AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında tiyatrocu
Müjdat Gezen'in sözlerine çok sert çıktı. Başbakan'ın verdiği
cevap grupta uzun süre coşkuyla alkışlandı. İZLEYİN
"Mısır'da yaşananlardan asıl ders çıkarması gerekenler her zaman olduğu gibi almaza yatıyorlar. Anlamazdan geliyorlar. Onyıllardır bu ülkede statükoyu, vesayeti, elitizmi savunanlar, millete göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, yüzde 60'ı aptal diyenler aynaya eğer bakarlarsa orada kendi mübarek yüzlerini görür."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Hiç kimsenin
KKTC üzerinden istismara kalkışmamasını'' isteyerek, ''
Türkiye,
Kıbrıs meselesinde bir garantör ülkedir; KKTC'li kardeşlerine
destek vermeye devam edecektir ama hiçbir spekülasyona da
prim vermeyecektir'' dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ankara'daki
OSTİM ve
İvedik organize sanayi
bölgeleri ile Antalya'da meydana gelen
patlamalarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine
sabır ve
başsağlığı, yaralananlara da acil
şifa dileğinde bulundu.
Ankara'da bir gün içerisinde iki ayrı iş yerinde patlama olduğunu ve 20 vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan, ''Dün de Antalya'daki patlamada iki vatandaşımız, kardeşimiz kişi şehit oldu, hayatını kaybetti. İş sağlığı ve güvenliği konusunda yapılan tüm çalışmalara rağmen maalesef bu tür acı olayların önüne bütünüyle geçmek mümkün olmuyor. Elbette, ilgili tüm kurumlar, bu acı olaylardan gerekli dersleri çıkararak, nerede hata,
ihmal olduğunu tespit edecek açığı kapatmak için daha farklı bir gayretle ortaya çalışmalarını koyacaklardır'' diye konuştu.
Sendikalar ve işverenlerden
iş sağlığı ve güvenliği konusunda çok daha hassas olmalarını isteyen Erdoğan, bu tür olayların tekrarlanmaması için denetimlerin sıklaştırıldığını, tavizsiz şekilde eksiklerin üzerine gittiklerini ifade etti. Erdoğan, ''Ancak, takdir edersiniz ki her iş yerini her an denetlemek, her an gözlemek mümkün değil. İşçilerimizin, işverenlerimizin 'bana bir şey olmaz' anlayışından artık sıyrılarak muhtemel her vaka için önceden
tedbir almalarını, uyarılara azami ölçüde dikkat göstermelerini bekliyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bu yılın Ocak ayında 1969 yılından bu yana görülen en düşük enflasyon oranının gerçekleştiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''Türkiye
İhracatçılar Meclisi verilerine göre, ihracatımız da Ocak ayında 2010 yılının Ocak ayına göre yüzde 23 oranında arttı. Sadece Ocak ayı için söylüyorum, ihracatımız 9 milyar 655 milyon dolar olarak gerçekleşti. Önemli bir ayrıntıyı da dikkatlerinize sunuyorum. Bunu çok önemsiyorum.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizden Ocak ayında yapılan ihracat
rekor bir seviyeye ulaşarak 500 milyon dolar oldu. Geçen yılın Ocak ayında 346 milyon dolardı. Yani geçen yıla göre bu yıl yüzde 45 oranında artış sağlandı. Bu bölgemizden yapılan ihracat sıralamasında, ilk sırayı
Orta Doğu ülkeleri alırken ardından AB ülkeleri ve
Afrika ülkeleri yer aldı. Ülke olarak da
Irak,
İtalya, ve
Suriye ilk sıralarda yer aldılar. Bu vesileyle bir kez daha tüm ihracatçılarımıza, üreticilerimize, işçilerimize bu sevindirici rakamlardan dolayı şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Dün de 2010 yılı
sanayi üretimi oranları açıklandı.
Sanayi üretimimiz beklentilerin çok çok üzerinde. Yüzde 17 oranında artış kaydetti.''
''KIBRIS, BİZİM MİLLİ DAVAMIZDIR''
Erdoğan, KKTC'deki gösteriye de değinerek, ''Açılan pankartlar sadece edep açısından yakışıksız değil, aynı zamanda Kıbrıs Türkünün menfaatlerine zarar veren, Güney Kıbrıs'ın ekmeğine yağ süren mahiyettedir'' dedi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz, KKTC idarecileri nezdinde gereken uyarıları yaptık. Ancak muhalefetin, her konuda olduğu gibi KKTC ile ilgili bu uyarılarımızı da anında istismar malzemesine dönüştürdüğünü görüyoruz.
