DSP Genel Başkanı
Zeki Sezer,
AK Parti'nin kapatılma
davasıyla ilgili olarak, ''Geçmişte yaşadığımız parti kapatmalar, var olan soruna çözüm getirmiyor. Ancak Anayasa'ya uyma zorunluluğu gibi de bir gerçek var'' dedi.
Zeki Sezer,
Mersin Ticaret ve
Sanayi Odası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunmak üzere düzenlediği basın toplantısında,
iktidar partisinin 100 milyar dolara ulaşan ihracatla övündüğünü söyledi.
AK Parti'nin ithalatın ne derece arttığını ise sakladığını öne sürerek, cari açığın 38 milyar doları geçtiğini ve bunun büyük bir sıkıntıyı beraberinde getirdiğini savundu.
Bazı siyasetçilerin, insanların dini, kültürü, dili ve başörtüsü üzerinden veya karşı görüşlerini kullanarak puan toplamaya çalıştığını ileri süren Sezer, ''Siyasetçilerin gündeminde polemikler var. Ama işçinin, emeklinin veya gencin gündeminde işsizlik ve
açlık var. Biz Ankara'daki siyasetçiler, bununla ilgilenmek yerine, kendi aramızda deyim yerindeyse 'kayıkçı kavgası' yapıyoruz'' diye konuştu.
-AK PARTİ'NİN KAPATILMA DAVASI...-
''AK Parti'nin kapatılma davasıyla ilgili'' soru üzerine Sezer, ''Gelinen nokta, aslında hiç de yaşanmasını istemediğimiz bir olay. Gerçekten geçmişte yaşadığımız parti kapatmalar, var olan soruna çözüm getirmiyor. Ancak Anayasa'ya uyma zorunluluğu gibi de bir gerçek var. Yasalara vatandaşlar uymak zorundadır ve yönetenlerin bu konuda daha hassas davranması gerekir'' dedi.
Demokrasilerde yasama, yürütme ve yargının birbirinden üstün olmayan güçler olduğunu, ''güçler ayrılığı'' ilkesine göre de bunların birbirini denetleyen bir misyon üstlendiğini belirten Sezer, şöyle devam etti:
''Bu dava açıldıktan sonra,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın milleti sağduyu ve sükunete davet etmesini, 'Bu söylenenler yanlış bunu ispatlayacağız ve mahkemelere güveniyoruz' deyip toplumdaki tansiyonu düşürmesini bekliyorduk. Oysa dün Siirt'te yine mahalle kabadayılığı yaptı. Kabadayılıkla
demokrasi bağdaşmaz. Yasalara hepimiz uymak durumundayız. Bir partinin, yüzde 47'lik oy alsa bile (Ben yasalara uymam, yargı da kimmiş?) deme durumunda olmaması gerekir.''
Siyasetin ve silahlı kuvvetlerin yıpratılmasının, ''bir
ülke adına yapılan kötü adımlar'' olduğunu ifade eden Sezer, şunları kaydetti:
''Ama bunlar kadar yargının da yıpratılması kötü. Bu yönde atılacak adımlar karşısında hepimiz durabilmeliyiz. Dünkü sözlerinde Başbakan Erdoğan, demokrasi ve özgürlükten bahsediyordu. Demokrasilerde öncelikle yargının bağımsızlığını ve ona saygılı olunması gerektiğini bilmesi gerekir. Demokraside herkesin kaygılarının giderilmesi gerekir. Bu nedenle gelinen süreci istemezdik ve beklemezdik. Ama yine de başta Başbakan Erdoğan olmak üzere herkesin sağduyulu olması gerekir.''
-SİİRT'TEKİ KONUŞMANIN YANKILARI-
Bir gazetecinin ''Başbakan Erdoğan'ın, Siirt'teki konuşmasında bir sureden alıntı yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Sezer, şöyle konuştu:
''Öteden beri insanların inançları kullanılmaya çalışılıyor. Şimdi de milleti kendi yanına çekme hesabı yapıyor. Her şeyden önce kendisinin İslamiyet'in tertemiz duygularını benimsemesi gerekiyor. İslamiyet'te yolsuzluk, aşağılama veya azarlama yok. En büyük yolsuzluklar bu dönemde yaşanıyor ve millete din öğretilmeye çalışılıyor. Hiç öyle bir çabaya gerek yok.
Millet, dinini, kitabını, hepsini biliyor. Ülkemizde herkes dinini bilir ve istedikleri gibi yaşar.''
Sezer, ''AK Parti'nin kapatılması, AB sürecini etkiler mi?'' şeklindeki soruyu, ''Tabii ki sıkıntılı bir süreç. Bunu bilmeliyiz ve
itiraf etmeliyiz. Ama AB'de hiç kimsenin suç işleme hakkı yoktur, bu da daha net ve uygulanabilir haldedir. AB'ye giriliyor diye, Türkiye'nin rejimini tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yoktur. AB'de de kapatılan partiler var. Ama kapatılmasını tabi dilemem. Bu noktadan çok üzüntü duyuyoruz'' diye yanıtladı.
-''ÖRTÜLÜ KRİZ İÇİNDEYİZ''-
Türkiye'nin zorlu bir süreçten geçtiğini belirten Sezer, ''Son dönemlerde '
kriz gelecek' diyenler var. Ama zaten örtülü bir kriz içindeyiz'' dedi.
Türban konusunun ilk tartışılmaya başlandığı günlerde AK Parti ve MHP yetkilileriyle bir araya gelip, ''Ekonomide sıkıntı var. Bu süreci durdurun, ekonomiyi kurtaralım, başka bir toplumsal uzlaşı süreci başlatıp çözeriz'' dediklerini ifade eden Sezer, şunları kaydetti:
''Ama Başbakan Erdoğan 'kriz falan yok' dedi. Sanayicilere sorun kriz var mı yok mu? Önümüzdeki günlerde zaten patlak verecek bir kriz söz konusu. Ama biz, krizin sebeplerinin böyle bir davaya bağlanacak olmasından çok üzgünüz.''
Türkiye'nin yasaklar ülkesi değil özgürlükler ülkesi olmasını temenni ettiklerini vurgulayan Sezer, ''Hiçbirimiz suç işleme hakkına sahip değiliz. Ama hiç kimsenin de yasaklı olmasını istemeyiz. Çünkü
Bülent Ecevit yasaklıyken, hepimizin yüreği yanıyordu. Şu anda başkasının yasaklı olmasını istemeyiz'' diye konuştu.