Bakan Davutoğlu, Değişimin Liderleri Zirvesi'ndeki ilk oturumda, Ortadoğu'da yaşanan sosyal patlamalara ve bölgenin değişim sancısının sebepleri ve neler yapılması gerektiğini değerlendirdi. Değişiminin doğasının doğru okunduğu ve yeni şekillenecek eksende doğru yerde durulduğu takdirde yeni oluşacak küresel düzende önemli bir aktör olunacağını aktaran Ahmet Davutoğlu, değişimin sesine kulak verilmeyip statükonun korunması halinde ise yeni bölgesel gerginliklerin ortaya çıkacağını savundu. Değişime karşı üç şekilde tepki verilebileceğini ifade eden Dışişleri Bakanı, bunların başında 'değişime direnmek' geldiğini kaydetti. Dışişleri Bakanı, bu şekildeki tepkisel yaklaşımda statükonun gücünü korumaya yönelik bir davranış içine girileceği ve bu da halkın değişim taleplerinin yerine getirilmemesinden dolayı gerginliklerle sonuçlanacağını belirtti. İkinci tepkiyi değişimi 'risk' olarak görüp buna karşı tepkisel reflekslerle yaklaşma olarak değerlendiren Davutoğlu, üçüncü ve olması gereken tepkinin ise değişimi doğru okuyup "vizyoner" bir yaklaşım sergilemek olduğuna değindi. Değişimi doğal görmek gerektiğini aksi takdirde vizyon üretmenin zor olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan olayları 'tarihin doğal seyrine dönüş' olarak gördüğünü söyledi. Bu bölgedeki değişimin 20 yıl gecikmeli olarak yaşandığını iddia eden Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bölgedeki olayları değerlendirirken "gelecek değişti" tabirini kullandı. Bu bölgedeki ülkelere doğasına uymayan enjeksiyonlar yapıldığını belirten Davutoğlu, bunların başında sömürgecilik ve tarih boyunca bir arada yaşayan insanları parçalamak olduğunu savundu. Halk ayaklanmalarının ardında bölge insanının tarihini, geçmiş değerlerini, "ortak kader birlikteliğini" bulmaya çalıştığını belirten Davutoğlu,"Tahrir'deki genç, zenginlik için değil saygın biri olmak, insani değerler çerçevesinde muamele görmek istemesinden dolayı ayaklanıyor." dedi. Türkiye'nin bu bölgedeki olaylara bakışında altı temel ilkeye sahip olduğunu ifade eden Davutoğlu bunları şöyle açıkladı: "İlk olarak değişimin psikolojik ilkesi: özgüven. Paniğe kapılmadan, dışarıdan biri gibi değil de içeriden biri gibi olaylara yaklaşmak. Özgüveniniz yoksa krizlere yönetemezsiniz. Edilgen durumda olur, hareket etmek için bir yerlerden işaret gelmesini beklerseniz değişimin aktörü de olamazsınız. İkincisi, değişimin siyasi hedefi. Adem'den bu yana insanlığın en temel iki hedefi vardır. Bunlar güvenlik ve özgürlük. Sosyal patlamaların olduğu ülkelerdeki insanlara hep 'güvenliğin için özgürlüğünden fedakarlık etmen gerekiyor' mesajı empoze edildi. Bunun sonucunda otoriter rejimler meydana geldi. Üçüncü ilke değişimin değerleri. Hangi değerler adına savaş veriyorsunuz? Hukukun üstünlüğü, insan hakları şeffaflık, hesap verebilirlik gibi değerler için siyaset yapılmıyorsa insanlar bunu desteklemez. İsrail hesap verebilirlik ilkesine uymadığı için her platformda buna karşı çıkıyoruz. Hiçbir ülkenin hesap verebilirlik dışına çıkması kabul edilemez. Dördüncü olarak değişimin yöntemi. Değişim barışçıl yöntemlerle yapılması gerekir, tahrip ederek, yakıp-yıkarak değil. Beşinci olarak değişim kurumsal süreklilik içinde olmalı. Son olarak ise değişimin nihai vizyoner hedefi olmalı."