Erdoğan, "
Libya halkı mutsuzken biz mutlu olamayız. Libya kan ağlarken biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz. Biz
bölgemizdeki her
ülkenin
toprak bütünlüğü bağımsızlığına saygılıyız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hesaplarımız olamaz.
Türkiye'nin ekseni bellidir ve gayet açıktır. Türkiye bölgenin huzur ve istikrarı için tüm taraflara
diyalog çağrısını sürdürecektir. Biz o ülkelerin yer altı zenginliklerin peşinde değiliz. O ülkelerin halklarının yanındayız. Biz bölgesel barış için çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Türkiye ve Suudi
Arabistan, içinde bulunduğumuz coğrafyanın iki önemli ülkesi olarak, bölgesel barış ve istikrara önemli katkı sağlıyor ve örnek bir
işbirliği sergiliyorlar'' dedi.
Erdoğan,
Hilton Otelinde düzenlenen,
Cidde Ekonomik Forumu'na katıldı. ''
Küresel Liderler Diyaloğu'' konulu oturumda bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Başbakan sıfatıyla foruma üçüncü kez katıldığını hatırlatarak, küresel ölçekte tüm kıtaları ve insanlığı ilgilendiren foruma katılmaktan büyüm memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Bu yıl 11'incisi düzenlenen Cidde Ekonomi Forumu'nun, tüm beşeriyeti ilgilendiren sorunların istişare edilmesi noktasında son derece önemli bir
platform haline geldiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bölgemizin içinden geçtiği süreç dikkate alındığında, Cidde Ekonomik Forumu daha da bir önem kazanıyor. Burada istişare edilecek konuların, buradan neşet edecek (doğacak) fikirlerin, bölgemizin huzur, istikrar, barış ve
refahına katkı sağlamasını temenni ediyorum.
Türkiye ve
Suudi Arabistan, içinde bulunduğumuz coğrafyanın iki önemli ülkesi olarak, bölgesel barış ve istikrara önemli katkı sağlıyor ve örnek bir işbirliği sergiliyorlar.
Son yıllarda başta
İslam Konferansı Örgütü,
Arap Ligi ve
Körfez İşbirliği Konseyi olmak üzere, uluslararası platformlarda Suudi Arabistan'la tam bir iş birliği içindeyiz. Uluslararası meselelerde iş birliğimizin yanında,
dış ticaret alanlarında da Suudi Arabistan'la tüm bölgeye örnek teşkil edecek bir
dayanışma sergiliyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde de ikili ilişkilerimizi her alanda ilerletmek, siyasi diyaloğumuzu güçlendirmek ve iş birliğimizi yeni alanlara taşımak için Suudi dostlarımızla,kardeşlerimizle birlikte çalışmaya devam edeceğiz.''
TÜRKİYE'NİN YAŞADIĞI DEĞİŞİMİN DİNAMİKLERİ
Türkiye'nin son 8 yılda her alanda büyük bir değişim katettiğini ve her alanda önemli ilerlemeler sağladığını anlatan Başbakan Erdoğan, ekonomiden dış
politikaya, sosyal yaşamdan iç politikaya kadar her alanı yeniden ele aldıklarını; ulaşılabilir hedeflerle, güçlü bir iradeyle, kararlılık ve cesaretle reformları gerçekleştirdiklerini ve gerçekleştirmeye devam ettiklerini söyledi.
Türkiye'nin yaşadığı değişimin dinamikleri hakkında bilgi veren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ekonomik kalkınmanın ve aktif
dış politikanın en önemli unsurları olarak biz 'istikrar ve güveni' çok çok önemsedik. İç huzuru olmayan, iç barışı sağlamamış, devlet ile millet arasındaki güveni tesis etmemiş bir ülkenin ne ekonomide, ne de dış politikada güçlü ve aktif olamayacağını düşündük. 8 yıldır işbaşında olan
Hükümetimiz, ülke içinde istikrar ve güven zemininin bozulmaması için azami bir hassasiyet içinde olduk.
Son derece gerçekçi hedefler belirledik; belirlediğimiz hedefleri tutturmak için son derece gayretli olduk ve 8 yıl önce belirlediğimiz hedeflerin bir çoğunu tutturduk, bir çok hedefi de aştık. İstikrar ve güven adına, ekonomide köklü yapısal reformlar yaptık. Finans sektörünü ve mali sektörü yeniden ele aldık, kronik sorunları belirleyerek, bu sorunların üzerine cesaretle gittik.
