1973 seçimlerinde yüzde 64 gibi büyük bir oyla
İstanbul Belediye Başkanı olan solun ‘
efsane’ isimlerinden Ahmet İsvan,
AK Parti'yi takdir etti ve 'İtiraf ediyorum AKP çok başarılı' dedi.
Solun ‘efsane’ isimlerinden Ahmet İsvan 1973 seçimlerinde yüzde 64 gibi büyük bir oyla İstanbul Belediye Başkanı olur. Karaoğlan rüzgarının estiği bir dönemde başkan olsa da, belediyecilik gelişmediği, partisince
desteklenmediği için zor bir görev olur onunki. Popülist
politikalara ‘hayır’ der ve partisince yalnız bır
akılır. Sonraki seçimde
aday gösterilmez. Üstelik
Taksim’in 34 kişinin kanıyla kızıla boyandığı 1
Mayıs 1977 olaylarının hem tanığı, hem sanığı durumuna düşer. 80 darbesinde DİSK davasından 27 ay
hapis yatar ama hüküm giymeden
beraat eder. Herkesin ‘hukuka saygılı, dürüst ve namuslu’ diye söz ettiği az sayıdaki
siyasetçiden biri o. Solun sağ refleksler gösterdiği için siyasetten silindiği, sol akil adam arayışlarının arttığı bir dönemde aklımıza düştü Ahmet İsvan. Neredeydi, ne yapıyor, ne düşünüyordu ve neden hiç konuşmuyordu? Röportaj talebimizi nezaket göstererek, zarafetle kabul etti Ahmet İsvan.
Yalova Taşköprü’de yalın ve sakin bir hayat sürüyor şimdi. 1923 doğumlu olan, sahip olduğu çiftliği devretse de yaşadığı yerden, fiilen uzaklaşsa da siyaseti takip etmekten, eleştiriyor olsa da
CHP üyeliğinden vazgeçmeyen İsvan’ın evine
misafir olduk ve yaklaşık 5 saat konuştuk.
1973’te yüzde 64 oy oranıyla CHP’den İstanbul Belediye Başkanı olan, yıllardır siyasetten uzak duran, sol siyasetin efsane ismi Ahmet İsvan ilk kez star’a konuştu. İsvan AK Parti hükümetini başarılı buluyor, üyesi olduğu CHP’yi ise eleştirmekten kendini alamıyor.
1973’te yüzde 64 oyla CHP’den İstanbul Belediye Başkanı oldunuz. Görevden ayrıldığınız 1977’den bu yana 30 koca yıl geçti. Solun siyasetten fiziken değilse de siyaseten silindiği, sola çareler arandığı, akil adamlara akıl sorulduğu dönemdeyiz ve siz ortalarda yoksunuz! Bunca zamandır nerelerdesiniz
Allah aşkına?
Durabildiğim kadar aynı yerde duruyorum. Solun içine düştüğü durumdan ben de üzgünüm. Ama ben belediye başkanlığını isteyerek terk etmedim. Partim beni aday göstermediği için seçilmedim. 80 darbesinde 27 ay hapis yattım, sonra siyasete kendi çapımda devam ettim. Parti meclisi üyesi oldum. Emekli bir siyasetçiyim ama siyasetle ilgimi hiç kesmedim.
BÜTÇE DİSİPLİNİNİ SAĞLADI
Söyler misiniz o halde;
Türkiye soluna ne oldu?
Sol ciddiyetsizlikten yok Türkiye’de. Biz (CHP) siyasetin büyük kısmının ekonomiyle ilgili olduğunu kavrayamadık. Hálá AKP’yi ‘mazot pa
halı,
buğday ucuz’ gibi, bizim de çare bulamayacağımız durumları aksettirerek eleştiriyoruz. Bu siyaset değildir. Siyaset, küreselleşen dünyada Türkiye’yi ayakta, dalganın üzerinde tutacak ekonomi politikası yürütmektir. AKP’nin bunu çok iyi yaptığını
itiraf etmek zorundayım. Zorlanmadan da ediyorum.
Neden ‘itiraf’ kelimesini seçtiniz?
Muhalif parti üyesiyim. Epeydir CHP, AKP ne söylerse tersini söylüyor. Bunu yediremiyorum kendime. AKP’nin yanlışlarını feryatla söylemek ama iyi yaptıklarında da desteklemek lazım.
Neyi iyi yapıyor AK Parti?
