AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
CHP-MHP
koalisyonunun asla umut olamayacağını söyledi.
cumhurbaşkanı
seçimi konusundaki bir soru üzerine ise şunları söyledi:
''
Parlamento içerisinden bir cumhurbaşkanı olabilir. Parlamentonun içinden bir cumhurbaşkanı çıkaramıyor muyuz? Anayasada ifade edilen bir cumhurbaşkanı
adayı parlamento içinde yok mu? Eğer dışarıdan bir cumhurbaşkanı aranacaksa onun yolu açık zaten. Oradan da gelebilir. Buyursun CHP dışardan bir aday ortaya koysun. Çok da manidar olan şudur, 'millete gidelim' diyoruz. Millete gittiğimiz zaman parlamentoda zaten senin şu kadar grubun var, bu kadar grubun var. Hiç böyle de bir endişen olmaz. Millete gittiğimizde CHP parlamento dışından birini aday gösterir, biz parlamento içinden birini aday gösteririz. Geliriz millete, milletimiz kimi isterse onu cumhurbaşkanı yapar. Bundan daha ideali olur mu? Buraya gelip de bize uzlaşma dersi vermeye kalkmasın. Uzlaşmaz birini arıyorsanız o da Sayın
Baykal'ın ta kendisidir.''
TERÖR
Terörün hiçbir zaman sıfır olmadığına da işaret eden Erdoğan, ''Koalisyon hükümeti
terörü sıfır olarak teslim etti. Yok böyle bir şey.
İçişleri Bakanlığının rakamları ortadadır.
Güvenlik örgütlerimizin rakamları ortadadır'' dedi.
Bir şehit haberi aldığı anda şehidin annesinin babasının içine nasıl ateş düşüyorsa, sorumluluk mevkisinde olan birisi olarak kendi içine de ateş düştüğünü ifade eden Erdoğan, güvenlik güçleri ile çok ciddi bir
dayanışma içerisinde vakur, kararlı bir şekilde terörü çökertmenin gayreti içerisinde oldukların belirtti.
Erdoğan, terörün tamamen kazınmasının çok kolay olmadığını dile getirerek, bunun bütün dünyada böyle olduğunu, bu sorunun çözümü için tüm toplumun el ele vermesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, ''Bu bir milli mesele, bunu beraber halletmek zorundayız'' dedi.
Terörle mücadele konusunda ciddi çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Erdoğan, terör örgütünün ülkeye soktuğu bombaların her gün yakalandığını, ciddi sonuçlar alıklarını kaydetti. Erdoğan, ''Çıkıyor mesela Sayın Ağar, 'bu işi sıfırlarım' diyor. Bu iş lafla olmaz. Sen
emniyet müdürü iken 2 bin 300-2 bin 400 şehit vermişiz. Zirve yapmış. İçişleri Bakanlığı yaptığın dönemde zirve yapmış. Biz bu sayılara gelmedik'' diye konuştu.
ŞEHİT CENAZELERİ
Şehit cenazelerinde atılan sloganlar ve cenazeye katılımlarla ilgili bir soruya da Erdoğan, ''Çeteler bu işlerin içinde.
Organize edenler onlar. Bunların hep tespitleri var. Bu işler şimdi yargıya da sirayet ettiği için detaylarına giremem. Artık yargıyla alakalı'' yanıtını verdi.
Erdoğan, cami avlularının miting alanı olmadığını, cenaze adabının bulunduğunu kaydederek, ''Hele bu şehit cenazesiyse olay çok daha farklıdır. Bizim dinimizde İslami ve insani bir görev yapmaya oraya gelirsin orada bir huşu, sessizlik içinde kalkarsın cenaze namazına katılacaksan katılırsın, dışarıdan izleyeceksen izlersin ve sessizlik içinde dağılırsın'' diye konuştu.
Kocatepe Camii'nde de imamın, cenaze adabını anlattığını, ancak cenazeye gittiklerinde kendisinin ve bakanların yuhalandığını aktardı.
''DİNİ GÖREVİMİ YAPIYORUM''
''Ben buraya bir dini görevimi yapmaya geldim, sen beni nasıl yuhalarsın'' diye konuşan Erdoğan, cami avlusunun birlik beraberlik yeri olduğunu, o cenazenin herkesi birleştirmesi gerektiğini anlattı.
''Orası düşmanlık kin nefret yeri değil'' diyen Erdoğan, ''Sen de ibadetini yap ve sakin bir şekilde ayrıl. Ama acaba ben o şehidin üzerinden kaç tane oy devşiririm? Kendi özel işaretlerine varıncaya kadar burada yapıyorlar. 1999 mantığı bugün geçerli değil artık. Benim milletim, inanıyorum ki, bunu seçimlerde artık gayet iyi değerlendirecek'' dedi.