Bir kere şunu söylemek zorundayız; KKTC'ye siyasi,
ekonomik, diplomatik anlamda en büyük destek, şu 8 yıllık iktidarımız döneminde olmuştur. AK Parti iktidarları döneminde bu destek verilmiştir. Bizden önceki iktidarların hiçbirinde böyle bir destek söz konusu değildir. Kıbrıs davası bu dönemde en güçlü şekilde savunulmuş, KKTC'nin eli bu dönemde güçlendirilmiş, KKTC uluslararası platformlarda daha görünür hale gelmiş ve
diyalog noktasında da her zaman aktif olmuştur. Kıbrıs mücadelesi ve çözüm iradesi hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde en güçlü, en kararlı şekilde ortaya konulmuştur.
Hiç kimse KKTC üzerinden istismara kalkışmasın. Hiç kimse Kıbrıs mücadelesini kendi
küçük hesaplarına alet etmesin. Özellikle ana muhalefetiyle muhalefetiyle kimse bu konuda bizimle
yarış edemez. Uluslararası platformda,
Kuzey Kıbrıs'ın hakları bu dönemde ortaya konulduğu kadar hiçbir dönemde konulmamıştır. Bugüne kadar Kıbrıs davası için hiçbir adım atmayanların, bu konuda ter dökmeyenlerin; Kıbrıs davasını kendi davası olarak dahi görmeyenlerin şimdi çıkıp KKTC'yi hatırlamalarının hem Kıbrıs türkünün hem vatandaşlarımızın vicdanına
havale ediyorum.
Kıbrıs, bizim milli davamızdır; bu davadan asla vazgeçmeyecek, çözüm için mücadele ettiğimiz kadar Kuzey Kıbrıs'ın menfaatlerini korumak için hassasiyetle çalışmaya devam edeceğiz. KKTC içinde Kıbrıs davasına değil, Kıbrıs Rum kesiminin ayak oyunlarına
hizmet eden her türlü girişim karşısında bizi bulacaktır.
Türkiye her zaman yavru vatanın yanındadır. Türkiye Kıbrıs meselesinde bir garantör ülkedir, KKTC'li kardeşlerine destek vermeye devam edecektir ama hiçbir spekülasyona da prim vermeyecektir. Bunu da bu kadar açık söylüyorum. Kim nereye çekerse çeksin.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Silahlı Kuvvetlerine yönelik, 'kartondan bir kağıtmış', 'ABD içini oymuş' diye orduyu adeta Amerika'nın yönetimine vermiş bir havada gösterme anlayışı, bir suçtur'' dedi.
Partisinin
TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, isim vermeden
CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un sözlerini eleştirdi. ''Bakıyorsunuz, sıfatı
Anayasa hukukçusu olan bir kişi çıkıyor; garip garip şeyler ediyor. Senin her yerin Anayasa hukukçusu olsa ne yazar'' diyen Erdoğan, bu tür kişilerin akademisyen ve hukukçu olamayacağını ifade etti.
Erdoğan, ''Bu tür kişiler, olsa olsa elindeki Anayasa kitapçığını ezberlemiş kişi olarak meydanda dolaşır. Siyasete girdiği anda, işte
kral çıplak, meydana çıkıyor. Siyaset böyle bir şey ve şu anda meydana çıkmış vaziyette'' dedi.
''Söylenen lafların ortada olduğunu'' belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Silahlı Kuvvetlerine yönelik, işte 'kartondan bir kağıtmış', öbür taraftan 'ABD içini oymuş oymuş' diye, orduyu adeta Amerika'nın yönetimine, Amerika'nın idaresine vermiş bir havada gösterme anlayışı bir suçtur... Ve şu anda da
Zonguldak böyle bir işi başlattı. Ben de buradan aynen bu suç duyurusunu ilan ediyorum. Ben de buradan özellikle TSK bizimle ilgili bir kuruluştur, dolayısıyla bu suç duyurusunu yapıyorum. Gereğinin yapılması lazım. Bu karşılıksız kalamaz. Bu karşılıksız kaldığı anda TSK ile
futbol topu oynar gibi oynarlar. Bunun bedeli ödenmelidir, ödettirmelidir. Kimse burada demokratik süreçle bunu iç içe koyamaz. Hiçbir zaman, TSK'yı, biz herhangi bir ülkenin yönettiği veya içini boşalttığı gibi bir yaklaşıma prim veremeyiz. Bir karton kutuya benzetme olayına prim veremeyiz, vermemeliyiz. Buna yönelik adımların da özellikle savcılarımız tarafından atılmasının gereğini burada özellikle vurguluyorum.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de halkın değerlerini, halkın iradesini küçümseyenlerin her zaman ''
darbe şakşakçılığı yaptıklarını, vesayetçi anlayışları savunduklarını'' belirterek, ''İşte anamuhalefet partisinin içine düştüğü durum... Anamuhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, ne yazık ki bugün de vazgeçmiyor'' dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, geçen hafta yaptığı
Kırgızistan ziyareti hakkında bilgi verdi. Ziyaretin, Türkiye-Kırgızistan ilişkileri noktasında tarihi dönüm noktası olacağı inancını dile getiren Erdoğan, Kırgızistan'da istikrarın devamı noktasında her türlü desteği sağlamaya devam edeceklerini, maddi ve manevi olarak hem ülkenin yeniden yapılanması hem de huzur ve istikrar içinde büyümesi için kardeş ülke olarak her zaman yanlarında olacağını söyledi. Erdoğan, ''Hatta
Rusya Federasyonu ile birlikte, üçlü olarak da Kırgızistan'a yönelik bazı projelerimizin olması noktasında, önümüzdeki ay Moskova'ya yapacağımız ziyarette
gündeme getireceğiz'' diye konuştu.
