Mehmet Ali Kışlalı, asker içinden haber alabilen ve biraz da "askere oynadığı" izlenimi veren bir gazeteci. Onun dünkü Radikal'de yer alan "Sıklet merkezi
CHP" başlıklı yazısından şu bölümleri okuyalım: "Geçen yıl ilkbaharda
Türkiye genel
seçim havasına girerken, yarım asrı bulan, Türkiye genelini kapsayan önemli görevlerini ya tamamlamış ya da sonuna gelmiş üç akil adamın konuşmalarını izlemiştim. En kıdemlileri görevi sırasında ülkeyi büyük bir badireden
kurtarma hususunda önemli rol oynamıştı. Yaklaşan seçimlerde çıkış noktasının CHP'nin
desteklenmesiyle bulunacağını söylüyordu. Söylediklerini ilgiyle dinledik. Kıdem durumu bakımından üçüncü konumdaki akil adam susarken, ikinci
emekli görüşünü açıklamış, "Bana gelenler Deniz
Baykal varken CHP iktidara gelemez, diyorlar" demişti.
Öneriyi yapan görüşünü askeri deyimle savunmuştu, "
Savaşta ilk
hedef önemlidir. Kuvvetinizi bu hedefe yönelterek sıklet merkezi oluşturmanız gerekir. Hedef seçimde CHP'nin başarılı olmasıdır. Baykal sonraki hedeftir" demişti.
CHP'nin Baykal liderliğinde şekillenmiş olan konumunun, onun çizdiği sınırlar içinde bir sıklet merkezi oluşturmaya izin vermediği görülüyor. Akil adamlar şimdi yeni çıkış yolları arıyorlar." Şimdi bu yazıdaki şifreleri çözümleyelim: "Geçen yıl ilk bahar", 27 nisan e- muhtırasının verildiği zaman dilimi olmalı... Üç akil adam, asker kökenli olmalı. En kıdemli birisi, 28
Şubat sürecinde belki de en önde görev yapmış olmalı. "Ülkeyi büyük bir badireden kurtarma" misyonu ile tanımlandığına göre, "
darbe yerine 28 Şubat'ı ikame ettiği için kutsanan isim, muhtemelen Karadayı'dan söz ediliyor olmalı. İfadelere b
akıldığında "Üç akil adam"dan birisinin de, halen
muvazzaf olduğu anlaşılıyor.
Kışlalı'nın verdiği bilgiye göre asker kökenli bu "Üç akil adam" bir savaş planlaması üslubunda
siyaset planlaması üzerinde duruyor ve muhtemelen 28 Şubatçı olan, "çıkış noktası" olarak 22 Temmuz seçimlerinde CHP'nin "Sıklet merkezi- ağırlık merkezi" olarak desteklenmesini öneriyor. İkincisi "Baykal varken bu destek sağlanmaz" tarzındaki genel geçer itirazı hatırlatıyor. 28 Şubatçı "Baykal sonraki mesele" diyerek kendi görüşünde ısrar ediyor:
"Savaşta ilk hedef önemli. hedefi yok etmek için kuvveti bir yere yığmak gerekiyor." Burada Kışlalı, kendisine mi, yoksa "Akil adamlar"a mı ait olduğu pek anlaşılmayan "Baykal'lı bir CHP'nin sıklet merkezi olamayacağı" kanaatini yansıtıyor. ve "Akil adamlar şimdi yeni çıkış yolları arıyorlar" diyor. Acaba o çıkış yolları ne? Kışlalı, yazısının sonlarında isim vermeden "pasifize edildikleri" kanaatini not ettiği askerler "yerine meşru zeminde görev üstlenebileceklerini ortaya koyan
yüksek yargı"dan söz ediyor ve "Türkiye tam bir yol ağzında görülüyor." cümlesini kuruyor.
Tüm bunlardan anladığımız, herhalde, "bir askeri grubun, siyaseti tanzim etmek üzere strateji geliştirmeye çalıştığı" hususudur. Ama anlaşıldığına göre onların da elinde fazla bir enstrüman bulunmuyor. Bu iş sonunda varıp siyasi temsile dayanacaksa, siyasi temsil için de o çevrenin ideal yapısı CHP ise, CHP'yi bir sıklet merkezi haline getirmek mümkün mü? İşte Gordion'un düğümü bu! Şu anda bu düğümün en katı boğumu herhalde Baykal olarak gözüküyor.
Bu çevre sanıyor ki, CHP'nin oy tıkanması Baykal'la bağlantılı. Baykal olmazsa, ya da Baykal bir okus - pokus yaparak CHP'yi cümle aleme açarsa, CHP sıklet merkezi olur ve "Akil adamlar" ımızın kafasındaki siyaset düğümü çözülür. "Akil adam"ın anlamı, "Akıllı kişi" demek. Buradaki biraz daha terminolojik nitelik taşıyor ve "Derin akıllı kişi" gibi bir muhteva yükleniyor. Ben de buradan sormak zorundayım:
"Yarım asrı bulan, Türkiye genelini kapsayan önemli görevlerini ya tamamlamış ya da sonuna gelmiş üç akil adam"
toplum zemininden kopmuşluğuna bakmadan hala CHP'yi "sıklet merkezi" yaparak siyasi çözüm üretmeyi düşünüyorlarsa, kusura bakmasınlar ülkem adına üzülürüm. Kurmaylık bu mu, diye sorarım? bu kişiler, ülkenin güvenlik sorunlarını da böyle mi değerlendiriyorlar, sorusunu sorarım. Önemli devlet hizmeti adına "CHP'li bir zihniyet"le karşı karşıya bulunmak, rahatsız eder beni. Bütün bunların yanında, yaşanmakta olan siyasi sancının arkasında böyle stratejik hamleler bulunduğu ihtimali gündeme gelir ki, bu da, askerin içiyle oynandığı izlenimi doğurur.
Şu anda akil adamların öngördüğü "Baykalsız bir CHP ihtimali" ortada yoksa, "Aranan başka çıkış yolları nedir?" sorusu, her türlü spekülasyona açık cevaplar üretir. Burada kendi içimde dönüp duran şu düşünceleri de sizlerle paylaşmak isterim: Ben sayın Baykal'ın 367'li günlerdeki "Çatışma çıkar" söyleminden bu yana sergilediği gerilimci imajın, askeri çevrelerin duruşu ile bir şekilde ilişkili olabileceği ihtimalini önemsiyorum. Bir şekilde, yani paralel de olabilir, rol çalma amaçlı da olabilir. Hayırlısı...