Öncelikle ekonomide iyi işler yapıyor. 2001 krizini güçlükle atlattık. Sonra AKP geldi. Derviş’in attığı temeli tamamladı,
bütçe disiplinini sağladı. Biz (CHP) yıllarca bütçe disiplinine saygı göstermemiştik. Kabahatliydik. Partime mensup çok kişi ‘Tek başımıza
iktidar olmadık ki geçmiş kabahatlerin sorumlusu olalım’ derler. Ama bu söz yanlıştır.
BİZ DE SUÇ ORTAĞIYIZ
Neden yanlıştır?
İktidar değilsek de etkiliydik. Koalisyon ortağıyken
Çalışma Bakanlığı bizde olurdu. Şimdi herkes biliyor ki; sosyal güvenlikte yapılan yanlışlar Türkiye’yi batırma noktasına getirdi. Fark edip gereğini yerine getirmedik.
Demirel popülist harcamalar yaptığında ‘yanlıştır’ demedik.
Ekonominin bizden güçlü olduğunu, ona uymamız gerektiğini bilmedik. 36 yaşında
emekli ettik insanları. Sigortalıların sülalesini sigortalı yaparken bu neye varır diye
hesap etmedik. Tarımda gerekli değişikliği yapmak yerine bozuk bünyeyi süspanse etmeye kalktık. Ekonomiyi el birliğiyle batırdık, suç ortağıyız yani.
Ziraat Bankası’nın,
Halkbank’ın görev zararlarını nasıl izah edeceğiz? İktidar değildik de böyle bir uyarımız oldu mu? Muhalefetin görevi bu değil mi? Küreselleşme nedeniyle ekonomi geçmişte olduğundan çok daha fazla etkili şimdi ve bize çok daha az hareket alanı bırakıyor. Bu dar hareket alanı içinde bile AKP’nin yanlış bir şey yaptığını görmüyorum.
CHP PARTİ DEĞİL BAYKAL KULÜBÜ
Ya CHP, söylediğiniz gibi ‘ekonominin bizden güçlü olduğunu’ öğrenebildi mi bu süre zarfında?
CHP bugün bir parti değil ki. Bir
Baykal kulübü! CHP’nin ekonomiyi inceleyen bir birimi var, tartışıp politika üretiyor sanıyorsanız yanılırsınız. Genel başkan ne söylerse partinin politikası o.
Peki, neyi yanlış yapıyor AK Parti?
Akçeli konularda yanlış yapıyor. Hem yönetimde olup hem zengin olmanın yollarını bulmak kabul edilemez. Bir de ekonomide sağlanan iyileşmenin
halka intikalini
ihmal ettiler. ‘Ben bilirim’cilik var. Oyumuz yüksek, istediğimizi yaparız hali fiyakalılık halidir. Ama dış politikadaki açılımları, komşularla ilişki halinde ve inisiyatif alabilecek konumda bulunmaları çok iyi, doğru politikalar.
Artan
terör, K.
Irak’a
operasyon beklentisi,
Bush-Erdoğan görüşmesi ve yoğun bir diplomasi süreci var, süren. Hükümetin performansı nasıl sizce?
Süreci çook başarılı götürüyor. Kamuoyunda ortaya çıkan, histeriye benzer ‘hemen bombalayalım’ duygusunu, halkı da rencide etmeden akl-ı selim ile yürüttüler. Biz (CHP) kendilerine yardımcı olmadık. Güçlük çıkardık, suçlayıcı,
hakaret edici tavır aldık. Dünyanın politik gerçeğiyle bağdaşmaz bu politika. K. Irak a defalarca girdik ama sonuç ortada. CHP hem bunu göremiyor hem aynı istikamette, şehitlerin acısıyla insanların duygularını sömürerek milliyetçilik yapmaya çalışıyor. Bu zararlı bir milliyetçiliktir.
ŞAPKADAN ÇIKAN CHP TAVŞANI
Bu süreçte Baykal’ın heyecan yaratan bir K. Irak
açılımı var fakat?
Bunu duyduğuma ben de sevindim ama
örgütümüz bu politikayı tartışıp da mı üretmiştir?
Hayır! Bilakis
tahrik edici sözler söylerken 180 derece ters istikamette bir söz etti Baykal. Doğrudur ama partide karşılığı olmayan bir politikadır.
Sözün arkası gelemez mi yani?
Baykal tam anlamıyla şapkadan tavşan çı
karttı. HEP’liler CHP’den parlamentoya girerken
parti meclisi üyesiydim ben.
Erdal İnönü büyüklükle, cesaretle verdi bu kararı. Ama beklenmedik bir ihanete uğradık. Çıktılar,
Kürtçe
yemin ettiler. Oysa biz onlara ‘Gelin Kürt yurttaşlarımızın görüşlerini parlamentoda temsil edin, ne söyleyecekseniz burada söyleyin’ demiştik. Şimdi de DTP kendini
PKK’dan ayrılamaz gibi göstererek demokratların elini kolunu bağlıyor.