Bankacılık, sosyal güvenlik,
vergi gibi alanlarda Türkiye, dünya tarafından da ilgiyle ve takdirle izlenen bir reform sürecinden geçti. Ülke içinde ve dışında yatırımcıların önlerini görebilmelerini, uzun süreli projeksiyonlar yapabilmelerini aynı şekilde çok önemsedik.
Geçmişte, ekonomi politikaları çok sık değişirken, alınan kararlar uygulanmazken, yolsuzluk, rüşvet, suistimal almış başını giderken, bunların önüne set çektik.
Yatırımcı ve girişimciler için tam bir belirsizlik hali hüküm sürerken, biz belirsizliği kaldırdık, hedefleri net olarak ortaya koyduk ve tüm hedeflere doğru kararlılıkla ilerledik.''
Erdoğan, Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada Türkiye'nin
ekonomik başarılarından örnekler verdi.
AK Parti iktidarından önce 2002 yılında, Türkiye'deki yıllık toplam yatırım miktarının 40 milyar dolar seviyesinde olduğunu hatırlatan Erdoğan, 7 yıl sonra, 2009 yılında Türkiye'de yıllık toplam yatırım miktarının 2.5 katın üzerinde bir artışla 107 milyar dolara yükseldiğini söyledi.
Bu rakamın, küresel
finans krizi sürecinde oluşmuş bir rakam olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, kriz öncesinde, 2008 yılında toplam yatırımların 130 milyar dolara ulaştığını ifade etti.
Aynı şekilde, uluslararası doğrudan yatırımlarda da Türkiye'nin yeni ve farklı bir sürece girdiğini vurgulayan Erdoğan, 2002 öncesinde, yıllık 1 milyar dolar rakamını aşamayan uluslararası doğrudan yatırımların, 2002 sonrası dönemde yıllık 22 milyar dolar rakamını gördüğünü ve son 4 yılda 57 milyar dolar doğrudan yatırım çekildiğini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, ulusal ve uluslararası yatırımlardaki artışın, doğrudan doğruya Türkiye'nin yaşadığı değişimle alakalı olduğuna dikkati çekti.
''HUKUK DIŞI ODAKLARLA KARARLI VE CESUR BİR MÜCADELE İÇİNDEYİZ''
Yatırımcının, her zaman güvenilir, istikrarlı ve huzurlu ülkeleri
tercih ettiğini kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin bu anlamda dünyanın en cazip ülkelerinden biri konumuna yükseldiğini ifade etti.
İstikrar ve güveni tesis etmek için ülke içinde
siyaset ve hukuk noktasında önemli reformlar gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, hukuk sistemindeki aksaklıkları tek tek giderdiklerini söyledi. Yasa ve Ana
yasa değişiklikleriyle Türkiye'nin hukuk sistemini daha hızlı, güvenilir, tarafsız ve bağımsız hale getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''İçerde güven ve istikrarın en büyük düşmanı olan hukuksuz örgütlenmelere karşı da amansız bir mücadele yürüttük ve yürütüyoruz.
Parlamento ve halk iradesi dışında hiçbir güç ve oluşumun, ülkeye istikamet çizmesine müsade etmiyoruz. Bu noktada, tarih içinde oluşmuş çetelerle, mafyatik örgütlenmelerle, hukuk dışı odaklarla kararlı ve cesur bir mücadele içindeyiz.
Zira geçmişte, demokrasiye, parlamenter rejime, milli iradeye yönelik müdahaleler, ekonomik olarak Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetti. Biz, ülkemizin yeni bedeller ödememesi, halkımızın ağır faturalar ödememesi için, işleyen bir parlamenter rejim ve ileri demokratik standartları önemsiyor, bunları muhafaza etmek noktasında da büyük hassasiyet içinde yolumuzda ilerliyoruz.''
