Dünyanın karşı karşıya bulunduğu büyük ve zorlu sorunları sıralayan Erdoğan, "Fakat bunlardan hiçbiri altından kalkamayacağımız sorunlar değildir. Sorunların çözümü için herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir küresel düzene ihtiyacımız var." dedi. Erdoğan, bu konuda yeni bir liderlik anlayışına ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Terörizm ve nükleer silahların yayılması gibi tehditlerin küresel ölçekte ciddi birer endişe kaynağı haline geldiğine dikkat çeken Erdoğan, dünyadaki diğer sorunların da ciddiyetini koruduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, "Böyle bir tabloda BM'nin önemi ve vazgeçilmezliği daha da netlik kazanıyor.
Adil ve katılımcı bir küresel düzenin kurulması için BM'nin etkinliğini hep birlikte artırmak zorundayız." şeklinde konuştu. "Asla umutsuz değiliz." diyen Erdoğan, şöyle devam etti: "
Küresel barış ve istikrarın mümkün olduğuna dair umutlarımız her an diridir. Bu yüzden BM'nin küresel kamu vicdanının sesi ve sözcüsü olmasını istiyoruz. Temsil kabiliyeti güçlendirilmiş, demokratik, şeffaf, adil ve etkin bir BM'nin küresel barış ve istikrara daha fazla katkı yapacağına inanıyoruz."
BM'deki reform girişimlerine tam
destek verdiklerini belirten Erdoğan, "Fakat, BM sistemindeki reformun
Güvenlik Konseyi de reforma tabi tutulmadığı müddetçe başarılmış sayılmayacağı muhakkaktır." dedi. Erdoğan,
Türkiye olarak
Güvenlik Konseyi'nin temsil gücünün artırılmasını istediklerini söyledi.
Erdoğan, Türkiye'nin BMGK'ya seçilmesinde verilen destekten dolayı tüm üye ülkelere teşekkür etti.
TÜRKİYE BÖLGESİNDE BARIŞ VE İSTİKRAR UNSURU
Türkiye'nin özellikle son yedi yılda uygulamaya koyduğu 'komşularla sıfır problem'
politikasına değinen Erdoğan, "Bölgemizdeki sorunlar, aynı zamanda küresel sonuçları da olan sorunlardır. Bu yüzden
bölgemizde izlediğimiz yapıcı ve barışçı politika sadece bölgesel değil; aynı zamanda küresel barışa
hizmet etmektedir." diye konuştu. Başbakan Erdoğan, pasif iyi komşuluk ilişkisinden, aktif dostluk ve
işbirliği ilişkisine geçmeyi hedeflediklerini vurguladı.
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Yunanistan'la devam eden
diyalog sürecinin bu politikanın örneği olduğunu belirtti. Erdoğan,
Ermenistan'la ilişkileri normalleştirmeye yönelik gayretlerinin de meyvelerini vermeye başladığını dile getirdi. Erdoğan, "Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki ihtilaflar başta olmak üzere Kafkaslardaki diğer ihtilafların da bölge ülkelerinin
toprak bütünlüklerinin korunması temelinde kalıcı çözümlere kavuşturulması zamanı gelmiştir." dedi. Erdoğan, bu konuda Türkiye'nin barış, güvenlik ve istikrar vizyonunu bölge ülkelerinin paylaşmalarını beklediklerini vurguladı.
Erdoğan, Irak'ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve iç barışı için yaptıkları girişimlerin de önemine dikkat çekti.
Türkiye olarak
Filistin -
İsrail ihtilafı üzerinde hassasiyetle durduklarını belirten Erdoğan, "Filistin - İsrail ihtilafının yan yana, barış ve güvenlik içinde var olacak iki devlet temelinde çözüme kavuşturulmasını bölge ve dünya barışının vazgeçilmez bir şartı olarak görüyoruz." dedi.
Filistin'de ulusal uzlaşının sağlanmasının bağımsız Filistin devletinin kurulması sürecini hızlandıracağını vurgulayan Erdoğan, İsrail'in 2008 yılı sonunda
Gazze'ye yönelik saldırısının kısa sürede bir insanlık dramına dönüştüğüne dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, İsrail'i "Fosfor bombalarının atılması neticesinde bin 400'e yakın insan; çocuk, kadın, burada hayatını kaybetti. 5 binin üzerinde insan yaralandı ve Gazze'nin altyapısı yerle bir edildi. BM'nin Gazze'deki binaları dahi bu yıkımdan kurtulamadı." sözleriyle suçladı. Erdoğan, BM'nin Gazze raporunun da bu gerçeği çok net bir şekilde teyit ettiğine dikkat çekti.
Uluslararası toplumun Gazze'nin yeniden imarı için yaptığı taahhütleri hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Üzülerek ifade etmeliyim ki, Gazze'deki insani trajedi halen devam ediyor. İnsanlar çadırlarda yaşıyor. İnsanlar içilecek su bulamıyor. Bu tabloya karşı biz insani görevimizi yapıyor muyuz? Acaba BM ne yapabiliyor? Veya
Güvenlik Konseyi ne yapabiliyor. Böyle bir
yaptırım gücü var mı yok mu? Gazze için verilen sözler tutulmadı. Gazze saldırı sırasında olduğu gibi, saldırının ve ağır tahribatın ardından da kendi kaderine terk edildi. Şu anda Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine dahi izin verilmiyor. Sadece ilaç,
gıda. Gazze halkının acıları ve sıkıntıları devam ediyor."
