Bu fotoğraftan geriye ne kaldı?

Bahçeli ile Türk'ün TBMM'de el sıkışması fotoğrafları hala akıllarda bu fotoğrafı hatırlatan Zaman Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı şu anki tablonun fotoğrafın çok geride kaldığı görüşünde .

 Bu fotoğraftan geriye ne kaldı?

İşte Dumanlı'nın fotoğraftan yola çıkarak siyasi tablomuzu analiz ettiği yazı: Bu fotoğraftan geriye ne kaldı? Tarih: 4 Ağustos 2007. Meclis yeni açılmış. Bağımsız milletvekillerinin bir kısmı (büyük çoğunluğu Güneydoğu'dan olmak suretiyle) DTP üyesi olmuş. Bu partinin vekillerine diğer partilerin nasıl davranacağına dair şüpheler ve endişeler bulunmakta. Geçmişte "Kürt partisi" diye bilinen grupların Meclis'te yaşadıkları hafızalarda hâlâ canlıydı. Yeni bir kavga ortamı doğabilir, bu gergin atmosfer geneldeki kardeşlik havasını dağıtabilirdi. Özellikle MHP'nin tavrı merakla bekleniyordu. PKK ile aralarına mesafe koymakta zorlanan bazı DTP'liler ile "Türkçü, milliyetçi" kimliğini yüksek sesle söyleyen bazı MHP'liler arasında daha ilk günden bir gerginlik yaşanabilirdi. Meselenin hassasiyetini bilenler nefeslerini tutmuş, Meclis'in açılışını beklemişti. Neyse ki korkulan olmadı. DTP Başkanı Ahmet Türk, partinin önde gelen isimlerinden Aysel Tuğluk, Sırrı Sakık, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yanına gelerek el sıkıştı. O anda bütün kameralar, bu tarihî anı yakalamaya çalışıyordu. İşte bu fotoğraf, o an çekildi. Devlet Bahçeli ve MHP'liler; Ahmet Türk ve DTP'liler. Dostça, arkadaşça, uygarca, insanca... Bugünkü Türkiye manzarası da, Meclis panoraması da bu fotoğrafın bir hayli uzağına savrulmuş durumda. Anayasa Mahkemesi, DTP'nin kapatılmasına karar verdi. DTP'liler önce "sine-i millet" dedi; ardından bu karardan vazgeçerek Meclis'e döneceklerini beyan etti. Bu fotoğrafın bütün gazetelere manşet olduğu günle bugün arasında olup bitenleri hatırlamakta, bazı yanlışları sayarak yeni bir sayfa açmakta fayda var. Bahse konu olan fotoğrafın üzerinden çok zaman geçti; dolayısıyla bu fotoğraf sarardı, eskidi, tarihe mal oldu. Bu fotoğrafın çekildiği güne dönmek, zamanı o noktada dondurmak, o günden bugüne yaşananları gözden geçirmek ve bunun muhasebesini yapmak gerekiyor. Önce şu tespit: Bahçeli ile Türk'ün TBMM'de el sıkışması bu tabloyu 'uç nokta' olarak niteleyen Apo hariç hiç kimseyi rahatsız etmemişti. Hatta her kesimde takdirle karşılanmıştı. Bu, çok önemli. Çünkü toplum kutuplaşmayı, çatışmayı, kavga etmeyi tasvip etmiyor. Birbirine zıt; hatta düşman gözüken kitlelerin meşru bir zeminde el sıkışmaları takdire şayandı. Bu zemin Millet Meclisi'ydi. Bu nedenle hem Bahçeli alkışlarla karşılanmıştı hem Türk. Peki bu tablo korunamaz mıydı? Onca farklılığa rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kutsal çatısı altında bir empati ortamı sürdürülemez miydi? Ne oldu da bu fotoğraf çatladı, çerçeve kırıldı, tarihî fırsat (belli bir oranda da olsa) elden kaçırıldı? Nerede hata yapıldı? O hatanın ne kadarı DTP'ye, MHP'ye, hükümete, askerî ve sivil bürokrasiye; hatta medyaya ait? Bunu ortaya koyabilirsek belki bazı muhtemel yanlışların önüne geçmek daha da kolaylaşabilir. Önce DTP... Maalesef bu parti, PKK ile arasına bir mesafe koyamadı. Kullandığı metotlar itibarıyla PKK'nın terörist bir örgüt olduğunda şüphe yok. Uluslararası hukuka göre de bu böyledir. Bu sebeple Avrupa Birliği de ısrarla "terörle aranıza mesafe koyun" uyarısında bulundu. Üstelik DTP, hükümetin attığı demokratik adımları kendi siyasî rantının kaybı gibi algılayarak özgürlüklerden yana net tavır