AB ÜYELİĞİ
Avrupa Birliği üyelik sürecinin de güçlü ekonomi ve aktif dış politika için önemli bir itici güç olduğunu vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin, Avrupa Birliği ile
katılım müzakerelerini başlattığını, bu yönde reformlar gerçekleştirdiğini, kurumlarını, standartlarını
Avrupa Birliği kurum ve standartlarıyla uyumlu hale getirmeye başladığını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Avrupa içinde, Türkiye'nin üyeliğinin, halkı
Müslüman olması nedeniyle bazı ülke ve liderlerin popülist politikalarıyla engellenmek istendiğini görüyor ve biliyoruz. Avrupa Birliği, önümüze ne kadar engeller çıkarırsa çıkarsın, sudan bahanelerle bizi yavaşlatmaya ne kadar gayret ederse etsin, biz, kendimiz için, halkımız için, ülkemizin geleceği için reformlarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin, 'medeniyetler çatışması' gibi tezlere antitez oluşturduğuna inanıyoruz. Doğu ile Batı'nın buluşmasında, kaynaşmasında, diyalog kurmasında, en önemlisi de Doğu ile Batı arasındaki ön yargıların giderilmesinde, Türkiye'nin üyeliğinin hayati öneme haiz olduğunu biliyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Libya kan ağlarken, Libya
gözyaşı dökerken, biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz '' dedi.
Erdoğan, Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin katettiği büyük değişimde bir başka önemli etkenin de aktif dış politika olduğunu söyledi. Komşularıyla problem yaşayan bir ülkenin ekonomisini büyütemeyeceğini, refahını artıramayacağını çok iyi bildiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Dışa açık bir ekonomi olarak Türkiye, bölgesel ve küresel hadiseleri çok yakından takip ediyor; bölgesel ve küresel istikrarı, kendi istikrarı için kaçınılmaz bir ön şart olarak görüyor.
Burada, hem Türkçe'de hem Arapça'da bulunan şu güzel atasözünü, önemine binaen söylemekte fayda görüyorum; Araplar 'el caar, gable eddar' diyorlar, biz ise aynı anlamda 'ev alma, komşu al' diyoruz. Geçmişte, komşu kavramı, yakın ev, yakın mahalle olarak görülüyordu. Bugünün dünyasında ise ülkeler, coğrafyalar, artık yanı başımızdaki ev kadar yakınımızda duruyorlar. Yine bugünün dünyasında, yakınımızda meydana gelen bir hadise, kaçınılmaz olarak bizleri de etkiliyor; ekonomiyi, refahı,
büyüme ve kalkınmayı da doğrudan etkiliyor.
Burada sadece bir örnek vermek isterim;
Irak'ta uzun yıllar boyunca devam eden istikrarsızlık, bölgenin tüm ülkeleri kadar Türkiye'yi de etkilemiş, hatta diğerlerine göre daha fazla etkilemiştir. Türkiye'nin dış ticareti, yatırımları, turizmi üzerine, Irak'ta yaşanan acı hadiselerin gölgesi düşmüştür.
Kuzey Irak'ta kendisine zemin bulan
terör örgütü, Türkiye'nin huzur ve iç barışına kastetmiş, bu da siyaset ve ekonomi üzerinde olumsuz faturalar ortaya çıkarmıştır. İşte bu nedenle biz, Türkiye olarak, kendi istikrar ve huzurumuz kadar, bölgenin istikrar ve huzurunu da önemsiyoruz.
Irak huzursuzken biz huzurlu olamayız,
Lübnan mutsuzken biz mutlu olamayız,
Mısır,
Tunus değişirken biz buna bigane kalamayız. Libya kan ağlarken, Libya gözyaşı dökerken, biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz. Filistin'de çocuklar ölürken, Filistin'de masum siviller, yaşlılar, kadınlar, fosfor bombaları altında can verirken, biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Şunu burada, altını çizerek ifade etmek istiyorum; Biz, bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına saygılıyız. Biz, hiç bir ülkenin iç işlerine karışmadık ve asla da karışmayız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hesaplarımız, gizli niyetlerimiz olamaz. Türkiye'nin ekseni bellidir, dış politikada eksenimiz bellidir ve gayet açıktır.
Tunus Tunuslularındır, Mısır Mısırlılarındır,
Bahreyn Bahreynlilerindir,
Cezayir Cezayirlilerindir, Irak Iraklılarındır. Biz, o ülkelerin yer altı veya yer üstü zenginliklerinin tarafı değiliz. Biz, bölgesel barışın tek tek ülkeler için hayati derecede önem arz ettiğine inanıyor, sadece ve sadece bölgesel barış için katkı sunmaya çalışıyoruz.
Hele hele, 'yeni Osmanlıcılık' gibi bir iddiayı, böyle bir ithamı kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir. Bu iddia, Türkiye'nin barış çabalarını, barış için yaptığı katkıları engellemek için ortaya atılmış art niyetli bir iddiadır.''