Hem İsrail'in hem de Filistinlilerin barış ve güvenliği için söz konusu engellerin derhal kaldırılmasını ve Gazze'deki yaşamın normalleşmesini talep ettiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Filistin sorunu sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının
özgürlük ve barış talebi de meşrudur. Bölge ve dünya barışının önündeki en büyük engellerden biri olan Filistin sorununun çözümü ancak herkese adil ve eşit muamele edilmesi halinde mümkün olacaktır."
Gazze'deki insani durumla ilgili vahim tabloya göz yumulamayacağını her vesileyle vurguladıklarını belirten Erdoğan, "Gazze'deki insanlık dramının sona erdirilerek kalıcı huzur ortamının tesisi insani ve vicdani sorumluluğumuzdur. Uluslararası toplumun ilgi ve hassasiyetini kaybetmemesi ve sorunun çözümü yönündeki çabalara yeni bir ivme kazandırması son derece önemlidir." şeklinde konuştu.
'İSRAİL - SURİYE GÖRÜŞMELERİNDE ARABULUCULUĞA HAZIRIZ' MESAJI VERDİ
Erdoğan, Gazze kriziyle sekteye uğramış olan Filistin - İsrail müzakerelerinin yeniden başlatılmasının büyük önem taşıdığına inandıklarını belirtti. Erdoğan, Orta
doğu barış sürecine her türlü katkıyı yapmaya gayret ettiklerini belirterek, İsrail -
Suriye dolaylı barış görüşmelerine ev sahipliği yaptıklarını hatırlattı. Erdoğan, gelecekte de tarafların istemesi durumunda bu konuda aktif bir tutum sergilemeye hazır olduklarını ifade etti.
İran'ın nükleer programıyla ilgili anlaşmazlıkların diyalog yoluyla çözümlenmesini isteyen Erdoğan, "Türkiye, tüm ülkelerin barışçıl nükleer enerjiden yararlanma hakkına sahip olduğunu savunur. Diğer taraftan nükleer silahların yayılmasının dünya barışını tehdit eden bir gelişme olduğunu hatırlatarak, herkesi sorumlu davranmaya çağırıyoruz." dedi.
Başbakan Erdoğan;
Afganistan ve
Pakistan halklarının radikal akımlarla mücadelelerini desteklediklerini de sözlerine ekledi.
Kıbrıs'ta kapsamlı bir çözüm bulunmasına yönelik çabaları desteklediklerini vurgulayan Erdoğan, "Çözümün dayanması gereken zemin işte bu
çatı altındadır: BM'dir." dedi.
Tüm tarafların yapıcı davranmaları halinde 2009 sonuna kadar kapsamlı çözüme ulaşılmasının mümkün olduğunu savunan Erdoğan, "Tarafların uzlaşamadığı noktalarda 2004'te olduğu gibi BM Genel Sekreteri'nin devreye girmesi gerektiğine inanıyoruz." dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (
KKTC) cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı 2010 baharına kadar, varılacak çözümün referanduma götürülmesi gerektiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Ancak 2004 yılında olduğu gibi Rum uzlaşmazlığı yüzünden yine çözüm bulunamadığı takdirde KKTC'nin uluslararası alandaki statüsünün normalleştirilmesi artık ertelenemeyecek bir zorunluluk haline gelecektir. Bu nedenle müzakerelerin ilanihaye devam edemeyeceğinin, mevcut fırsat penceresinin sonsuza kadar açık kalamayacağının idrak edilmesi ve bu sürecin başarısı için çaba sarf edilmesi gereklidir."
Başbakan Erdoğan, BM parametreleri temelinde ulaşılacak kapsamlı çözümün garantör olarak Türkiye'nin açık desteğini haiz olacağını vurguladı. Erdoğan, Kıbrıs Türklerine uygulanan izolasyonların da haksız olduğuna dikkat çekerek, "Çözümsüzlüğün bedelinin Türk tarafınca ödenmesini beklemek hakkaniyete uygun değildir." Erdoğan, bu kısıtlamaların kaldırılmasının çözüm sürecini de hızlandıracağını savundu.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Kyoto protokolü kapsamındaki taahhütleri yerine getirmeye hazır olduklarını da sözlerini ekledi.
MEDENİYETLER İTTİFAKI'NA DESTEK İSTEDİ
Başbakan Erdoğan, bugün paylaşılan ortak değerlerle bilim, hukuk ve sanatın eski Yunan ve Roma uygarlıkları kadar kadim doğu medeniyetlerinden de beslendiğine dikkat çekti. Erdoğan, "Cebirin babası El Harezmi'den,
müzik teorilerinin temelini atan Farabi'ye, tıp alanında çığır açan İbn-i Sina'dan, çağının en ileri mühendislik örneklerini veren Mimar Sinan'a kadar pek çok Türk ve
İslam düşünür, bilgin ve sanatkarı, insanlığın ilerleyişine çok önemli katkılar sağlamıştır." dedi. Erdoğan, Değişik kültürlerin 'öteki' olarak değil, insanlığın ortak kültürel mirasının birer parçası olarak görülmesi, anlaşılması ve yeni nesillere öğretilmesinin büyük önem taşıdığına dikkat çekti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye ve İspanya'nın ortak sunuculuğundaki Medeniyetler İttifakı girişiminin BM çatısı altında özel bir konuma oturtulması için üyelerden destek istedi.
Erdoğan, konuşmasının ardından
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan ve Devlet Bakanı ve
Başmüzakereci Egemen Bağış'ın da aralarında olduğu dinleyicilerin alkışlarıyla kürsüden indi.
(CİHAN)