Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Libya'ya askeri müdahalenin fayda değil zarar vereceğini söyledi.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, ''Değişimi arzu eden
toplumların çıkış yolu bulmaları için de ortak bir tavır belirlemek durumundayız. Yani dünyayı birlikte değiştirmek, değişimin istikametini hep birlikte, uzlaşmayla, hoşgörüyle, paylaşım ve
dayanışma temelinde belirlemek durumundayız. Dışardan yapılacak müdahalelerin, özellikle askeri yöntemlerin, çözüme katkı sağlamadığını, sorunu çok daha derinleştirdiğini ne yazık ki başka örneklerde gördük ve yaşadık. Dolayısıyla, Libya'ya veya bir başka
ülkeye yapılacak bir NATO müdahalesini, bir askeri operasyonu son derece faydasız görüyor, faydasız olmasının ötesinde tehlikeli sonuçlar doğurabileceği kaygısını taşıyoruz'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''
Türkiye, mevcut rejimiyle,
demokrasi tecrübesiyle, bugün ulaştığı ileri demokratik standartlarla, değişimi yöneten iradesiyle,
İslam ile demokrasinin yan yana olabileceğini tüm dünyaya başarılı şekilde göstermiştir'' dedi.
Erdoğan,
İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''
Değişim Liderleri Zirvesi''nin açılışında yaptığı konuşmada, toplantıya katılanları selamlayarak, değişimin kenti İstanbul'da, zirveye katılanları ağırlamaktan çok büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Toplantıyı düzenleyen
İstanbul Üniversitesi ve Türkiye Gelecek Araştırmaları Vakfı (TÜGAV) ve
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğüne teşekkür eden Erdoğan, ''Bu vesileyle şu anda aramızda bulunan
Bosna-Hersek'ten Irak'a ve Malezya'ya, Ukrayna'dan
Kosova ve ABD'ye kadar sadece kendi ülkelerinde değil, çok daha geniş ölçekte pozitif dönüşüme önderlik eden değerli dost ve mevkidaşlarıma da Türkiye'ye, İstanbul'a hoş geldiniz diyorum'' şeklinde konuştu.
Erdoğan, Japonya'da meydana gelen deprem ve tsunamiye işaret ederek, ''Konuşmamın başında, Japonya'da yaşanan deprem ve tsunami faciasından dolayı, dost ülke Japonya'ya bir kez daha baş sağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, bir an önce felaketin yaralarını sarmalarını temenni ediyorum'' dedi.
''Değişim Liderleri Zirvesi'' toplantısı için daha uygun bir zaman ve İstanbul'dan daha uygun bir mekan bulunamayacağını da ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Zira, İstanbul, bu geniş coğrafyada merkezi bir konumda bulunduğu gibi, içinden geçtiğimiz değişim sürecini anlamak ve
analiz etmek için de adeta bir
kılavuz olma özelliğini taşımaktadır.
Sadece Ortadoğu'yu değil, Balkanlar'ı, Kafkasya'yı,
Kuzey Afrika'yı, Akdeniz'i anlamak için de İstanbul'a bakılması, İstanbul'un iyi anlaşılması gerektiği kanaatindeyim. Şuradan caddeye adımınızı atıp, yarım saat kadar sokaklarda dolaştığınızda, tarih öncesi çağlara, milattan önceki uygarlıklara ait eserleri görürsünüz. Hıristiyanlığın
Avrupa'ya akışına, İslam medeniyetinin şekillenmesine şahitlik etmiş
mimari eserlerle karşılaşırsınız. Yurtlarından edilmiş Musevilere kucak açmış olan bu şehrin, her etnik gruba, her inanca, her renge ev sahipliği yaptığını bizzat şehri teneffüs ederek anlayabilirsiniz. Yine bu şehirde, tarihe şahitlik ettiğiniz, zaman içinde
yolculuk yaptığınız gibi, bugünü, Avrupa'yı, demokrasiyi, evrensel değerleri ve geleceği de görebilirsiniz.
Yüzyıllar boyunca bu coğrafyada bir başkent olarak merkezi konumda bulunan İstanbul, bugün de dünyanın kültür ve hoşgörü başkenti; değişimin, dönüşümün, demokrasinin ve
finansın uluslararası merkezi konumuna yükselmiştir. Şunu burada özellikle vurgulamak istiyorum: Türkiye, halkının büyük çoğunluğu
Müslüman olan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bir asırlık parlamenter
sistem ve demokrasi deneyimi, bugün Türkiye'yi, 'İslam ile demokrasi yan yana olabilir mi?' tartışmalarının tam da merkezine konumlandırmıştır. Türkiye, mevcut rejimiyle, demokrasi tecrübesiyle, bugün ulaştığı ileri demokratik standartlarla, değişimi yöneten iradesiyle, İslam ile demokrasinin yan yana olabileceğini tüm dünyaya başarılı şekilde göstermiştir.''
