Erdoğan AB sürecine ilişkin "Hız kesmeksizin devam ettiriyoruz. 1963'ten bugüne sabretmişiz. Bizi hep oyaladılar. Bu Türkiye'ye bir saygısızlıktır. AB bizim olmazsa olmazımız değil. AB'ye almazlarsa kıyamet kopacak değil" dedi.
AB'ye mesajlar veriyorsunuz. Süreci hızlandırmak için mi yapıyorsunuz? Şanghay ile ilgili açıklamalarınız oldu?
AB sürecini hız kesmeksizin devam ettiriyoruz. Sene 63. Aslında daha öncesi de var 59'da başlayan süreç. 12 Eylül 1963'te başlayan resmi süreçten bugüne geliniyor. Ve bugüne kadar biz sabretmişiz. Alınan mesafe var mı? Baktığınızda Gümrük Birliği'ni, Helsinki'yi bir de bizim müzakere sürecinin başlatılmasını görüyorsunuz. Üç önemli çıkış, nokta diyebiliriz. Bunun dışında bizi hep oyaladılar. Bir başka ülkeye bunu uyguladılar mı? Hayır. Bu aslında Türkiye'ye bir saygısızlıktır. Bunu dillendirmemizden daha doğal ne olabilir? Peki AB bizim olmazsa olmazımız mıdır? Ha onu da söyleyeyim, olmazsa olmazımız değil. AB'ye almazlarsa kıyamet kopacak değil. Zaten kıyamet de kopmuyor. Biz yine yolumuza yine istikrarlı şekilde devam ediyoruz.
SARKOZY KÖSTEK OLDU
İleride fırsat olursa yazarım. Sarkozy bize çok sözler verdi, sözünü tutmadı. Aksine köstek oldu. Bayan Merkel'le ilgili tablo, döneminde iki fasıl açtık ama yine kapama yok. Kapama olmayınca zaten o bir anlam da ifade etmiyor. Ben, 76 milyon nüfusa sahip bir ülkenin sorumluluğunu yüklenmiş bir başbakan olarak tüm bunları halkıma, dünyaya bunu duyurmam lazım. Dünyanın da bunu bilmesi lazım. Tabi yeni arayışlar değil, ben ülkemin dünyadaki siyasi, askeri, ekonomik, ticari, kültürel piyasasını genişletmekle mükellef bir iktidarın başbakanıyım. Biz Şanghay İşbirliği Örgütü'ne de müracaat ederiz, ASEAN'a da. Kaldı ki bunların hiçbiri de birbirinin alternatifi değil. AB üyeliği konusunu hafife almamız, sıkı tutmamamız gibi bir şey söz konusu değildir. Bununla birlikte dünyanın her yerinde pazar aramaya devam ediyoruz. Temennim, Türkiye'nin NATO'da olduğu gibi AB'de de yerini almasıdır. Avrupa'da Müslümanlar zaten yaşıyorlar. Bosna-Hersek, Arnavutluk gibi ülkelerin AB'ye alınmaları ihtimal dahilinde. Ama Türkiye bu noktada elbette biraz farklı.
Fransa ve Almanya'nın tutumunda bir değişiklik var mı?
Hollande'nin verdiği ilk mesajları olumlu. Merkel'le son temaslarında çok daha olumlu gördüm. Ayın 25'inde Türkiye'de olacak. Görüşmelerde daha farklı değişimin olduğu inancındayım.
Şu anda gündemimizde cumhurbaşkanlığı yok
İsrail’in NATO’ya alınmasına engel olduk
Mesela NATO'da her istediklerini yapamayabiliyorlar. Türkiye olarak yanlış adımlara engel oluruz, her şeye evet demeyiz. Nitekim son dönemde İsrail'in NATO'ya alınmasına yönelik atılan adımlarda gördük bunu. Buna biz engel olduk. Bizim dekendimize haskırmızı çizgilerimiz var. İsrail'le NATO içinde birlikte olmamız asla düşünülemez. Zira bu denli zulmeden bir zihniyetle birarada olmak, bizim yapımıza da, tarihimize de, kültürümüze de ters düşer.
Anayasa takviminiz nasıl olacak?
Uzlaşma Komisyonunda mutabık kalınanlar yüzde 35 gibi. Demektir ki bu iş çok ağır gidiyor. 100 madde görüşmüşlerse uzlaştıkları 30-35 madde. Mart sonuna kadar bir takvim belirlendi. İla nihaye bekleyemeyiz, kusura bakmasınlar. Teklifi yaptık, parlamentoda ikinci veya üçüncü partiyle otururuz, azami müştereki oluşturacak şekilde bir yeni anayasa yapabiliriz. Buna asla 26 madde konamaz. (referandumda geçen). O iş bitmiştir. 26 madde yerini koruyacak. İçeriği ile oynanabilir zenginleştirilebilir ama o maddeler çıkarılamaz. AK Parti olarak yeni anayasa çalışmamız vardı. Parlamentodan geçirip referanduma götürelim. Ne yazık ki hiçbir parti destekleriz demedi, acımasız eleştiri getirdi. Kendini mutazarrır gösteren parti bile katılmadı. Bizim de iki üç tane firemiz oldu. Geçseydi siyasi partilerin kapatılması hayal olacaktı. BDP çıkıyor sağda solda bizi kapatacaklar diyor. O gün desteğinizi verseydiniz bugün parti kapatma konuşulmayacaktı. Şimdi Uzlaşma Komisyonu'ndan bir sonuç çıkmayacak olursa, yeni anayasa çalışmamızı AK Parti tasarısı olarak parlamentoya gönderebiliriz. Gönderdikten sonra orada 330'u yakalama noktasına geldiğimizde, biz bu işi komisyona ve genel kurula gönderme sürecini başlatabiliriz.
* Peki o anayasa tasarısında başkanlık sistemi de yer alacak mı?
AK Parti olarak eğer böyle bir tasarı getirirsek, onun içinde başkanlık sistemi de yer alacak tabii ki. Bunu millete de böyle götüreceğiz. Bunu bir başka siyasi parti ile olgunlaştırma içine girdiğimizde tabii ki bu işi oturur konuşuruz, ne yapılır ne yapılamaz konuşuruz. Başkanlık sistemi konusunda bizim öyle nihai bir ısrarımız söz konusu değil. Şu anda da bu işleri zaten yapıyoruz öyle veya böyle. Ana muhalefetin başkanlık sisteminde parlamento yok diyor. Üstelik Meclis'te. Bunu derse bizim halimiz hali nice olur.Gazeteler