CHP dış politikada nerelerde hata yaptı ya da eksik kaldı?
Geçmişte
Kıbrıs’a endeksli bir dış politikamız vardı. AKP bu boyunduruğu kırdı. Bunun dışında politika yapabileceğimizi gösterdi. AB konusunda umduğumdan çok daha iyi performans gösterdi. O sırada biz de (CHP) İMF,
Dünya Bankası gibi, AB konusunda da yanlış ve haksız düşmanlık yaptık. AB ciddi bir hatayla
Güney Kıbrıs’ı ortak aldı. Bunun sonuçları ortaya çıktıkça AB’nin kötü ve aleyhimize olduğunu söylemek yanlıştır. Evet, bize haksızlık yapılıyor fakat bu -tahmin ediyor, bekliyorum ki- AKP’nin açılımlarıyla telafi edilecek.
Üyesi olduğunuz CHP’nin sorunu ne, geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türk solunun, Türk halkının CHP’den uzun zamandır şikayetleri var. İller ilçeler feshediliyor, delegelikler yok ediliyor. Baykal ve çevresindekileri yerinden kımıldatmayacak anti demokratik uygulamalar yapılıyor vs. Bunlar hukuksuzdur ama sorun bu değil. Sorun CHP’nin dünyayı algılayarak ekonomiye saygı içerisinde politika üretmeye çalışmamasıdır. Bir siyasi partinin görevi sadece iktidara gelmek değildir. Geldikten sonra nasıl bir program izleyeceğini söyleyebilmesi, halka umut sunabilmesidir.
CHP’de anti-Baykalcılar artıyor, bazıları Sarıgül etrafında kenetleniyor. Sarıgül bunu başarabilir mi?
Sarıgül’ün söylediği tek söz ‘Ben bu partiyi iktidar yaparım’. Kendisinin başbakan olacağını
vaat ediyor yani. İyi de, senin başbakan olman benim için yeterli değil ki!
Başbakan olduğunda Türkiye için ne yapacaksın? Bu olmazsa ne CHP’nin, ne başka ismin şansı yok.
UMUT YOKSA İKTİDAR DA YOK
Ülkenin nasıl bir sol siyasete ve nasıl bir muhalefete ihtiyacı var?
Sorumsuz laf etmeyecek, önlenemeyecek sakıncaları bahane gösterip iktidarı yıpratmaya çalışmayacak, ‘Üniversiteye şu kadar kişi giremiyor’ demek yerine kendisinin bu konuda ne yapacağını söyleyebilecek muhalefete ihtiyaç var. Sosyal demokrat anlayışla sağlığa, eğitime bugünkünden fazla bütçe ayrılabilir, sosyal güvenlik ne olur, bunu bilmek istiyorum. Halk da bunu bilmek ister.
Karanlık giderek azalıyor artık
‘Türkiye’de
demokrasi gelişiyor. Bir zamanlar olduğundan daha az karanlıktayız. Ama dünya o kadar karmaşık hale geldi, küreselleşme siyasetçinin araçlarını o kadar azalttı ki ortam daha iyi olmasına rağmen siyasetçinin daha güçlü olduğunu söyleyemiyorum.’
Ecevit gücünü bilemedi
Başbakan Erdoğan da sizin gibi eski bir İstanbul Belediye Başkanı. Siz yüzde 64 oyla başkan seçilmiştiniz...
...O yüzde 64’de benim payım yoktur. O oy CHP’nin o dönemde gösterdiği başarının sonucudur.
Bir başkası da o oyu alır mıydı?
Evet. O oy ‘düzen değişikliği’ sloganının, Karaoğlan efsanesinin oyudur. Biz o tarihte büyük destek, güç elde etmiştik. Ecevit bunu anlamamıştır.
Ben de anlamadım?
Biz halka ciddi umut verdik. ‘Düzeni değiştireceğiz’ iddiasıyla geldik. Halkın oyu bunun içindi. Ama yapamadık.
Neden?
(düşünüyor) Şimdi burada, ölmüş eski genel başkanımı eleştirmek mecburiyetindeyim. Ecevit elindeki gücü hele de yerel yönetimlerdeki gücü değerlendiremedi. İstanbul dahil büyük şehirler bizdeydi. Buralarda düzen değişikliğini becerebilen parti görüntüsü verebilseydik Türkiye’nin kaderi değişirdi. Ben kendi çapımda çok uğraştım. Ne yazık ki, bunun önemini, gerekliliğini partime, başkanıma anlatamadım. İktidara böyle geldikten sonra çöp toplayan belediye görüntüsünde kaldık.
