Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, her konuda nihai söz ve karar sahibinin millet olduğunu belirterek, "Ülkemizin en hayati meselelerinde, siz aziz milletimizin temsilcilerinden oluşan
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ittifakla karar alamadığında, son sözü söyleyecek olan, son kararı verecek olan da sizlersiniz değerli milletim." dedi.
Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında, bu yıl
Çocuk Bayramı ile birlikte
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 90. kuruluş yıldönümünü de Milli
Egemenlik Haftası kapsamındaki etkinliklerle kutladıklarını belirterek, "Hâkimiyet-i Milliye'nin, yani millet egemenliğinin ne büyük bir güç, ne büyük bir kazanım ve ne sağlam bir meşruiyet kaynağı olduğunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. " dedi.
Erdoğan, 23
Nisan 1920'de,
Gazi Mustafa Kemal'in de ifade ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (
TBMM), millet iradesinin tecelligahı ve onun üzerinde hiç bir gücün olmadığına işaret ederek, "Milletin iradesi üzerine ipotek koymaya, onun üzerinde
vesayet kurmaya çalışanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki ruhu anlayamamış olanlardır. Her konuda nihai söz ve karar sahibi millettir. Bu
ülkeye istikamet çizecek olan, bu ülkenin istikbalini belirleyecek olan millettir. Ülkemizin en hayati meselelerinde, siz aziz milletimizin temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi ittifakla karar alamadığında, son sözü söyleyecek olan, son kararı verecek olan da sizlersiniz değerli milletim. Milletimizin engin ferasetini inkâr edenler, ülkemizi yakından ilgilendiren meselelerde size danışmamızı yadırgayanlar, milletle aralarındaki köprüleri kaldırmış, milletle iletişimi kesmiş olanlardır."
MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK PROJESİ
Başbakan Erdoğan, ülkenin bütün insanların huzur içinde yaşaması, gönüllerin şen olması ve bir tek insanın burnunun kanamasını istemediklerini, bunun için Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlattıklarını hatırlattı.
Açılım başlatırken sahip oldukları umut ve heyecanın, milletin her kesiminden aynı olumlu karşılığı görmesinin kendilerini ayrı mutlu ettiğini anlatan Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini anlatmak ve değerli sanatçıların görüş,
öneri ve eleştirilerini almak üzere bir süredir istişare toplantıları düzenlediklerine işaret etti.
Erdoğan, Türkiye'de on yıllardır hüküm süren kronik meselelerin çözümü için, her bir sanatçının, yüreğini ortaya koyduğunu, büyük bir memnuniyetle müşahede ettiklerine işaret ederek, "Bir kez daha gördük ki, Türkiye'nin çözülmez gibi görünen sorunları, aslında el birliği, gönül birliği yaptığımızda çok kolay, çok hızlı çözülebilir. "dedi.
BAYKAL, TÜRK VE YILDIZ'A YAPILAN SALDIRILARI HATIRLATTI
"Biz, akan kan dursun, güvenlik güçleri şehit olmasın, anneler artık daha fazla ağlamasın diye çırpınırken, bazı iç ve dış mihraklar, istismar zeminlerini kaybedecek olmanın verdiği panikle, süreci kışkırtmaya,
tahrik etmeye, ülke içinde huzursuzluk çıkarmaya çalışıyorlar. "diyen Erdoğan,
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'a Van'da, kapatılan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'e Samsun'da,
Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı
Taner Yıldız'a Kayseri'de ve güvenlik güçlerine Giresun'daki yapılan saldırıların bu ülkenin kardeşliğine yapılan saldırılar olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Bu saldırılar, Türkiye'nin huzurunu, istikrarını, kardeşlik iklimini bozmaya yönelik saldırılardır. Bütün bu provokasyonlara, bütün bu tahriklere, bütün bu insanlık dışı saldırılara rağmen biz kardeşliğimizi muhafaza etmeye, onu daha da pekiştirmeye devam edeceğiz. Bu menfur saldırılar Türkiye'yi asla ve asla kutlu yürüyüşünden alıkoyamayacak. Terör tacirlerine, çatışma lobilerine, husumetten, savaştan, gençlerin ölümünden, annelerin gözyaşından beslenen bu istismarcılara karşı mücadelemizi sürdürecek, Türkiye'nin bütün gerçekleri görmesini sağlayacağız. Birliğimizle, dirliğimizle, bütünlüğümüzle bu odakları saf dışı edeceğiz. "
'OBAMA, ÜLKEMİZ, MİLLETİMİZ AÇISINDAN KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN İDDİALARI DİLE GETİRMİŞTİR'
Erdoğan, nisan ayı içerisinde
Bosna-
Hersek,
Fransa ve
Nükleer Güvenlik Zirvesi vesilesiyle
Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı ziyaretle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, 47 ülkenin devlet ve hükümet başkanının katıldığı bu zirvede Türkiye'nin nükleer güvenlik konusundaki tutumunu detaylarıyla ifade etme imkânı bulduğunu belirterek, "Dünya barışının sağlanması adına nükleer silahlanmaya hem küresel ölçekte, hem de
bölgesel olarak sıcak bakmadığımızı, bu konuyu değerlendirirken her türlü çifte standardın ortadan kaldırılması gerektiğini özellikle vurguladık." diye konuştu.
