Bugüne kadar bağımsız hiçbir seçimi kazanamamıştır, kendisini olmayan ‘
laiklik tehlikesi’ üzerinde ifade etmeye devam ettiği sürece bundan sonra da kazanmayacaktır.
Galipler arasında
AK Parti’yi müstesna bir yere koyuyorum. Siyaseten sıkıştırılmış bir tabana yaslandığı ve ortaya çıkan sonuç
doğal ve olması gereken bir ‘netice’yi yansıttığı için...
MHP’yi de anlayabiliriz.
Neredeyse her mahallede görülmeye başlayan şehid tabutu (sanki
terörle mücadele kuru milliyetçilikle mümkünmüş gibi), bu partiyi benzerleri arasında bir adım daha öne geçirdi. Benzerlerin (İP’in,
CHP’nin, ismini dahi hatırlayamadığımız irili-ufaklı partilerin) milliyetçiliği, olsa olsa ‘dekoratif milliyetçilik’ti ve amiyane tabiriyle
halk yemiyordu.
MHP’nin, belli hassasiyetler üzerinde yürüttüğü ‘total’, ‘merkezci’, ‘içe kapanmacı’
siyaset geçen seçimde işe yaramamıştı ama bu defa iş yaptı
Hayır, ‘kazanan’la ilgili ekstra bir yorumda bulunmak istemiyorum.
Her şey apaçık ortada...
Lüzumsuz ‘laklik’ gerginliği, çete manipülasyonları, muhtıralar, aba altında
sopa göstermeler, 367 numaraları, Tandoğan ve
Çağlayan nümayişleri...
Hiçbiri işe yaramadı.
Halk, önüne seçme fırsatı geldiğinde, bunun nasıl kullandığını/kullanacağını bir kez daha gösterdi.
2002 sonuçlarını idrak ettiğimizde de söylemiştim:
Bu halk, şişede durduğu gibi durmuyor. Geçmişte de buna benzer ‘
kaka’ şeyler yapmış, 1950’de DP’yi, 1965’te AP’yi, 1983’te
ANAP’ı, 1997’de RP’yi, 2002’de AK Parti’yi iktidara taşıyarak siyasi merkezi üzmüştü...
Bir kez daha görüldü ki, makul çoğunluk (Engin Ardıç’ın kulakları çınlasın, ‘medya çemişi’nin kavramsallaştırdığı ‘çoğunluk’la ilgisi yok bunun, adına ‘halk’ denilen kara kalabalıklardan söz ediyorum), Recep
Tayyip Erdoğan’a, dolayısıyla AK Parti’ye güveniyor.
Bu sadece bir ‘olgu’yu göstermiyor.
Bir ‘sosyoloji’ye de işaret ediyor.
Dolayısıyla, gerginlik politikasından medet umanların bu sonuç üzerinde bir kez daha düşünmeleri gerekiyor.
CHP’den sonra ikinci mağlup, oluşmasına ramak kalmış
Demokrat Parti.
Menderes ruhuyla nereden de kesiştiğini bilemediğimiz
Mehmet Ağar iddialı girmişti ama, ‘müddei’ sıfatı yetmedi. DP oluşabilseydi de, yani
Mumcu’yla izdivaç gerçekleşseydi de sonuç değişmeyecekti. Mehmet Ağar
istifa etmekle en doğrusunu yaptı bence.
Gelelim kronik mağlup CHP’ye...
Bu parti hem ‘çevre’ye karşı ‘merkez’e oynuyordu (aynı zamanda siyasi merkezin restorasyonuna talipti), hem ‘milliyetçi’ çevrelere göz kırpıyordu, hem de kendini ‘merkez sol’daki en önemli
buluşma noktası olarak pazarlıyordu.
Basit bir mantık yürütelim: ‘
Merkez sağ’daki parçalanmayı hesaba kattığımızda, yüzde 35 ila 40 arasında değişen ‘geleneksel sol oylar’ın CHP’ye akması ve bu partiyi tek başına iktidara taşıması gerekiyordu.
Ama CHP, yüzde 35’lik ‘kemiksiz’ geleneksel sol oyların ancak yarısını toplayabiliyor.
Topladığı oyların yüzde 3’ünü DSP’ye yazarsak, CHP oylarında önemli bir düşüş var demektir. Hadi
İlhan Kesici’ye de yüzde 1 yazalım, ayıp olmasın.
Deniz
Baykal da, Ağar’ın yaptığını yapmalı:
Derhal istifa etmeli...
Böylece hem partisinin önünü açmış, hem de
Türkiye’yi kendisinden kurtarmış olur.
AHMET KEKEÇ- STAR GAZETESİ