Birisi şöyle yazmıştı:
"
Bodrum boşaldı. Herkes esas iline, sandığa koştu. İktidar süpürülecek."
Bodrum'dan bakınca öyle görünüyor demek ki...
Daha yüksek kimi yerlerden bakınca da öyle görünüyor olmalı...
Ki, bu ülkeyi bir türlü anlayamadılar.
Ne
Ankara tepelerinde, ne
İstanbul kulelerinde, ne
İzmir Alsancak'ta.
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ama ülkeniz bu.
Halkınız işte böyle.
Ülkenizi sevme iddiasındaysanız böyle de seveceksiniz.
Milletinizi seviyorsanız öyle yarısını filan ayırmayacaksınız.
Bölücülüğe karşıysanız önce siz bölmeyeceksiniz.
Vatansever olduğunuzu söylüyorsanız, vatandaşınızdan nefret etmeyeceksiniz.
Ya da cumhuriyet,
demokrasi,
halk, millet gibi kavramları bırakacak, koskoca 70 milyonluk bir ülkede kimi adacıkların dışındaki her köşeyi aşağılayacak, altüst edici bir savaş, tepeden inecek bir
darbe,
iç savaş patlatacak derecede azgın
terör ile çılgın bir (milliyetçi yahut ulusalcı) militerfaşist hareketin kitleleri kışkırtmasını bekleyeceksiniz.
Fakat şunu anlamak zorundasınız:
"
Çete zaviyesi" nden bakıp memleketin bütününü her iki manasında da "kavramak" mümkün değil.
İstanbul Çağlayan'da yüz binlerce insan toplanıp "demokratik tepki" gösterirken meydanı "Bütün
Türkiye" zannedenlere şunu hatırlatmıştık:
"Lakin, Çağlayan'da oturanlar, yaşayanlar, her gün geçim, ayakta kalma, adam yerine konma mücadelesi içindekiler AKP'ye oy verdi, yine verecek."
Diyarbakır'da ancak yüzde 2 oy alabilen bir "Anamuhalefet", bir "cumhuriyet ve halk" partisi, bir "Türkiye partisi" olabilir mi!
"Bütün Türkiye" de bir tek AKP var...
Bir de diğer partilerin kendi Türkiye'leri, mahalleri, mahalleleri, kıyıları, sahil yolları, "kurtarılmış bölgeleri" var.
AKP sevinebilir ama, bu çok kötü bir tablodur.
AKP'ye kendini de aşmasını gerektiren, "ülkede çimento olabilme" veya "çimentonun harcını bozmama" gibi büyük sorumluluk, diğerlerine ise herhalde ciddi bir utanç yüklemektedir.
Utanan, artık partisinin başına yapışıp kalmaz zaten!
Ağar zaten gitti de, Bahçeli ile
Baykal da bu Türkiye'yi okuyamadılar.
Okuyamayan, gider!
İktidarda yıpranması gereken, darbeli matkaplarla kırılmak istenen bir partinin altında ezildiler.
Bir de başka bir şey:
İyi muhakeme yapabilen, aklını sağlıklı kullanabilen bir
sivil yahut askeri
kurmay şunu düşünür... Yani düşünmelidir:
"Olaylara müdahale" o an için belki seyri değiştiriyor ama biraz daha uzun vadede, engellediği sandığı şeye gaz veriyor.
27 Mayıs'tan AP'nin doğuşu, 12 Mart'tan "solcu Ecevit"
CHP'sinin ve Erbakan'ın patlayışı, 12 Eylül'den "Sunalp'e rağmen
Özal" a kaçış, 28 Şubat'tan AKP'nin ve Erdoğan' ın fırlayışı.
Ders bir değil.
Bir tane daha işte.
"En güvenilir kurum", "en güvenilmez" bulduğu partinin arkasındaki Türkiye'yi anlayamıyor olmalı.
Bu insanları birleştiren bir "çimento", şu veya bu oranda "dindarlık, dincilik" olsa dahi, yüzde 45 ila 50'nin esas çimentosu, "dışlanmak, itilmek, hor görülmek istenenler" in tavrıdır.
Bir şeyi tasvip etmek başka, anlamaya çalışmak bambaşka!
Tabii bunları anlamak askerlik için yine de şart olmayabilir ama özellikle "solculuk" için şarttır.
Çünkü o yüzde 50'ye yakın oyun içinde, hakiki sol, sosyal, demokrat, özgürlükçü bir partinin oy tabanı da fazlasıyla mevcuttur.
Ama siz anti-demokratik, seçkinci, tepeden inmeci, muhtıracı, çetelere dahi yakın düşmüş bir "solda birlik" filan iddia e
derseniz, bir tür "birlik" olursunuz belki, ama "Sol" da değil!
DTP'ye gelince; artık "Türkiye Meclisi" ndeler.
Oyları düşmüş ama önemli bir siyasi temsil kabiliyeti kazanmış durumdalar.
PKK gölgesinden bağımsızlaşıp "
siyaset" yapmalılar!
MHP ise keşke "milliyetçi refleks ve reaksiyon" noktasından, bir "iç savaş ruhu" nun oy bekleyen partisi olmaktan çıksa, Türkiye'nin içini paramparça eden büyük bir sorunun çözümü yolunda tarihi bir siyasi aktör olabilse! CHP de, keşke.
Seçim tablosuna çok bozulan, köpürenler şunu da düşünmeli:
AKP'ye oy verenler artı bağımsızlar, çoluk çocuk, Türkiye'nin yarısından fazla.
Ya kocaman ülkenizi böyle de sevip (belki) durumu değiştirmek için siyasi, toplumsal mücadele ve
sabır göstereceksiniz...
Ya da yarısından fazlasından nefret ettiğiniz bu büyük ülkeyi küçültüp en fazla yüzde 50 seveceksiniz. Ki olmaz öyle şey!
Bir ülkeyi çeşitli harçlardan oluşan çimentolar ayakta tutar; matkaplar deler, sarsar, parçalar.
UMUR TALU/SABAH