Zirve kapsamında birçok ülke lideriyle de ayrı ayrı temasları olduğunu kaydeden Erdoğan,
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'la bir buçuk saatlik bir görüşmesinin olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: "Kendisine ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve protokollerin hayata geçirilmesi için Türkiye'nin çok samimi gayret bir gayret içinde olduğunu, aynı samimiyeti kendilerinden de beklediğimizi özellikle vurguladık.
Azerbaycan-
Ermenistan ilişkileri ve Yukarı Karabağ konusunda da Türkiye olarak beklentilerimizi ve atılacak olumlu adımların meselenin çözümüne yapacağı katkıları detaylarıyla ifade ettik ve şu bizim için çok önemliydi. Biz ön koşulsuz anlayışını kabulleniyoruz ama bunun önüne bir şey koyduk. O da bölge barışına
hizmet edecek bir
anlaşma olarak buna bakıyoruz. Dolayısıyla bölge barışının içerisinde önemli iki aktör var. Azerbaycan ve Ermenistan ve aradaki bu sıkıntı giderilmediği sürece şüphesiz ki bu attığımız normalleştirme süreci sıkıntıyı yaşayacaktır. "
Erdoğan, Ermenistan tarafının tek taraflı olarak protokolleri askıya aldığına işaret ederek, şunları kaydetti: "Tabii bu karar Ermenistan tarafının kendi kararıdır, bu noktada Türkiye olarak biz eski konumumuzu sürdürüyoruz. Meselenin çözümüne yönelik pozitif tavrımızı, protokollerin lafzına ve ruhuna sadakatimizi baştan beri sürdürdük, bundan sonra da sürdüreceğiz. Bu tavrımızın uluslararası camiada yaptığı olumlu tesirleri, Türkiye'nin barışçı yaklaşımına yönelik takdirleri dış ziyaretlerimiz sırasında muhataplarımızdan sık sık duyuyoruz. "
Amerika Birleşik Devletleri ziyareti sırasında bizzat Başkan Obama ile yaptıkları 45 dakikalık görüşme içinde süreçten duyduğu heyecanı kendileriyle paylaştığını anlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Biz de kendisine sözde Ermeni soykırımı iddialarının
Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komitesi'nde kabul edilmesinden duyduğumuz üzüntüyü ifade etme fırsatı bulduk. Kendileri daha önce
Dışişleri Bakanı vasıtasıyla bu konu ile ilgili üzüntülerini dile getirmişlerdi. Ancak 24 Nisan'da Sayın Obama bizim hassasiyetlerimizi belli ölçüde dikkate almakla birlikte yine de ülkemiz açısından, milletimiz açısından kabul edilmesi mümkün olmayan iddiaları dile getirmiştir. Devlet olarak, hükümet olarak gerekli tepki her zaman ifade ediliyor, her zeminde ifade ediliyor. Yıllardır süregelen bu haksız tutumu elbette esefle kınıyoruz, bu kadar tek taraflı ve mesnetsiz iddiaların en başta tarih bilimiyle çeliştiği açıktır. Biz öteden beri bu meseleyi bütün boyutlarıyla tarihçilere bırakmanın gereğini vurguluyoruz ama maalesef üçüncü ülkeler bu meseleyi kendi iç
politikalarına malzeme etmekten bir türlü geri durmuyorlar. Bu tutum hem milletimizde derin izler bırakıyor, hem de Türkiye'nin Ermenistan ilişkilerine yönelik
açılımlarını da olumsuz etkiliyor. Bir an önce bu yanlış tutumların ortadan kalkmasını istiyoruz, Türkiye dost olarak gördüğü ülkelerin bu türden samimiyetsiz ve ikircikli davranışlarından fazlasıyla rahatsızdır, kim olursa olsun. "
Başbakan Erdoğan, herkese düşen görevin geçen yüzyıldan kalma köhne iç politika entrikalarını artık terk etmek, milletlerin birbirlerini daha iyi anlaması, kültürlerin ve inançların yakınlaşması için gayret göstermek olduğunu sözlerine ekledi.
