Bu partinin çok sayıdaki mensuplarının mazisindeki benzer densizlikler ise olup bitenin adeta “fikren ırsî” ve bu nedenle de “taammüden” olduğu intibaını uyandırıyor.
“İslâmiyet denince benim aklıma çorap kokusu gelir”… Bu zavallı sözlerin sahibi,
CHP'nin ideologlarından, uzun yıllar bu partiden millet
vekilliği yapmış Falih Rıfkı Atay'dan başkası değil. Bu neviden ideologlarla yola düzülen bir siyasî kervanın; zaman içerisinde daha pek çok defosunun olması ise elbette kaçınılmazdı, nitekim öyle de oldu. Biz de, CHP'nin Günâh Galerisi”nde sık sık 'haşa' diyerek bir gezinti yaptık. Gezerken de gördük ki,
Önder Sav'ın özrü kabahatinden büyük gerekçesi “kameraların açık olduğunu bilmiyordum”a karşılık, selefleri ise “
kayıt”tan hiç mi hiç çekinmemişler.
Meclis kürsüsü, konferans,
köşe yazısı bodoslama gitmişler…
“BEŞ VAKİT NAMAZ YOKTUR”
İsmail Habib Sevük, bir yandan CHP milletvekilliği yaparken bir yandan da Cumhuriyet'te köşe yazıyordu. Bir yazısında, “sınırları” çok ama çok zorlamıştı: “
Namaz Mekke devrinde yoktur. Mekke âyetlerinde ibadetten müphem bahsedilirdi, bu da sırf
Muhammed'e tevcih edilmişti. Müminlere değil. Namaz müminlere Medine'de teşmil edildi. O da üç
vakitte; fecirde, grupta, geceleyin. Beş vakit namaz Muhammed İslâmlığı'nda katiyen yoktur.”
“ONDÖRT ASIRLIK SAKAT İNANÇ”
“Devlet idaresindeki kaba sofuların elindeki dine kutsallık tanımak, bana göre
Afrika zencilerinin
çömlek ve taş parçalarına tapmalarından fazla bir anlam ifade etmez. Birinci olayla ikinci olay arasındaki fark, ilki kuruntuya dayanan bir
inanç, ikincisi de bir
toprak parçasına güvenmekten ibarettir. Türk medeni
kanunu yürürlüğe girdiği gün, milletimiz ondört asırdır kendini çeviren
sakat ve karışık inançlardan kurtulmuş olacaktır.” Bu ve buna benzer sözleri sık sık Meclis kürsüsünden dillendiren bir isimdi CHP'li
Adalet Bakanı Mahmut Esat
Bozkurt.
“YARATILIŞ HİKÂYEDİR”
1930'lu yıllarda,
Ankara Türk Ocağı salonundaki sayısız konferanslarından birisindeydi. Anlatıyordu: “İshak, İbrahim, Nuh, İdris ve Şit vasıtasıyla ebül beşer Âdem'e gelir dayanırdı. Ondan ötesi yoktu; zira Âdem'i bizzat Hallâk-ı Cihan, çömlek gibi çamurdan yoğurup yapmış ve içine kendi ruhundan nefyetmişti. Ezcümle 'Hilkât- kâinat' ve 'Hilkât-i beşer' kısımları, mucize ve kerametler, hakiki vakalar gibi hikâye ediliyordu.” Adı Yusuf Akçura'ydı, o da CHP'li vekildi.
“ÇÖKEN İSLAM DİNİ”
CHP'li Mehmet
Şeref, Meclis kürsüsünde “medenî kanun”u
savunma babında “İslâm'ın çöktüğüne” inandırmaya çalışıyordu kendisini de, dinleyenleri de: “Yakılan ve ebediyen çöken Arap-Acem dinî ve tasavvufî tahakkümdür. Giden, kaynağı dinî ve ilâhî olan hukuktur. Artık, karşısındakini ilzam için 'âyet ve hadis' saymakta manâ yoktur.”
“MAYMUN ATALARIM DİNİ”
CHP'li diğer bir vekil Celal Nuri İleri'nin derdi ise başkaydı: İleri gazetesindeki köşesinde şöyle yazıyordu : “İnsan hayvandan ayrılınca bir nevi
maymun ailesiydi. İlk atalarımız şüphesiz ormanların içinde sürü halinde serseriyane dolaşıyorlardı.” “İslâm'la mahvoluruz”
Hepsi de partinin önde gelenlerindendi. Yeni anayasa yapacaklardı, “çok nazik bir konu” tartışıyorlardı. Merhum Kazım
Karabekir, hem tarih, hem
Allah indinde “tezkiye”sini yapmıştı. Ya, diğerleri? “- Tevfik
Rüştü Aras: Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım. Kimseden korkmam. Teşkilât-ı Esâsiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır. -
Kazım Karabekir: Teşkilât-ı Esâsiye'de dinimizin İslâm olduğu yazılıdır. Tevfik Rüştü Bey, hangi kanaati haykıracak, hangi dini yazdıracaksın? Hıristiyanlığı mı? - Mahmut Esat Bozkurt: Evet Hıristiyanlığı… Çünkü İslâmlık terakkiye manidir. Bu dinle yürünmez, mahvoluruz ve bize de kimse ehemmiyet vermez.”