Tarihe tanıklık ettikleri bir başka gelişmenin, Türkiye-Suriye sınırında, Asi nehrinin kenarında gerçekleştirildiğini, bunun çok önemli bir adım olduğunu belirten Erdoğan, Asi nehri üzerinde bir
baraj inşa etmenin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hedefleri arasında bulunduğunu, ancak bu hayalin o dönemde gerçekleşmediğini, hükümet olarak bunun peşine düştüklerini anlattı.
Gerekli girişimlerin sonuç verdiğine işaret eden Erdoğan, barajın temellerinin atıldığını, törenin tarihi bir nitelik arz ettiğini vurguladı. Erdoğan, ''Türkiye ile Suriye arasında sınırı çizen Asi nehri, artık bizi birbirimizden ayıran bir
nehir olmaktan çıkıyor, tam tersine bizi birbirimize kavuşturan, kucaklaştıran bir nehir hüviyetine bürünüyor.
Dostluk barajı tamamlandığında üretilen elektriği paylaşacak, topraklarımızı bu barajdan ortak olarak sulayacak, tarım arazilerini taşkınlardan korumuş olacağız'' dedi.
Erdoğan, gelecek yıl 6
Şubatta gövdeyi bitireceklerini ve barajın su tutmaya başlamış olacağını, ondan sonraki bir yıl içinde, 6 Şubat 2013'de elektrik ve sulama aşaması sözünü aldıklarını bildirdi.
''ÖYLE BİR COĞRAFYADA YAŞIYORUZ Kİ...''
Temel atma töreninin ardından Halep'te Suriye Devlet Başkanı Beşşar
Esad ile görüştüğünü hatırlatan Erdoğan, bölgesel konuları tüm boyutlarıyla masaya yatırdıklarını, görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi. Esad ile birçok konuda fikir birliği içinde olduklarını görmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, görüşmenin ana gündem maddelerinden birini, Mısır ve Tunus'taki olayların oluşturduğunu bildirdi.
''Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki bölgede meydana gelen her bir olay, doğrudan ya da dolaylı olarak bölgenin tamamını etkiliyor'' diyen Erdoğan, binlerce yıl bir arada
yaşamış, kültürleri, gelenekleri inançları bir olan bölge halklarından birinin başı ağrısa, birinin burnu kanasa bunun diğer ülke ve halklarda hissedildiğine işaret etti.
Filistin'in bunun en somut ve en acı örneği olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
''Hiç kimse Filistin meselesine iç mesele olarak bakma lüksüne sahip değil. Filistin, tüm bu coğrafyanın yüreğinde kanayan bir yaradır. Filistin'de bir halka yönelik
baskı, sindirme, zulüm ve insanlık dışı muamele, her an, her saniye bütün coğrafyada hissedilmiş, Filistin meselesi Filistinlilerin meselesi olmaktan çıkmıştır, bir insanlık meselesi haline dönüşmüştür. Açıkçası Filistin meselesi insani boyutuyla bütün
Ortadoğu'da siyasi ve ekonomik her denklemin merkezinde, parantezinde yer almaktadır. Filistin meselesi nasıl bir iç mesele değilse, nasıl insanlığın, nasıl her birimizin ortak meselesiyse aynı şekilde tüm bu bölgede halkların arzuları, talepleri, beklentileri, insanca yaşam haykırışları da hepimizin ortak meselesidir. Biz meseleye ilkesel bakıyoruz. Biz meseleye insanlık merceğinden, kardeşlik zaviyesinden, dostluk, komşuluk penceresinden bakıyoruz. Kalp gözümüzle bakıyoruz. Biz ne kimsenin içişlerine karışmak isteriz ne durumdan vazife çıkarırız ne de kendi kendimize gelin güvey oluruz. Biz istiyoruz ki bölgemizde huzur, barış, istikrar, güven,
refah olsun. Ortadoğu savaşlardan, çatışmalardan, iç karışıklıklardan, istikrarsızlıktan, halkın sesine
kulak vermeyen anlayıştan çok çekti. Ortadoğu'daki halklar da her şeyin en iyisine, en güzeline layıktır. Ortadoğu'daki milletlerin de iradeleri muteberdir, kıymetlidir.''
