Babanın mirasını mı reddediyon lan!
Bugünlerde
Hürriyet Gazetesi'nin ağzı bozuk yazarları yeni bir moda başlattı. (Yazının başlığını yazarken de Hürriyet yazarlarından esinlendiğimi
itiraf etmeliyim.) Mesela söz gelimi Milli Takımlar Teknik Direktörü'nü beğenmiyor musun?
Hemen çıkıp deklarasyonunu yapıyorsun. "Fatih
Terim benim hocam değil, olmaz, olamaz." Pat, hemen senin
teknik direktörün olmuyor. Diyelim, İstanbul'da mı oturuyorsun? "
İSKİ benim su ve kanalizasyon işlerim değil, ben bunu reddediyorum" diyorsun. Sistemden çıkıyorsun. Bahçene
kuyu açarsın, ya da pislik içinde yaşarsın. Ha... Paşa gönlün mesela bir televizyon kanalını mı beğenmedi, hemen kanalı değiştirirsin, senin kanalın olanını izlersin. Hiç sorun değil!
Mesela diyorsun ki, "
Güneş benim güneşim değildir." Hemen gözlerini kapatıyorsun, gece oluyor. Bütün gün öyle dolanıyorsun. İstersen gözlerini gece açıp, yarasalar gibi de ortalıklarda dolanabilirsin tabii.
Gökyüzünü mü istemiyorsun? Kolayı var. Kafanı devekuşu gibi hemencecik en yakın kuma gömüyorsun. Oh rahatlıyorsun. Kimseyi görmüyorsun. Gökyüzü senin
gökyüzün olmuyor. Fakat kıçın açıkta kalıyor. Bu da eyleminin yan etkisi oluyor. Ya da diyorsun ki, adamın biri kendini halktan, herkesten üstün görüp, halkın iradesine köpek muamelesi mi yapıyor? Yüzde 50'yi göbeğini kaşıyanlara mı bağlıyor? Bu benim yazarım değil kardeşim diyorsun ve tepkini koyup o yazarın yazdığı gazeteyi okumuyorsun! Sevdiğin, beğendiğin yazarı okuyorsun, İstediğin gazeteyi satın alıyorsun. Çelişkin çözüme ulaşıyor.
Sonra bir anda üstüne bir nur iniyor ve
Abdullah Gül senin
cumhurbaşkanın olmuyor ama sen yine de onun vatandaşı oluyorsun! Gündüzü sevmiyorsan geceyi, İSKİ'yi sevmiyorsan viskiyi içersin çalgıcı yazarım. Ama bu ülkede bir tane cumhurbaşkanı var. Onu sevmeyebilirsin, beğenmeyebilirsin ve seçilene kadar aleyhinde muhalefet de yaparsın. Ama... Halkın iradesiyle seçilen ve bütün Türkiye'yi temsil eden cumhurbaşkanını reddedemezsin. Cumhurbaşkanı senin evlatlıktan çıkarabileceğin biri değil.
Senin şamar oğlanın hiç değil. Paşa
paşa kabul edeceksin. Etmiyorsan alırsın pılını pırtını, defolup gidersin bu ülkeden!
Ahmet Necdet Sezer bir projeydi. Herkes onun bir adet özgürlükçü konuşmasına kanıp benimsedi. Ama o hiç de benimsediğimiz gibi çıkmadı. Türkiye'ye koskoca yedi yılını harcattı. Hiç de konuştuğu gibi çıkmadı. Meğer cumhurbaşkanı olmak için takiyye yapıyormuş. Biz onu reddettik mi?
Hayır? Sonuna kadar sabrettik. Bak gördün mü zamanı tükendi, gidiyor artık. Sonunda Gül de gidecek.
Sezer'i sevmedik ama tahammül ettik. Öyle pek de tahammül edilebilecek birisi olmadığı halde. Hiç de tarafsız olmadığı halde, hiç de cumhurbaşkanı olabilecek asgari nitelikleri taşımadığı halde...
NUH GÖNÜLTAŞ/BUGÜN