ÇANKAYA FRENİ
Bir Cumhurbaşkanı düşünün bütün icraatı
yapmadıklarından müteşekkil olsun.
Kendisini sevenler giderayak onunla ilgili bir şeyler yazmak ihtiyacı hissederken, yaptıklarını değil,
yapmadıklarını arayıp bulsun.
“Kırmızı ışıkta geçmedi”
“2 B’ye olur demedi”
“
Bürokrat atamalarına izin vermedi”
“Açılışlara, temel atma törenlerine gitmedi”
“Halkın içine girmedi”
“Kültürü, sanatı desteklemedi.”
“Yeni
kabine listesini merak bile etmedi.”
Demek birilerinin büyük övgüyle bahsettiği
“Çankaya freni” böyle bir şeymiş.
Her fiilinde olumsuzluk ekleri –me,-ma’nın bulunduğu, bir yapmama/yaptırmama mekanizması.
Soruyorum sizlere:
Bay Sezer bulunduğu makamda -uzatmalarla beraber- 7 yıl küsur ay görev yaptı. Kendisinden geriye Türk Milleti’nin tebessümle anacağı, nasıl bir hatıra veya hatıralar kaldı?
Eğer espri anlayışınız normalin dışında işliyorsa
(anormalseniz) gülünecek bir şeyler bulabilirsiniz elbette bu dönemde.
“
Anayasa fırlatma hadisesine” gülebilirsiniz mesela.
Hani şu
Türkiye Cumhuriyeti’nin 50 milyar
Dolar’dan fazla kayba uğradığı olaya.
Veya yüzlerce azılı teröristin, Çankaya’nın onayıyla affedildikten sonra, yeniden Mehmetçiğe kurşun sıkmaya başlamasına…
Bir de
Alman Başbakan’ın gözü önünde,
Devlet Bakanı Babacan’ın paylanarak, Türk hükümetinin itibarının iki paralık edilişine.
Normal insanların tebessümle, sevgiyle, sıcaklıkla hatırlayacağı bir tek anı kalmadı geçtiğimiz 7 yıl küsur ay Çankaya’sından geriye.
Şimdi bütün
ümitler yeni seçilecek Cumhurbaşkanı’nın bu derin boşluğu doldurup, milletin yüzünü güldürmesinde.
Çankaya'nın ülkenin önünü alan bir
“fren” değil, Türkiye’yi çağıyla yarıştıracak bir
"dinamo" haline dönüştürülmesinde.