-AB SÜRECİ...-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin,
Avrupa Birliği ile
katılım müzakerelerini kararlı şekilde yürüterek, 'Avrupa'da halkı Müslüman bir ülke olabilir mi?' sorusunun, bu noktadaki tereddütün ve en önemlisi de önyargının kırılması için çaba sarfettiğini vurguladı.
İnsanın her yerde insan olduğunu ifade eden Erdoğan,
insan haklarının da evrensel nitelik taşıdığını kaydetti.
Erdoğan, şunları dile getirdi:
''Demokrasi, insan hakları, özgürlükler, belli bir kesimin, belli bir zümrenin, kavmin, ırkın imtiyazı asla ve asla olamaz. Kuzey'in demokrasiyi hak ettiği, Güney'in henüz demokrasiye hazır olmadığı şeklindeki bir bakış açısı, en az
ırkçılık kadar tehlikelidir.
Demokrasiyi, bazı toplumlar için hak görüp, diğer bazıları için ise henüz
erken demek; ön yargıların ardına sığınıp, bazı toplumların demokrasiye hazır olmadığını söylemek
adaletsizliktir ve bugün yaşadığımız birçok sorunun temelinde de işte bu adaletsizlik yatmaktadır.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, Ortadoğu'da son dönemde yaşanan ve yüksek sesle dile getirilen değişim talebi, Batı'dan, Kuzey'den gerekli desteği bulamamıştır. Irak'ın demokratikleştirilmesi için uluslararası toplum tarafından ortaya konan iştiyak, Ortadoğu'dan, Kuzey Afrika'dan yükselen değişim ve demokrasi taleplerinden ne yazık ki esirgenmiştir.
Petrol, demokrasi ve insan hakları noktasında bir kriter asla olamaz.
Ortadoğu'ya ve Kuzey Afrika'ya baktıklarında, sadece petrol görenler, sadece piyasa görenler, çok büyük bir yanılgı içinde oldukları kadar, toplumların vicdanında da telafisi zor yaralar açmakta, adalet duygusunu ciddi şekilde tahrip etmektedirler.''
-DEĞİŞİM VE LİDERLİK-
Başbakan Erdoğan, yaşanan ve etkileri halen devam eden son küresel krizi iyi analiz etmek, iyi okumak ve gerekli dersleri çıkarmak gerektiğine de vurgu yaparak, son küresel finans krizinin,
ekonomik kalkınmanın eşitlik ve adalet duygusunu kenara itmesinin, dışlamasının bir neticesi olduğunu belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''
Küreselleşme diyoruz... Dünyanın artık her köşesine televizyon yayınları ulaşıyor. İnsanlar, televizyon ekranlarından, lüks yaşamları, sınırsızca tüketimi, sınırsızca yapılan harcamaları seyrediyorlar. Sermayenin küreselleştiği, dünyanın küresel bir köye dönüştüğü böyle bir çağda, refahın, adaletin, barış ve demokrasinin küreselleşmemesi, insanlık adına acı sonuçlar doğuracaktır ve nitekim de doğuruyor.
Nasıl ki adaletsiz kalkınma, küresel krizleri tetikliyorsa, biliniz ki demokrasi taleplerine duyarsız kalmak da küresel sosyal ve siyasal krizleri tetikleyecek; tıpkı küresel finans krizinde olduğu gibi, küresel sosyal ve siyasal krizin de faturası ağır olacaktır.
Takdir edersiniz ki değişim olumlu yönde olabileceği gibi, olumsuz yönde de seyredebilir. İşte onun için lider, değişime hükmedebilen, değişimi
kontrol edebilen, değişime istikamet çizen kişidir. Lider, aynı zamanda, değişen, değişime ayak uyduran kişidir.
Değişimin gerisinde kalan, dünyanın gittiği istikametin, halkının gerisinde kalan lider, öncü olmaktan çıkar ve bir zalime dönüşür. Her lider, değişimin önünde durulmayacağını, değişime set çekilemeyeceğini görmek durumundadır. Toplumun değişim taleplerine
kulak tıkayan, toplumun arzu ve taleplerine duyarsız kalan her lider, değişim rüzgarı karşısında er ya da geç yenilgiye uğrayacaktır. Lider koltuğa zenginlik katan kişidir, koltuktan zenginlik kazanan kişi değildir. Esasen lider, toplumdaki değişimi iyi okumalı; liderliğini, bu değişimin olumlu yönde şekillenmesinde göstermelidir.''