Herkesin, her ülkenin Türkiye'den emin olmasını, her ülkenin, Türkiye'nin dostluğundan, kardeşliğinden, barış, istikrar ve güvenlik çabalarından emin olmasını isteyen Erdoğan, ''Türkiye'nin samimi çabalarından rahatsız olanlar, bölgede kan üzerine dış politika inşa etmeye çalışanlardır. Türkiye'nin samimi işbirliği çabalarından rahatsız olanlar, kendi kirli çıkarlarının sona ermesinden tedirgin olanlardır. İşte onun için biz, bölgede sadece ve sadece 'kardeşlik' diyoruz. Bizim bölgede, dayanışmadan, paylaşmadan, işbirliğinden, yani kardeşlikten öte bir gayemiz yoktur ve olmayacaktır'' diye konuştu.
''BİRLİKTE SEVİNDİK, BİRLİKTE HÜZÜNLENDİK''
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bağdat'ın, Kudüs'ün, Gazze'nin derdi, nasıl Suudi Arabistanlı kardeşlerimin derdiyse bizim de derdimizdir. Kabil'in meselesi nasıl Riyad'ın meselesiyse bizim de meselemizdir.
Kahire, Tunus,
Bingazi,
Beyrut hüzünlendiğinde nasıl ki Cidde hüzünlenirse, biliniz ki
Ankara da o kadar hüzünlenir. Amman, Şam, San'a, Manama sevindiğinde,
Mekke ve
Medine ne kadar sevinirse, biliniz ki
İstanbul da o kadar sevinir. olayın aslı budur.
Burada, tarihi bir gerçeği de sizlere hatırlatmak isterim; Türk
İstiklal Marşı'nın yazarı, Milli Şairimiz ve büyük mütefekkir Mehmet Akif, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Hicaz'a, Medine'ye gelmiş,
Kral Abdullah Bin Abdülaziz Es Suud'la görüşmek için aylarca Medine'de çöl fırtınalarının dinmesini beklemişti. Mehmet Akif'in, şu hissiyatını burada bir kez daha hatırlatmak isterim; Diyor ki Akif: Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez...' Evet. Bu coğrafyada bizim yüreklerimiz, kalplerimiz her zaman toplu halde çarptı. Biz, bu coğrafyada her zaman bir ve beraber olduk, birlikte sevindik, birlikte hüzünlendik.
Tarihimiz ne kadar ortaksa, biliniz ki geleceğimiz de o kadar ortak olacaktır. Biz Türkiye olarak, sadece ve sadece bu hissiyatla hareket ediyor, bölgesel meseleleri çözmek suretiyle huzurlu bir gelecek inşa etmenin mücadelesini veriyoruz.
Bu bölgede, özellikle
İsrail'in, işte bu gerçeği anlaması gerekiyor. Kan ve gözyaşını hakim kılan düzen, Filistin'e ve bölge ülkelerine zarar verdiği gibi, aslında İsrail'in kendisine de zarar veriyor.
Bölgedeki istikrarsızlık, Suudi Arabistan'ı, Ürdün'ü, Mısır'ı,
Suriye ve Türkiye'yi ne kadar etkiliyorsa, İsrail'i ve İsrail halkını da o kadar etkilemektedir. İsrail Hükümeti, şiddet politikalarıyla sadece Filistin'e zulmetmekle kalmıyor, esasen kendi halkına da zulmediyor.
Bölgede kan döken, bölgede sivillere saldıran, çocukları katleden, Akdeniz'de korsanlık yaparak uluslararası sularda
yardım gemilerine saldıran bir hükümet oldukça, ne bölge ne de İsrail refah içinde olur. İsrail Hükümetinin bu gerçeği artık fark etmesini, Filistinlilere olduğu kadar kendi halkına da zulmetmekten vazgeçmesini bekliyoruz ve bu yöndeki çağrımızı burada yineliyoruz. Dünya değişirken, bölge değişirken, İsrail de değişmeli, kendisini, kendi politikalarını sorgulamalı, bölge ülkelerinin ve kendi halkının sesine, taleplerine
kulak vermelidir.''
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, bölgenin huzur ve istikrarı için, tüm taraflara diyalog çağrısını kararlı şekilde sürdüreceğini dile getirdi.
Türkiye'nin, bölgede her tarafla, her kesimle diyalog kurabildiğini, herkesle konuşabildiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin bu imkanının, bölgedeki dost ve kardeş ülkeler için de bir imkan ve bir fırsat olduğunu vurguladı. Erdoğan, bölgesel meselelerin çözümü için, daha fazla dayanışma, daha fazla işbirliği içinde olunması gerektiğini kaydetti.