istendiğini belirten Sağlar, dünyada en fazla gazeteci hapis edilen, yargılanan, kapatılan medyanın Türkiye'de olduğunu ifade etti. Türkiye'nin bu konuda Çin'in bile önüne çıktığını anlatan Sağlar, 14 Aralık operasyonunun da daha önceki operasyonlara benzediğini söyledi.
Sağlar, şunları söyledi: "Bugün bunlara dur demezsek; kendi başımıza geldiği zaman 'a dediğiniz' değil, her kimin başına geliyorsa, bu bir ilke meselesidir, diye tepki göstermezsek yarın başkalarının da başına gelir. Şu tabir çok güzel: 'Susma sustukça sıra sana gelecek.' Sıra sana geldiğinde de kimseyi yanında bulamayabilirsin. O nedenle bütün medya ve basına konulmuş olan baskıyı, tutuklamaları, üzerine giden güçlerin karşısında durulması gerektiğine inanıyorum. Yapılanları nefretle kınıyorum. Türkiye'de demokrasi olmadığı için bunların yapıldığının görülmesi gerekiyor. O nedenle bütün demokrasi güçleri, bir araya gelerek, bugünkü otoriter rejim sevdalılarını, sandıkta yönetimden uzaklaştırmak gerekiyor."
(CİHAN)