Şehit ailelerine sahip çıkmak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade eden Erdoğan, ''Devlet olarak, hükümet olarak üstümüze ne düşerse yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz'' diye konuştu.
GÜVENLİK GÜÇLERİNİN DURUMUNUN İYİLEŞTİRİLMESİ
Erdoğan, bazı güvenlik birimleriyle ilgili ideal koşulları sağlayamadıklarını ama Doğu ve Güney
doğu illerinde
lojman sorunlarını çözmeye başladıklarını söyleyerek, güvenlik güçlerinin hepsine lojman imkanı sağlamak için çalışacaklarını kaydetti. Erdoğan, polislerin lojman sorunun tamamen çözmek için ellerinden geleni yapacaklarını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan,
ekonomik şartlar noktasında da ilk masaya yatıracakları konunun polislerin ekonomik durumlarını olacağını anlattı.
ÖZGÜRLÜKLER
'' Eşleri başörtülü Devlet memurları'' ile ilgili bir soru üzerine de Erdoğan, şöyle konuştu:
''O problemi olanlar da öyle zannediyorum bu
özgürlükler noktasındaki kıstası eninde sonunda kabul edecekler. Çünkü, biz şu anda bir insanın ehliyetine, liyakatine bakarız. Şimdi devletin üst derecedeki yöneticileri, bizim devlete aldığımız yöneticiler değil. Bu insanlar diyelim ki bir müdür, 10 yıl hizmetinin olması lazım, bir daire başkanının 15 yıl hizmetinin olması lazım. Bizim
iktidar sürecimiz, daha 5 yıl olmadı. Bu insanlar, bizden 5 yıl, 10 yıl önc
e devlete girme hakkını zaten elde etmiş. Ama gelen iktidarlar onları sağa sola savurmuşlar.
Şimdi biz başarılı olan bürokratı zaten makamından almadık. Başarılı olmayan bürokratı orada tutmanın anlamı yok. Zaten başarılı olsalardı, önceki hükümetler başarılı olurdu. Bunların bir kısmı, bakıyorsunuz belli yanlışlara karışmışlar. Biz bunları değiştirmek zorundaydık.
Ama Sayın Baykal, dün çirkin bir açıklamada bulundu. '15 bin öğretmeni bir anda değiştirdiler' diyor. İşte
Danıştay karar vermiş de, bu karar yürürlüğe girmeden 15 bin öğretmeni değiştirdiler. Çok çirkin. Yani bir ana muhalefet liderine bu yakışmıyor. Kim bu insanlar? Bu ülkenin çocukları. Biz bu okulları öğretmensiz mi bırakacağız? Bu öğretmenlerin hepsi imtihana girmişler, bunu kazandıktan sonra da bilgisayar
sistemi ile de atamaları, aldıkları puan sıralamasına göre yapılmıştır. Bunlar kimdir, kimin nesidir? Bilemeyiz. Sayın Baykal'ın vicdanı bunu nasıl kabul ediyor? Hangi mantıkla, hangi anlayışla bunu söylüyor anlamak mümkün değil. Bunu neye göre söylüyorsun.
Kamu personeli imtihanları neye göre yapılıyor, nasıl yapılıyor? Biliyorsunuz, bu sistem bizden önceki hükümetin oluşturduğu sistem. Biz devam ettiriyoruz, değiştirdiğimiz yok.
Aynı sistemle hala almaya devam ettiğimiz elemanlar noktasında maalesef verilen çok olumsuz kararlar var. Bunu da biliyoruz. Adalet Bakanlığı'nda şuraya buraya alınacak elemanlar da 10-15 yıldır hangi şekilde alınıyorsa aynı şekilde alınırken, bakıyorsunuz olumsuz haberler geliyor. Ondan sonra siz bunları alamıyorsunuz. Bunlar da sıkıntılara neden oluyor. Bizim bu noktada herhangi bir sıkıntımız söz konusu değildir. Biz hiçbir zaman böyle bir ayrımcılığın içine girmedik. Üst düzeydeki yöneticiler, bizim dönemimizde girmiş yöneticiler değildir. Devlete eskiden girmiş yöneticilerdir. Ehliyetine güvendiğimiz yöneticiyi biz her yere getiririz.''
ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN
Erdoğan, program sunucularının, ''Siz, başörtüsü konusunu siyasi malzeme yapmakla eleştiriliyordunuz. Seçim beyannamenizde de başörtüsü konusunu koymadığınız için seçmeninize gammazlanmak durumuyla karşı karşıya kaldınız. Üniversitede öğrencilerin okullarına istedikleri gibi gitmeleri konusunda AK Parti geri adım mı attı'' sorusunu ise şöyle yanıtladı:
''Şimdi bir defa 2002 seçimlerinde benim vatandaşlarıma böyle bir sözüm yok. Ben böyle bir söz vermedim. Kimse kalkıp da ne televizyon, ne yazılı medya, ne basın bunu söyleyemez, bunu ispat edemez. Yok böyle bir şey. Ve bunun iki yolunu ben ortaya koydum. Dedim ki, bir: toplumsal mutabakat. İki: kurumsal mutabakat. '
Türkiye'de bu konuda toplumsal mutabakat var, kurumsal mutabakat yok' dedim. Bunun sağlanması gerekir. Ben bu olaya bir defa özgürlükler açısından bakıyorum.
Özgürlükler açısından bakarak da diğer siyasi liderlerin yaptığı gibi işin istismarını yapmıyorum. Zaten ailemde, çocuklarımda bu işi biz yaşıyoruz. Bu iş konuşulmaz, yaşanır. Mağduriyetini de yaşadık. Bunu konuşanlar, gelsinler bu konsensüsü parlamentoda yapsınlar. Şimdi Bahçeli çıkıyor konuşuyor. Sayın Bahçeli'nin parlamentoda olduğu dönemde kendi milletvekili arkadaşlarının uyguladığı tavrı bilmiyor mu? Kendi milletvekili arkadaşının parlamentoda nasıl girip çıkması hususundaki tavrını bilmiyor mu? Biliyor. Ama şimdi işin istismarını yapıyor.
Sayın Baykal'ın teşkilatı şu anda başörtüsü dağıtıyor, gazetelerde gördük bugün. Türban dağıtıyorlar. Kendisi işte ben Bosna'ya gittim, Bosna'da işte şöyle başörtüsü dağıttım, bunları konuşuyor. Acaba oradan bir şey alabilir miyiz? Bir ara otobüslerle,
Meclis gurup toplantılarına başörtülü hanımları getirdiler,
mesaj verebilir miyiz, diye. Ters tepince bakıyorsunuz, esip gürlüyorlar. Ondan sonra tekrar toparlama çalışmasına giriyorlar. Yani
akşam başka, sabah başka. Bunların ipi ile kuyuya inilmez. Durum bu.''
''GÖNLÜMDEN GEÇEN''
Dürüst, ilkeli davranılmadığını iddia eden Başbakan Erdoğan, ''Bir konuda, açık, net ilkeni koy ortaya. Biz özgürlük açısından bakıyoruz'' dedi.
Kendi gönlünden geçeni de ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Başı açığı, başı örtülüsü hepsi rahatlıkla üniversitesine gidebilsin. Arzumuz budur. Ama toplumsal mutabakat var, kurumsal mutabakat yok'' diye konuştu.
Meslek liselerine uygulanan
katsayı konusunu da ''ciddi bir yanlışlık'' olarak değerlendiren Başbakan Erdoğan, zaman içinde bunların kurumsal mutabakatla aşılacağına inandığını dile getirdi.
Erdoğan, bu konuda toplumsal mutabakatın kesinlikle var olduğuna işaret ederek, ''Gidelim referanduma halkın bu konuda ne dediğini görelim. Şu anda gittiğim mitinglerde vatandaşımın başı örtülüsü de, baş açığı da oradadır. Türkiye, bu. Böyle olmalı. Birbirini dışlayan değil, kucaklayan. Bunu başarmamız lazım'' diye konuştu.
YAKLAŞIK 3 SAAT SÜRDÜ
Erdoğan, 3 saate yakın süren ve gece geç saatlerde biten programın sonunda,
sandık başına gitme çağrısında bulundu.
Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Şu ana kadar belki kendilerinin verdikleri bir karar olabilir, bu kararı tekrar gözden geçirerek, Türkiye'nin geleceğine oy verdiklerini düşünerek, geçmişte bu insanlar ne yaptı ki gelecekte ne yapacaklar, tüm bu yolsuzluklar hangi iktidarların döneminde oldu, bu suiistimaller hangi iktidarların döneminde oldu, bu dönemde yolsuzlukların somut bir örneği var mı, yoksulluğun somut örneği var mı, yasaklarda acaba onların dönemine göre bu dönemde daha mı iyiyiz, daha mı kötüyüz? Bu kıyaslamayı yaparak ben vatandaşlarımızın oyunu Türkiye'nin geleceğine vermelerini istiyorum. Biz, dün neredeydik, bugün neredeyiz? Rakamlarla konuşuyoruz. Sağlıkta, eğitimde, sosyal alanlarda attığımız adımlar ortada. Mukayeseni yap. Bir eksilme varsa verme, yoksa ben oyuna talibim. Mutlaka vaktini ayır, sandık başına git, senin oyun önemli, değerli. İhmal etmeyin 22 Temmuz'u.''