ERDOĞAN, KRİZ BAHANESİYLE İŞÇİ ÇIKARAN İŞVERENLERE ELEŞTİRİSİNİ SÜRDÜRDÜ
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan,
krizi bahane ederek
işçi çıkaran işverenlere yönelik eleştirilerine devam etti. Türkiye'de
kayıt dışının yüzde 45-50 olduğuna işaret eden Erdoğan, "Kimse işçiyi çıkarmak suretiyle kar ediyorum, kazanıyorum noktasına gelmesin. Eğer
kayıt dışı ekonominin yüzde 45-50 olduğu ülkemde, bunu beraber çözeceğiz." dedi.
Başbakan Erdoğan, dünya genelinde yaşanan
ekonomik kriz ve Türkiye ekonomisindeki gelişmelerle ilgili değerlendirmede bulundu.
Ekonomide güzel haberlerin gelmeye başladığını, 2009 yılının son çeyreğinde, ekonominin yüzde 6 oranında büyüyerek, beklentilerin üstünde bir iyileşme performansı gösterdiğini ifade etti.
Dünyada ve özellikle Avrupa'da ciddi sıkıntılar yaşanırken, Türkiye'nin böyle başarılı bir çizgi yakalamasını son derece önemli gördüğünü vurgulayan Erdoğan, borsada da olumlu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. Başbakan, "
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası geçtiğimiz hafta 59.000
endeks seviyesini aşarak bütün zamanların rekorunu kırdı. Bütün bunlar istikrarla oluyor, sağlam bir ekonomik yönetimle oluyor." diye konuştu.
İstikrarın ülke için ne kadar önemli bir kazanım olduğunu örneklerle anlatan Erdoğan, "2009 yılında dünya ticaret hacmi büyük bir daralma yaşadı,
ihracat rakamları geriledi biliyorsunuz. İşte böyle bir dönemde, Türkiye,
doğu ve güneyindeki 22 ülkeyle ticaretini ortalama yüzde 100 oranında artırma başarısı göstermiştir. Bunlar ekonomimizdeki canlanmanın çok güzel, çok önemli örnekleri." dedi.
"İŞSİZLİĞİ YÜZDE 10'LARIN ALTINDA DÜŞÜRECEĞİZ"
Ekonomideki iyileşmenin işsizlik oranlarında da görüldüğünü vurgulayan Erdoğan, "Ocak ayında işsizlik yüzde 14,5 olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Ocak ayı mevsimsel olarak işsizlik oranlarının en yüksek olduğu aydır.
Mart-Nisan döneminden itibaren bu rakamlar kademeli olarak düşer. Yaz aylarında en düşük seviyeye gelir. 2009 yılı Ocak ayı işsizlik oranının yüzde 15,5'larda olduğunu dikkate alırsak, geçen yıla göre bu alanda yüzde 1'lik bir düşüş yaşandığı ortaya çıkar. Bu düşüşün 2010 yılı için çok
ümit var bir başlangıç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin işsizlik konusunda başarılı olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunu söylerken şu gerçeği unutmayalım. Bakınız, artık işsizlikte Türkiye
emek yoğun bir anlayıştan, bir yapılanmadan teknoloji yoğun bir anlayışa geçiyor. Bu ne demektir? Eskiden bir
tekstil fabrikasında 500 kişi çalışırken şimdi aynı tekstil fabrikasında 500 kişinin yaptığı işi 50 kişi yapıyor. Niçin? Gelişen teknoloji artık fabrikalarımıza, tekstil fabrikalarımıza girmiş bulunuyor ve buradaki o 450 kişi işte şimdi yeni sanayileşmenin ortaya koyduğu fabrikalarda yerini alacak. Öyle ise daha fazla sanayileşmemiz gerekiyor. Veyahut da hizmet sektöründe daha büyük adımlar atmamız gerekiyor. Bunları görmemezlikten gelemeyiz.