''MISIR'A GÖNÜL BAĞLARIMIZI UZATTIK''
Mısır'da gelişmeler olurken, bir açık hava hapishanesinde yaşayan
Gazze ve Hamas'ın bütün zor şartlara rağmen Mısır'daki kardeşlerine ekmek ve su ulaştırdığına dikkati çeken Erdoğan, bunun çok önemli olduğunu vurguladı. Kendileriyle iletişimin olmadığı bir zeminde Gazzeli Hamas'ın bunu yaptığını, bu bağın çok önemli olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Biz
siyaseten, ekonomiden, çıkar kaygısından tamamen azade olarak Mısır'a ve Mısır halkına tamamen kardeşlik hukuku içinde gönül bağlarımızı uzattık, uzatıyoruz'' dedi.
Erdoğan, halka rağmen, halka karşı hiçbir iktidarın ayakta kalamayacağını belirterek, iktidarların görevinin halkın sesine, haykırışına, taleplerine kulak vermek, gönlünü ve gözünü açmak olduğunu ifade etti. Bu süreçte ABD Başkanı
Barack Obama ile 6 gün içinde 2 görüşmesi olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Burada tekrar tekrar ifade etmekte fayda görüyorum; Mısır'da uluslararası gözlemcilerin denetiminde düzenlenecek serbest ve adil
seçimler yoluyla evrensel, demokratik ilkelere uygun yeni bir hükümete düzenli geçiş sağlanmalıdır. Geçiş süreci derhal başlamalı ve kısa olmalıdır. Geçici hükümet ittifakla belirlenmeli ve tüm taraflar açısından kabul edilebilir ve muteber olmalıdır. Mevcut
gösteriler sırasında şiddete başvuranlar, adalete sevk edilmelidir. Geçiş sürecinin bir
yol haritası ve takvimi olmalıdır. Geçiş sürecinde evrensel ilkelerle uyumlu yeni bir seçim yasası benimsenmelidir. Mısır'ın geleceği, sadece Mısırlılar tarafından sahiplenip yönlendirilebilir. Ama
oylama yapıldıktan sonra da haftalarca, aylarca bir seçim neticesi açıklanmamalı. Tam aksine 24 saat, bilemediniz 1 hafta içinde seçim neticelendirilmelidir. Mısır'da yaşanabilecek
açlık gibi insani sıkıntıların, ekonomik sorunların halka ciddi bir dram yaşatmaması için bir donörler konferansı toplanmalıdır. Mısır'ın geleceği adına, bölgemizin huzur ve istikrarı adına acilen bu adımlar atılmalıdır.''
''MİLLET EN GÜZEL MESAJI VERDİ''
Mısır konusunu iç siyasette malzeme olarak kullanma gayretlerinin son derece çarpık şekilde devam ettiğini ifade eden Erdoğan, ''Adeta
elma ile armudu birbirine karıştıranlar var. Mısır'daki olaylardan asıl ders alması, asıl ders çıkarması gerekenler her zaman olduğu gibi almaza yatıyorlar, anlamazdan geliyorlar. On yıllardır bu ülkede statükoyu, vesayeti, elitizmi savunanlar, millete 'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, yüzde 60'ı aptal diyenler' aynaya eğer bakarlarsa orada kendi mübarek yüzlerini görür'' diye konuştu.
Erdoğan, milletin, ''1950, 3
Kasım 2002 seçimleri ve özellikle de 12
Eylül 2010'da statükoya, vesayetçi anlayışa, seçkinlere, kendisini tahkir edenlere en güzel cevabı, en güzel mesajı verdiğini'' belirterek, şöyle dedi:
''Bu mesajı almayanların, almamakta direnenlerin, en azından uluslararası denklemde nereye tekabül ettiklerini, hangi isimlerle yan yana anıldıklarını artık görmelerini temenni ediyoruz. Türkiye'de halkın değerlerini, halkın iradesini küçümseyenler her zaman darbe şakşakçılığı yapmışlar, vesayetçi anlayışları savunmuşlardır. İşte anamuhalefet partisinin içine düştüğü durum... Anamuhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, ne yazık ki bugün de vazgeçmiyor.''