“ÂYETLER BİZİ ALAKADAR ETMEZ”
Mehmet Âkif
merhumun; dindarlığına, edebine bakıp da, “Benim Şemseddin'im” diyerek taltif ettiği
genç, orta yaşlılığında ise bambaşka havalardaydı: “Bu milletin kafasından din fikrini sökmek için bize daha otuz sene lazım. Benim dinsizliğim taassup derecesindedir. Komünizm ve din zehirlerinin tesirine karşı demokrasiye aykırı sayılabilecek kanunlar var. Ancak bunların zarurî bir
tedbir olarak yaşaması lâzım. Şeriat kaidelerinin mahiyeti, o zamanki mahallî şartların icabının yerine getirilmesinden ibarettir. Bu kaideler, bin küsur yıl sonra başka başka muhit şartları içinde yaşayan milletlerin hayatına esas olamaz. Peygamberin Medine'de koyduğu âyetler devletçiliğe aittir, bizi alâkadar etmez.“
“ALLAH, GERÇEKTE YOK”
İleri gazetesinde köşe, Meclis'te
sandalye sahibiydi Kılıçzade Hakkı. “Onun Allah'ı”; sadece zor zamanların kurtarıcısıydı, üstelik “sanı”ydı da: “Allah'ın varlığına iman etmek, o gerçekte var olduğu için değil, bizim sıkıntı içinde olduğumuz zamanlarda moralimiz yükseltmek için gereklidir.”
“AHİRET SAADETİNİ KAYBETTİM”
Romanlarında, halkın din kaynaklı saf inanışlarıyla “satirik” (iğneleyici) bir üslupla alay ederdi daima. Belki de o yüzden güldüğü şeylere inanmaması normaldi. Bir derginin, “Ahirete inanır mısınız?” sorusuna, “Dünyaya gözleriniz kapar kapamaz sevdiğimiz şeyleri orada bulacağımızı
ümit etmek çok güzel bir şeydir. Fakat ben bu saadeti çoktan kaybettim” cevabını vermişti CHP'li vekil Reşat Nuri Güntekin.
“DİNİ NEŞRİYATA TARAFTAR DEĞİLİZ”
Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör, bir bürokrattı ama Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Şevket
Süreyya Aydemir'le birlikte CHP'ye ideolojik yön hazırlayan
Kadro dergisinin de kurucularından birisiydi. Dolayısıyla zımnen bağlı olduğu partisine uygun genelgeleri vardı: “Biz her ne şekil ve surette olursa olsun memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak dinî bir atmosfer yaratılmasına ve
gençlik için dinî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine
taraftar değiliz.”
'Mekke'li Yobaz'
1932'de ölen Abdullah
Cevdet, bir yazısında Peygamber Efendimiz'e “Mekke'li Yobaz” diyerek
hakaret emiş, bu nedenle mahkemeye verilmişti. Altı dönem CHP'den milletvekilliği yaparken bir yandan da Akşam gazetesinin başyazarlığını yürüten Necmettin Sadık Sadak ise bu olay üzerine köşesinde şunları yazmıştı: “Abdullah Cevdet, hala Mekke'li yobazların pençesinde. Taassup akımına göre suç sayılan bir fikir mücadelesi için bugün mahkûm olursa gerçekten tuhaf olacaktır.”
CHP'li şair vekillerden
“Allah'ı da, Sultan'la birlikte tahtından indirdik / Bizim mâbedlerimiz fabrikalardır.” Refik Ahmet Sevengil - “Sen takıl peşine de baldırı çıplak Arabın / Korkma gir kanına hikmetin aşkın şarabın.” Osman Nuri Çerman - “İnsanız en şerefli mahlûkuz / Deyip de pek fazla / Övünmek haksız / Atamız
elma çaldı cennetten / Biz o hırsızın çocuklarıyız.” Orhan
Seyfi Orhon - “Umduğun değilse Tanrın ey beşer /
Gönül tercih eder yoğu vara” Mim Kemâl Öke - “Cehennemim var diye / Kurum etme ey Tanrım / Bağrımdaki ateşle / Seni bile yakarım” Aşık Yusuf (Falih Rıfkı Atay)
YENİŞAFAK