Aslında bunlar önemli adımlar. Eğer bugün
İspanya gibi bir ülke yüzde 18,5 işsizliği yaşıyorsa bunun gerekçesi teknoloji yoğun bir dönemin içerisinde olduğundandır. Aynı şekilde Amerika, aynı şekilde
Japonya, bunlar tarihlerinde görmedikleri işsizliği görüyorlar. Fakat biz hizmet sektöründe başlattığımız sıçramayla yine de işsizlikte inanıyorum ki yüzde 10'ların altına düşeceğiz ve işsizlerimize iş imkânlarını hazırlamanın gayreti içerisindeyiz."
TOBB'UN İŞÇİ AÇIKLAMASINA ÜZÜLDÜ
Erdoğan, şu anda memur alımında yeni bir çalışmayı başlattıklarını ve alacakları üniversite ve lise mezunu gençleri biraz daha rahatlama getireceklerine işaret ederek, konuşmasına şunları söyledi:
"Ve bu arada benim TOBB'ne yaptığım davet bugünün daveti değildir. Ta 4 yıl, 5 yıl önceden başlayan bir süreçtir. Bunu niçin açıkça söylüyorum, çünkü bu ülkede işsizlik konusu bizim için bir milli mesele halindedir. Olaya böyle bakmamız lazım ve her işverenimiz, ortalama bir rakam vermiştim ben, o da neydi, 1 kişiyi yanında istihdam edecek olsa 1.500.000 mensubu olan bir TOBB, 1.500.000 işsizin
iş bulmasına vesile olabilirdi. Fakat bunu farklı şekilde yorumladılar. Bu benim de üzüntümü mucip oldu. Çünkü biz bu ülkede bu sorunları birlikte çözeceğiz.
Eğer bu sorunların çözümünü sadece hükümetten beklersek yanlış olur. Bakınız, eğer biz tekstil sektöründe KDV'yi yüzde 18'den yüzde 8'e indirirken buradaki bütün gayretimiz istihdam yaratılsın, bunun içindi. Şimdi, işsizime iş bulma noktasında bu
çağrıyı işverenlere yapmakla yanlış mı yaptım ve bu çağrıyı bundan sonra da yapmaya devam edeceğim. Çünkü bu benim için yol gösterme noktasında, bir hatırlatma noktasında görevimdir ve bunu yapmaya da yine devam edeceğim. Hep birlikte çözüm bulacağız."
Konuşmasında işverenleri de uyarana Erdoğan, şu ikazda bulundu: "Kimse işçiyi çıkarmak suretiyle kar ediyorum, kazanıyorum noktasına gelmesin. Eğer kayıt dışı ekonominin yüzde 45-50 olduğu ülkemde, bunu beraber çözeceğiz, niçin kayıt dışı ekonomi var, eğer ben bir emek sömürüsü yapılıyor ifadesini kullandıysam bunu da kullanmamın sebebi şudur. 18 yaşın altında eğer çocuklar çalıştırılıyorsa ve bu çocuklara asgari
ücret değil, dikkat edin, bunun altını da çiziyorum, 200 lira, 100 lira gibi ücretler veriliyorsa bu emek sömürüsü değil de nedir. Ha, bunlara karşı yaptırımlarınızı yapın diye bize bir çağrı bir davet yapılmış olabilir, yapılabilir bu da haklıdır ve bunların da üzerine gidiyoruz ve bundan sonra çok daha farklı bir şekilde gideceğiz."
Başbakan Erdoğan, ekonomideki bu güzel gidişatı hızlandırmak için hükümet olarak biz bütün kesimlere yönelik
destek imkânlarımızı seferber etmeye de devam ettiklerini söyledi. Erdoğan, bu kesimler içerisinde sayıları 1 milyon 900 bini bulan esnaf ve sanatkârların önemli bir yekûn tuttuğunu kaydetti.