Takvimler 29
Ekim 1950'yi gösterdiğinde
Hacı Saki (Dilaver Paşa) Mahallesi Birlik Sokak'taki 23 numaralı evde farklı bir heyecan yaşanıyordu. Çünkü Osman Hayrullah Gül'ün altı çocuğunun en büyüğü olan Ahmet
Hamdi Gül'ün bir oğlu dünyaya gelmişti.
Ailenin ilk torunu olduğu için evde büyük bir mutluluğa yol açan şanslı bebek, bugün Köşk'e çıkması beklenen
Abdullah Gül'den başkası değildi. Babası Ahmet Hamdi Gül,
Kayseri Tayyare Fabrikası'nda çalışıyordu. Annesi Adeviye Hanım ise öğretmen kızıydı. Kayseri'nin meşhur ebesi Hatice Hanım'ın dünyaya getirdiği Gül, kısa sürede sempatik tavırları ve yüzünden hiç eksik etmediği tebessümüyle
ailenin gözbebeği oldu. Doğum günü,
Cumhuriyet Bayramı'na denk geldiği için göbek adı 'Cumhur' kondu. Ailesi iki ismin söylenmesi zor olacağı düşüncesiyle 'Cumhur'u nüfusa kaydettirmedi. Ancak
arkadaşları ona uzun süre 'Cumhur' diye hitap etti. Çevresinde otoriter tavırlarıyla tanınan Osman Hayrullah Bey bile yumuşamış, aile içinde anayasa kabul edilen kararlarını torunu söz konusu olduğunda rafa kaldırmıştı. Hatta ailedeki bazı kişiler
küçük Abdullah'ı öne sürerek istediklerini
dede Osman Hayrullah Gül'e yaptırır olmuştu. Dede, babaanne, hala ve amcalardan müteşekkil kalabalık bir evde büyüyen Abdullah Gül, amcası evlenene kadar 14 yıl boyunca doğduğu evde yaşadı.
Küçük Abdullah, evde babaannesi Nimet Hanım'dan sonra en çok kendisinden beş yaş büyük amcası Ömer Gül'ü sevdi. Antalya'da yaşayan amca Gül, "Abdullah ile yıllarca aynı tastan yemek yedik, aynı gökyüzüne bakarak uyuduk. O dünyaya geldiğinde ben beş yaşındaydım. Kendime bir arkadaş geldiği için çok sevinmiştim." diyor. Yalınayak sokaklarda top koşturdukları günleri
tatlı bir tebessümle anlatan amca Gül, bir yandan da onunla gurur duyduklarını ifade ediyor. Yeğeninin memlekete hayırlı işler yapacağından emin olan Gül, adı 'Cumhur' olan birinin cumhuriyete sahip çıkmamasının mümkün olmadığını vurguluyor. Amca Gül, yeğeninin
adaylık sürecinde ailesinin geçmişiyle ilgili ortaya atılan iddialara ise sert tepki gösteriyor: "Aile olarak kökümüz Selçuklulara dayanıyor. 400 yıllık soyağacımız ortada. Ben 1972 yılından itibaren tek tek yaşlılarla konuşarak soyağacımızı hazırladım. Abdullah, büyük ağabeyimiz Ahmet Hamdi'nin büyük oğludur. Benim dışımda Hamdiye halası, Mehmet, Mustafa ve Mahmut amcaları var. Bu soyağacını ben, babam ve halamla birlikte hazırladım. İddia edildiği gibi ailemiz cahil ya da fakir değil son derece kültürlü bir ailedir." diyor.
Abdullah Gül, Kayseri'deki her çocuk gibi yaz tatillerini çalışarak geçirdi. Soğuk kış günlerinde gündüzleri damdan kar kürüdü. Geceleri babaannesinin masallarıyla büyüdü. Çok sevdiği amcasıyla birlikte yazları bağdaki evlerinde gaz lambasıyla otururken, yıldızlı gökyüzünü seyrederek hayal kurdu. Sakin kişiliğine rağmen mahallede çetin çocuklarla arkadaşlık eden Gül, evin avlusunda bol bol top koşturdu.
Küçükken en çok yumurta,
ayçiçeği ve babaannesinin yaptığı yağlı mantıyı seviyordu. Daha bu yaşlarda çevresinde paylaşımcı, düşünceli ve hassas biri olarak tanındı. Amca Ömer Gül, çocukluk hatıraları içinde Abdullah Gül'le yaşadıklarının çok farklı bir yeri olduğunu belirtirken, yeğeniyle ilgili yaşadığı en canlı hatırasını şöyle anlatıyor: "Ben babamın yanında çalışırken bir gün Abdullah, Mustafa Tekelioğlu'yla gelip iş yapmak istediklerini söyledi. Daha altı yaşında olmasına rağmen karı buzlayarak soğuttuğum gazozları satması için ikisine verdim. Birini mahallenin başına, diğerini alt tarafına götürdüm. Birkaç saat sonra Mustafa gazozları satarak geldi. Abdullah gelmeyince gidip baktım. Gazozlar olduğu gibi duruyor. Nedenini sorduğumda, "Yüksek sesle bağırmak ayıbıma gitti, utandım." diye karşılık verdi. O gündür bugündür aile içinde bunu gülerek anlatırız."
ZAMAN
ABDULLAH GÜL KİMDİR?
ABDULLAH GÜL - FOTO GALERİ