CHP nereye koşuyor?
Cumhurbaşkanı
seçimi ilk turunu Meclis'in basın locasından izl
erken Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) sorununu da keşfettim: CHP'nin başına ne geliyorsa liderlerinin hiçbir şeyi tadında bırakmamaları yüzünden geliyor...
Bu keşfimi yapmamı sağlayan, CHP genel başkan yardımcısı Mustafa Özyürek'in, partili milletvekillerinin
cumhurbaşkanı seçim turlarına katılmalarını yasaklama kararını, "Biz seçim
kampanyasında Abdullah Gül'ü seçtirmeme sözü verdik" gerekçesine bağlaması oldu. Oylama gizli olduğu için, oturuma katılacak milletvekillerinin Abdullah Gül'e oy verebileceği endişesi onlara bu yanlışlığı yaptırıyor oysa. Bütün partilerin ve bağımsızların katıldığı ilk tur seçiminde yoklukları hemen dikkat çeken tek grup CHP'ydi dün...
Peki, 22 Temmuz öncesi elinden geleni yaptığı halde seçimden yenilgiyle çıkmış olan CHP, kimi
doğal müttefikinin öfkesini çekmiş, kiminin ilgisini yitirmişken, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyebilecek mi? Meclis'e girmemek onlara sözlerini tutma imkânı sağlayabilecek mi?
Bunu sağlayacak bir gücü yok CHP'nin. İttifak yaparak seçime gittiği DSP'nin milletvekillerini
istifa ettirmesiyle Meclis'teki
sandalye sayısı 100'ün altına düştü. MHP daha ilk günden seçim oturumlarına katılacağı açıklamasını yapmıştı zaten.
Anayasa da ilk iki turda üçte iki çoğunluk öngörüyor, ama buna erişmenin güçlüğü bilindiği için üçüncü ve dördüncü turlarda seçilme sayısını mâkul bir düzeye indiriyor. Başka hiçbir partiden oy alamasa bile, Ak Parti, Abdullah Gül'ü üçüncü turda Çankaya'ya çıkaracak güce sahip.
Anayasanın ve onu kaleme alan askerlerin gösterdiği esnekliğe bile sahip olmayan bir siyasi parti görünümünde CHP...
Bu katılık CHP'yi çok dar bir bağnaz kesime mahkûm ediyor; sayıları her geçen günle azalan bir kitleye dayanıyor CHP… Bir süre sonra, kendisine oy verecek
seçmeni kalmayan bir parti haline dönüşürse buna hiç şaşırmamak gerekiyor.
Marjinalleşmenin ilk adımını 'anamuhalefet' görevi için MHP'nin önünü açarak kendisi atmış oldu CHP. Seçmen kitlesi 'en ideolojik' parti diye bakılan MHP, 22 Temmuz sonrasında Meclis'e geldiğinde hiç de saplantılı bir davranış sergilemedi; diğer partilerle nezaket ölçülerinde ilişki kurmayı
ihmal etmedi, DTP'nin kendisine açılımına aynı hararetle
cevap verdi. Üstelik cumhurbaşkanı seçimine katılacağını ilk günden ilân ettiği gibi, kendisi de
aday çıkardı.
Halk iktidara onu uygun görseydi CHP'nin kimi cumhurbaşkanı yapmak isteyeceğini bir türlü öğrenemedik. 22 Temmuz öncesi tıkadığı cumhurbaşkanı sürecinde aday çıkarmamıştı CHP; seçim oldu-bitti,
halk eğilimini belli etti, CHP yine bir aday çıkarmadı.
Şimdi de grubunun Meclis'e girmesine izin vermeyişini "Biz seçim kampanyasında Abdullah Gül'ü seçtirmeme sözü verdik" gerekçesiyle açıklıyor.
İyi de, halk, sizin bu kampanya vaadinize oylarıyla cevap vermiş olmadı mı? Halkın yalnızca yüzde 20'sinin oyunu alabilmeyi başaran CHP, bu oranla, halkın kendisine "Yanlış yapıyorsun" dediğini duymuyor mu? Kendisini cumhurbaşkanı seçimi sürecinin dışında tutmakla 'anamuhalefet' konumunu MHP'ye kaptırmak üzere olan CHP'nin, solda liderliği de durumu daha iyi değerlendirdiği her halinden belli olan DSP'ye kaptırmayacağını kim iddia edebilir?
Geçmişte de yanlış politikalarla kendilerini marjinalleştiren partiler olmuştu, bugün hiçbirinin esamisi okunmuyor. "Cumhuriyet'i kuran parti" olmakla övünen CHP de, 'Cumhuriyet' kavramını doğru yorumlayamadığı ve cumhurun mesajını anlayamadığı için onların âkıbetine düçâr olabilir.
Her şeyi tadında bırakmak lâzım... CHP bu âdâb-ı muaşeret kuralını ne kadar erken öğrense o kadar iyi olacak...
FEHMİ KORU/YENİ ŞAFAK