BDP Genel Başkanı
Selahattin Demirtaş, blok olarak yeni anayasa ihtiyacı en çok olan kesimleri temsil ettikleri için anayasa çalışmalarından çekilmek gibi bir düşünceleri olmadığını belirterek, ''Bu 'yol temizliği' meselesi gerçekleşmezse oradan toplumsal bir
sözleşme çıkmayacaktır'' dedi.
Barış Girişimince, Beyoğlu'ndaki
Cezayir Apartmanı'nda düzenlenen ''Yeni
Anayasa Öncesinde Yol Temizliği'' söyleşisinde konuşan Demirtaş, ''akademi'' olarak adlandırdıkları
tartışma ortamlarını hükümetin ''tehlikeli'' olarak tanımladığını, ancak bu tehlikeli işlere girmeden
Türkiye'de yeni bir anayasayı ve yeni bir demokrasiyi inşa etmenin mümkün olmayacağını söyledi.
Anayasanın toplumsal bir sözleşme olduğunu, sözleşme imzalama aşamasına gelinceye kadar herkesin görüşlerini açıkça, hiçbir
baskı altında olmadan ifade edebilmesi gerektiğini kaydeden Demirtaş, sözleşmenin imzalanma aşamasına gelinceye kadarki sürecini ''asıl aşama'' olarak değerlendirdiklerini vurguladı.
Demirtaş, parlamentoda kurulan uzlaşma
komisyonuna üye verdiklerini anımsatarak, şöyle konuştu:
''İlk uzlaştığımız konu şu; 'hiç kimsenin ön şartı olmayacak'. 'Ön şartsız' ne demektir? Birincisi, '1982 Anayasası esas alınmayacak' demektir. Yani, 'tartışma
darbe anayasasının zemini üzerinde yürütülmeyecek' demektir. O anayasa bir kenarda duracak, herkesin boş sayfaları olacak ve o sayfaları hep birlikte doldurmaya başlayacağız. Tüm partiler bunu kabul ettiğine göre, artık biz 1982 Anayasası'nın değişecek-değişmeyecek, tartışılacak-tartışılmayacak maddeleri şeklinde bir süreci atlatmışız demektir.''
-''Özgür bir tartışma ortamı yok''-
Yeni anayasa sürecinde özgür bir tartışma ortamı bulunmadığını ileri süren Demirtaş, ''Özgürce konuşamıyoruz, düşündüklerimizi özgürce ifade edemiyoruz. Bazılarımızın üzerinde doğrudan yargı baskısı, doğrudan bir
sansür anlayışı veya dolaylı bir otosansür var. Böyle bir ortamda anayasa tartışmalarından çok güçlü bir sözleşme çıkacağını düşünmüyoruz. Bir yandan da hala çatışmalar var. Cenazeler geliyor. Bu da iki tarafta duygusallığı ve milliyetçiliği artırıyor, uzlaşma zeminini tahrip ediyor'' diye konuştu.
Demirtaş, ''sınır koyarak 3-5 ayda esasa geçelim'' demenin yanlış olduğunu, bahsettikleri yol temizliği meselesi çözülürse işin esasıyla ilgili kısmın daha kolay olacağını belirterek, ''Herkes fikirlerini özgürce ifade etmeye başladığında görülecektir ki; aslında biz birbirimizi anlıyoruz. Doğru bir üslupla tüm sorunlara ilişkin çözümler anlatılınca Türkiye toplumu birbirini anlıyor'' dedi.
Komisyonun ilk tartışma gündeminin ''Yol temizliğini ne yapacağız?'' olduğunu söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:
''12 milletvekili toplandık. Biz belki kapalı kapılar ardında her şeyi tartışabiliriz, ama mesele 12 milletvekilinin özgür konuşması meselesi değildir. Bu sözleşmeyi dışardakiler adına yapacağız. O halde dışarıdakiler özgür konuşsun ve bu yol temizliği meselesini komisyon olarak parlamentoya önerelim. Bunun bir protokole bağlanmasını istedik.
CHP, aşağı yukarı bu tezlerimizi
destekledi. İlginçtir MHP'den de bir üye, 'bunun da en az anayasa kadar önemli olduğunu' ifade etmiştir. Ancak
AK Parti grubunu temsil eden arkadaşlar, bunun Anayasa
Komisyonunun işi olmadığını, bu tartışmanın anayasa sürecinin önünü tıkayacağını, bizim sadece anayasayı tartışmamız gerektiğini belirterek, ısrarla bunun protokole girmesini kabul etmemişlerdir.''
-''Bu haliyle süreçten umutlu değiliz''-
Demirtaş, komisyona sundukları, ''farklı kesimlerin toplumsal sözleşmenin ihtiyaçlarını tartışabilecekleri, yasama ve bağlayıcı karar alma yetkisi olmayan bir danışma meclisi oluşturulması'' önerisinin de kabul görmediğini kaydetti.
Bu haliyle yeni anayasa
hazırlık sürecinden umutlu olmadıklarını ifade eden Demirtaş, şu görüşleri savundu:
''
Anayasa Komisyonu üyemiz Prof. Dr.
Büşra Ersanlı tutuklu. Tam da bu işlerle uğraşması gerektiği dönemde. Benzer durumda olan çok sayıda yöneticimiz var. Bu haliyle özgürce fikirlerimizi ifade etmemiz bir yana, fiilen bunu yürütme koşullarımız ortadan kaldırılıyor. Yoksa biz, 'anayasa çalışmalarından çekiliriz, süreci tıkarız' gibi bir anlayışa sahip değiliz. Tam da blok olarak yeni anayasa ihtiyacı en çok olan kesimleri temsil ediyoruz. Bu nedenle bizim çekilme gibi bir niyetimiz, düşüncemiz asla olmaz. Ama bizi ısrarla
tasfiye edip bu şekilde sürecin dışında tutmaya çalışan anlayışın da teşhir edilmesi lazım. Bu doğru bir tutum değildir.
Bu yol temizliği meselesi gerçekleşmezse oradan toplumsal bir sözleşme çıkmayacaktır. Velev ki bir anayasa yapılmış olsun, mecliste de çoğunlukla kabul edilmiş olsun, biz buna toplumsal sözleşme diyemeyeceğiz. BDP bunu kabul etse bile, o toplumsal sözleşmenin gerçek tarafları,
halk kesimleri bunu kabul etmeyecektir. Bu kesimler pratikte de bunun sıkıntısını yaşamaya devam edecektir. 1-2 yıl sonra da Türkiye, yeni bir anayasayı gündemine almak zorunda kalacaktır.''