Herkes sizden ‘Namuslu bir politikacıdır’ diye bahsediyor....
...İnanın çok rahatsız oluyorum bu övgü sözlerinden. Tabi ki namusluyum ama namussuz olma yolu gelmedi önüme. Maddi bir şey istenmedi. Ama ben de hiçbir belediye personelini örgüt istiyor diye sürmedim,
terfi ettirmedim. Bu yadırgandı. Örgüt tersine döndü. ‘Belediyede istediklerimiz olmuyor, başkan kadrolaşamadı, halkçı değil’ diyorlardı. Bunu yapmadığım için çok önemli politik güç kaynağı olan İstanbul belediyesini kaybetmek istemeyenler benim devam etmemi istemediler.
Ecevit de sizi aday göstermedi!
Öyle oldu. Bana millet
vekilliği
teklif etti. Reddettim. ‘Üstümde hakkın var. Ya İsvan’ın adaylığını istemiyorum, diye açıklama yap ya da merkez yoklaması yap. Ağzımdan ‘Göreve talip değilim’ lafı çıkmaz çünkü bana inanan insanlar, verdiğim sözler var. Onlara sizi bıraktım vekil olacağım diyemem’ dedim.
Ama sonuç alamadınız ve aday gösterilmediniz. Çok mu kırıldınız?
Ecevit’le ve
Rahşan’la o günden sonra hiç konuşmadık.
Kürt politikamız tam bir aymazlıktı
Türkiye Irak’ın bütünlüğünü savundu hep. K. Irak politikasını belirleyen etmenlerse Türkmenler,
Kerkük ve PKK idi. Ama şimdi şartlar, aktörler değişti. Türkiye de politika değişikliğine gidecek gibi. Değişen resmi ve yürütülen politikayı nasıl buluyorsunuz?
Biz yıllarca, emekli generallerin şimdi söylediği gibi, Kürt gerçeğini inkar ettik. İnanılmaz bir aymazlık yaptık. Kürtlere ‘sen yoksun’ dedik. Dilini, şarkısını, bayramını yasakladık.
Evren Paşa ‘Daha ne istiyorlar, Hıdrellez’i serbest bıraktık’ demişti. Düşünebiliyor musunuz, bir halkın bayramını yasaklamış, sonra serbest bıraktığı için övünüyor. Öncelikle K. Irak’taki Kürtlerden korkmak yerine onları dost durumda tutmayı
tercih etmeliyiz. Kendi Kürtlerimizin d
e devleti sevmesini sağlamalıyız. Nasıl Bursalıların başka ülkeyle ilişkisinden korkmuyorsak onların da orayla ilişkisinden korkulmamalı. Irak’ın bütünlüğü sağlanabilir mi emin değilim. Belli ki K. Irak Kürt Devleti kurulacak. O devletle husumetsiz bir ilişkimiz, ora halkının mutluluğu temennimiz olmalı. Yeni parametrelere göre çevremizdeki ülkelerle dostça, çıkar birliğiyle mutluluk üretebiliriz.
Kendimizden utanmalıyız ki...
Kürt ve Türk milliyetçiliği yükselişte malumunuz. Buna rağmen olur mu bu dediğiniz?
Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü yanlış yorumlayanlar oldu. Buna devlet de karşı çıkmadı. Bu yüzden Kürt vatandaşlarımızla aramızı açtık. ‘Sen Türk değilsin, Türk’ten aşağısın’ görüntüsü verdik. Halbuki Atatürk’ün o muhteşem sözü böyle bir politikanın izlenememesini gerektirirdi. O ‘
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk Türk milletidir’ der.
Kürtçenin yasaklanması, ‘Kürt yoktur, kart kurt sesidir’ gibi gülünçlükler oldu. Kürt yurttaşlarımızla barışmak için geçmişteki uygulamaların hata olduğunu söylememiz lazım.
Gönül almak mı gerek yani?
Yanlış yaptık demek gerek. 12
Eylül’de
Diyarbakır Cezaevinde insanlıktan nasibi olmayanların yaptıklarını anlatmamız lazım. Bir daha böyle bir şey yapmayı düşünmeyecek kadar kendimizden utanmamız, mahcup olmamız lazım. Bu cesareti göstermeliyiz. Kürt yurttaşlarımızın gerçekten bu ülkenin sahibi olduklarını göstermeliyiz. Maalesef DTP de bu insancıl politikanın yapılmasını güçleştirecek istikamette davranıyor.
FADİME ÖZKAN - STAR