alamadı. Ellerinde tarihî bir fırsat varken ve bölge insanının demokratik haklarında büyük kazanım sağlanması mümkünken İmralı'nın gölgesinden çıkamadı; o pısırık görüntüsüyle basit siyasî tuzakların pençesinden kurtulamadı. Bazıları aşırı Kürtçülük yaparak halkın büyük çoğunluğunu tahrik ettiler ve kardeşliğe gölge düşürdüler. Yazık; hem de çok yazık. Umarım yeni dönemde "Türkiye partisi olacağız" sözüne sadık kalır ve ırkçılık yoluyla karşı ırkçılığı, şiddet özentileriyle karşı şiddeti beslemezler... MHP GİBİ KÖKLÜ BİR PARTİDEN BEKLENEN MHP bir kilit partiye dönüşebilir, "Kürt meselesi"nin çözümünde tarihî bir görevi ifa edebilirdi. Bu fotoğraf, bunun ispatıdır. MHP ne yapmalıydı? Her şeyden önce herkesi kucaklamalıydı. Doğu'ya, Güneydoğu'ya öyle sahip çıkmalıydı ki "Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat" sloganının inandırıcı bir anlamı olabilsin. Mevcut MHP yönetimi, en yakın dostlarını bile küstürecek bir yol izlerken meseleyi Ankara'nın ötesine taşıması zor gözüküyor. Ancak MHP lideri Devlet Bahçeli, partiyi küçültme, o küçük yapıya kolayca hükmetme yerine ufku genişletmek zorundaydı. Hâlâ da öyledir. MHP'nin hükümetin açılım programına itiraz etmesi tabii ki çok önemli. Muhalefet bunun için var. Ancak bu muhalefet sadece "istemezük!" şeklinde sergilenemez. MHP'nin kendi çözüm tekliflerini ortaya koyması, bunu çıkıp halka arz etmesi gerekiyordu. Maalesef MHP, böyle tarihî bir görevi üstlenme yerine; insanları dışlama, küstürme, uzaklaştırma yolunu tercih ediyor. MHP gibi köklü bir partinin daha derinlikli, daha makul, daha bilge bir yol bulması gerekiyor... Hükümet, demokratik açılımı şöyle vermek ve halkı bu konuda ikna etmekle yükümlüydü: 'Açılımın gayesi sadece Kürtleri değil; bu ülkede yaşayan her ferdi birinci sınıf vatandaş haline getirmektir.' Hal böyle olunca açılım, günlük siyasetin üstünde bir sorumluluk gerektiriyor. Ülkenin meselesidir. Bu çerçeve içinde bütün siyasî partilerin desteği alındığı gibi, bütün sivil toplum kuruluşlarının yardımı da temin edilmeli; en azından büyük çoğunluk bu konuda ikna edilmeliydi. Dağdan inenlerin şov yapmaya yeltenmesi, meseleye sıcak bakanları bile tereddüde sevk etti. İçişleri Bakanlığı, bunu önceden kestirmeli, algıyı iyi yönetmeliydi... Askerî-sivil bürokrasinin bazı yanlış tavırları da Meclis açılışıyla başlayan ferahlatıcı manzarayı hak ile yeksan etti. Mesela komuta kademesi Meclis açılışlarına katılmadı. DTP'nin bu tavra gerekçe gösterilmesi hatalıydı. Ötekileştiriyordu. O partiye oy verenleri rencide ediyordu. Gerçi DTP'nin derinlerinden gelen kışkırtıcı ve PKK yanlısı tavır, askerleri böyle bir tavır almaya zorluyordu; ama yine de Meclis'in yeri bambaşka olmalıydı. Nitekim komuta heyeti ABD Başkanı Obama'yı dinlemek için Meclis'e gelince "Hani DTP var diye gelmiyordunuz? Gelmeniz için Obama'nın konuşma yapması mı gerekiyordu?" şeklinde eleştiriler yöneltildi. Gerek yoktu bu tür tartışmalara. Olan oldu ve maalesef Meclis açılışındaki fotoğrafın sağladığı sıcak atmosfer korunamadı. CHP de geçmişteki "Kürt yaklaşımını" inkâr ederek (aslında kendini inkâr ederek) sürece katkı sağlamadı. Bu fotoğrafla başlayan süreç hayatın gerçekliğine taşınsaydı bu ülke daha demokratik, daha yaşanabilir, daha güzel bir ülke haline gelmez miydi? Bu şans tamamen kaybedilmiş değil. O yüzden de herkese büyük bir sorumluluk düşüyor; DTP'ye, CHP'ye, MHP'ye, AK Parti'ye, askerlere, sivil topluma, medyaya...
<< Önceki Haber Bu fotoğraftan geriye ne kaldı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER