Yaptığı açıklamalara bu nedenle derinlemesine bakmaya çalışıyor, vereceği her türlü sinyali bu bağlamda değerlendirmeye gayret ediyoruz. Gerek kendisiyle aynı ortamı paylaştığımız zamanlardaki sözlerine gerekse kendi temaslarındaki tutumlarına odaklanmış durumdayız. Son iki günlük manşetimizde “Modelim
Özal” ve “Belgeselini hazırlattı” haberlerimizi bu anlamda önemli görüyorum. Şimdi, 14
Ağustos’a dönelim. Yer,
Dışişleri Bakanlığı konutu...
Dışişleri Bakanı Gül,
yabancı medya mensuplarıyla bir sohbet toplantısı düzenliyor.
Bir gün öncesinde
AK Parti MYK toplantısı yapılmış,
Başbakan Erdoğan “adayımız Gül’dür” açıklamasını parti kurmaylarına duyurmuştu. Gül ertesi gün, diğer partilere ziyaretler gerçekleştirip,
Meclis’te
basın toplantısı düzenledi. Burada
Anayasa’nın temel ilkelerine ilişkin güvence verdi.
Ardından resmen
adaylık başvurusunu yaptı. İşte, dünyanın önde gelen medya kuruluşlarının temsilcileriyle
buluşma, böylesine yoğun ve hareketli günün
akşamında gerçekleşti.
Gül konuşmasına başlarken
İngilizce olarak konuklarını selamladı, sonra “izninizle, konuşmamı
Türkçe yapacağım. Çünkü artık Cumhurbaşkanı adayıyım” dedi. Gül o andan itibaren bütün açıklamalarını Türkçe olarak yaptı ve sözlerini yabancı medyaya tercümanlar aracılığı ile aktardı.
Oysa 4.5 yıldır içeride-dışarıda pek çok temasını yakından izlediğimiz Gül, böyle ortamlarda İngilizce konuşmayı
tercih ediyordu. Hele bulunduğu yerde yalnızca yabancı basın varsa mutlaka İngilizce konuşuyordu.
Brüksel başta olmak üzere pek çok durumda bunu bizzat yaşadım.
Gül’ün bu yeni tavrını önemsiyorum. “Müstakbel Cumhurbaşkanı” olarak “kendi diline ve kültürüne gösterdiği özeni” ifade ediyor.
“Devletin en tepe noktasındaki kişi olarak”, yabancı konuklarına-İngilizce bilmesine rağmen-
Türkiye’nin resmi dilini kullanması, Türkiye’nin birliğine dair en önemli ulusal sembollerimizden birine güzel Türkçemize vurgu yapması bence takdire şayandır.
Biz öyle bir ülkeyiz ki; ilk Cumhurbaşkanımız büyük
Atatürk dil devrimi yapmış,
Türk Dil Kurumu’nu oluşturup çalışmalar başlatmıştır. Bir milletin bütünlüğünün dil birliği etrafında mümkün olabileceğini Atatürk görmüştü. Şimdi Gül bu önemli adımıyla sarsılmaz devlet geleneklerimizden birisine sahip çıkacağı sinyalini veriyor.
Dün Dışişleri görevlileriyle de konuştuk.
Çankaya’da “Gül kritelerleri” veya “Gül Kanunları” diyebileceğimiz bir döneme
hazırlık yapıyorlar. Gül’ün dışarıda da Türkçe konuşmayı tercih etmesi bekleniyor.
İSMAİL KÜÇÜKKAYA - AKŞAM