Beş partili bir Meclis’e hazır olun!

Son 3 seçimde en isabetli tahmini yapan isim konuştu: "AKP, CHP, MHP barajı aşacak... DSP ve DTP ise dolaylı olarak Meclis’te temsil edilecek"

Beş partili bir Meclis’e hazır olun!

Gençliğinden beri CHP’li, her ne kadar bugün aktif politika yapmasa da... Belki de tarafsızlığını korumasını ve seçimlerde doğru tahminler yapmasını sağlayan da bu... Son üç seçimde, neredeyse nokta atışı yapar gibi seçim sonuçlarını tahmin etmiş. Kamuoyu yoklamalarına bakarak değil, sosyoekonomik ölçütleri değerlendirerek... Gazeteci, politikacı, işadamı, teknokrat ve akademisyen arkadaşlarıyla kurduğu Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı’nda (TESAV), 1994’ten beri tüm yerel ve genel seçim sonuçlarını değerlendiren kitaplar yayınlıyor. En sonuncusunun adı, ’Seçim 2002 Sayısal ve Siyasal Değerlendirmeler.’ Bu kitap, Türkiye’nin seçim atlası gibi... Gelir dağılımı, eğitim, bölgesel farklılıklar gibi pek çok sosyoekonomik göstergenin seçim sonuçlarına nasıl yansıdığını ortaya koyuyor. Araştırmacılar, akademisyenler ve gazeteciler için tam bir başvuru kitabı... Biz, kitabı okumakla yetinmeyip, araştırmanın üç yazarından biri olan ve halen TESAV Başkanlığı’nı yürüten Erol Tuncer’le, 22 Temmuz akşamı sandıktan nasıl bir sonuç çıkacağını konuştuk. Tuncer, bu kez ‘Şu parti, şu kadar oy alır’ demek yerine yeni Meclis’in bileşimi üzerine tahmin yaptı. Ona göre, Meclis’te en az beş parti olacak. AKP, CHP, MHP, DTP ve DSP... Tuncer, ilk kez bu seçimde tahmin yapmakta zorlanıyor. Sebebi açık; siyasi atmosfer o kadar puslu ki, her gün yeni bir sürpriz çıkıyor. Cumhurbaşkanının referandumla seçilmesi son sürpriz. Ama ondan önce o kadar sürpriz yaşandı ki! Sözgelimi milyonların umut bağladığı merkez sağda birleşme suya düştü, bu MHP’ye yaradı... DSP, barajı aşamayacakken, 14 milletvekiliyle Meclis’e girme şansını yakaladı. Bağımsızlar, başka bir sürpriz; en az 35 milletvekili çıkacak. Böylelikle DTP, Meclis’te grup kuracak. Peki ya kamuoyu anketleri? İnanalım mı? Yanıtı Tuncer’de... Sağda birleşmenin sonuçsuz kalması MHP’ye yaradı Bundan önceki seçimlerde hep çok isabetli tahminler yaptınız. Peki 23 Temmuz’da Meclis’te nasıl bir tabloyla karşılaşacağız? 1995’te, 1999’da 2002’de seçim sonuçlarını doğruya yakın bir biçimde bilebildim. Ancak bu seçim sonuçlarını tahmin etmekte çok zorlanıyorum. Zorlanma nedenim şu; seçim sürecine çok hızlı değişen bir ortamda girdik. Bir kere hatırlarsanız, cumhurbaşkanının seçilemeyeceğinin anlaşıldığı Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından sonra, bir anda ortam değişti. Yeni bir Anayasa değişikliği, sonra hemen yeni bir karar, bir Anayasa değişikliği daha... Seçim tarihi bile 2 defa değişti. Sürekli olarak koşullar değişti. Hâlâ da değişiyor. Bu seçimin, başka seçimlere benzemeyen bazı yanları da var. Bunlardan birisi, seçimin ziyadesiyle laik-antilaik eksenine oturması... Seçim ortamına bir cepheleşmeyle girildi. Mitinglerle, ilk defa sivil toplumun sesini siyasi partilere yansıtabildiği bir hareket yaşandı. CHP ve DSP’nin güç birliğinin temelinde de bu mitingleri aramak gerekiyor... Seçim sırasında söylenen sözler, yapılan hatalar, gaflar da gerçekten tahmini çok zor bir seçim süreci geçirdiğimizi gösteriyor. Tahmini zorlaştıran önemli faktörlerden biri de bağımsızların çokluğu. Yani bu seçimlere hep ilklerle gidiyoruz. Peki hangi partiler barajı aşar? AKP ile CHP’nin parlamentoya girmesi konusunda kimsenin tereddüdü yok. Arkadan üçüncü, dördüncü, beşinci partiler gelebilir mi, buna bakmak gerekiyor. Son dönemde MHP’nin güçlendiği gözleniyor. Birçok kamuoyu yoklamasında yüzdeler birbirine yakın olduğu için, MHP’nin de parlamentoya gireceği anlaşılıyor. Benim gözlemlerim de bunu doğruluyor. MHP’nin şansı şundan oldu; sağda, DYP ile ANAP’ın Demokrat Parti çatısı altında birleşmesi sonuçsuz kalınca, bu MHP’ye yaradı... Bu sonuçsuz kalmadan rahatsız olanların, oraya umut bağlayıp da beklentileri karşılanamamış olan seçmenlerin bir kısmının oylarını MHP’ye yönlendirmiş olduğu görülüyor. Dolayısıyla 3’üncü parti olarak MHP de Meclis’e girecek. DTP de kendi bağımsız adayları dolayısıyla, doğrudan değilse de dolaylı olarak parlamentoya girecek. Ve büyük ihtimalle rekor kıracak. DTP’nin 25-30 milletvekili çıkarabileceği söyleniyor.. Evet... Hatta 35 milletvekili çıkarabilir diyenler de var. Ama benim düşündüğüm, 20 ile 30 arasında... Ayrıca bir de DTP’nin dışında seçilebilecek olan 5 ila 10 arasında bağımsız var. Böylece parlamentoya 3 parti doğrudan giriyor. DTP dolaylı olarak giriyor, DSP dolaylı olarak giriyor. Yani CHP’nin listesinde yer alan 14 DSP’li... Ama muhtemelen onlar kendi partilerine döneceklerdir. Bu tür güç birliğinin kuralı bu. Ama bu güç birliği, önümüzdeki dönem birleşmeye dönüşebilir tabii. Bu, seçim kampanyasında partililerin birbirlerinden hoşnut olma derecesine bağlı. Bir de ortak bir program etrafında ne kadar kolay anlaşabileceklerine... Böyle bir umut var. Peki sizce DSP’li 14 milletvekili Meclis’te ayrı mı hareket eder? Bu güç birliği çok ani gelişti. Dolayısıyla bu kısa sürede ne kadar yol alındığını tahmin edemem. Yüzde 50- 50 diyelim. Ama yine de bu, iyimser bir tahmindir. Yalnız birleşmeseler bile, bu güç birliğinin parlamento çalışmalarında da sürebileceğini düşünüyorum. AKP nasıl yüzde 40 oy alır, çözebilmiş değilim! Yapılan kamuoyu araştırmalarında AKP’nin oyu yüzde 40’larda gözüküyor. Gerçekten de bu oya ulaşabilirler mi? AKP, belli bir iktidar dönemi geçirdi. İktidar dönemi başladığında oyu yüzde 34.3’tü. Şu anda halka sunduğu belirli başarıları var. Ekonomide kesintisiz üst üste yüksek büyüme sağladı. Bunlar, AKP’nin lehine görünüyor. Ancak genelde bir iktidar yıpranması vardır. Bu iktidar yıpranması nedeniyle AKP’nin oylarının düşme eğiliminde olması beklenir. İkincisi de ekonomideki bu yüksek oranlı büyümeye, ihracattaki yüksek artışlara, makro dengedeki düzelmelere rağmen iktidarı sıkıntıya sokacak bazı faktörler var. Bunlardan ilki şu; bu büyümenin nimetlerini toplumun hangi kesimleri daha çok paylaşıyor? Daha açık söyleyeyim, bu büyümenin nimetleri, işçiye, memura, köylüye, esnafa, emekliye yansımış mıdır? Biz rakamlardan biliyoruz ki, yansımamıştır. Devletin resmi rakamlarına göre, Türkiye’de 16 milyon yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 600 bin yurttaşımız da açlık sınırında... İkincisi, Türkiye’de işsizlik çok büyük bir sorun olarak karşımızda. Büyüme oluyor, fakat istihdam artmıyor. Bütün bunlar bir araya gelince, iktidar partisinin oylarını nasıl artırdığını ben değerlendiremiyorum. Çünkü benim de gördüğüm, çoğu kamuoyu yoklaması iktidar partisini yüzde 40’larda gösteriyor. Dolayısıyla bütün bu dezavantajlara rağmen, AKP’nin oylarını nasıl artırdığını çözemiyorum. Niye kamuoyu yoklamalarında böyle çıkıyor, onu da bilmiyoruz. Çünkü kamuoyu yoklamalarıyla ilgili de tereddütler var. Manipülasyon endişeleri var. Ama hepsi de manipülasyon yapmıyor tabii... Bu işi çok ciddi yapan kurumlar da var. Erdoğan’ın önceki hükümete büyük borcu var, özellikle de Derviş’e AKP, Kemal Derviş’in uyguladığı ekonomi politikasını aynı şekilde devam ettirdi. AKP’nin bir şansının da bu olduğuna inanıyor musunuz? Hangi iktidar gelse temelleri bir önceki hükümet tarafından atılan, Kemal Derviş’in başlattığı bu ekonomik istikrar programını sürdürmek zorunda kalacaktı. Benim kanaatim bu. Aslında AKP iktidara geldiğinde, yaklaşık bir 6 ay kadar, ‘Biz hükümetiz, karar verir, yaparız’ diye IMF disiplininden çıkmayı ciddi olarak denediler. 5-6 ay sonra ayakları suya erdi ki, IMF’den kurtulmanın en iyi yolu, bu istikrar programını uygulamaktır. Bu anlamda Kemal Derviş AKP’nin şansı oldu denilebilir. AKP’nin başka bir şansı daha oldu; sıkıntılı günler DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti döneminde atlatıldı... Ama tam istikrar programının meyvelerini toplamaya başlayacakları sırada erken seçim kararı verildi. Biliyorsunuz Devlet Bahçeli önerdi. Rahmetli Bülent Ecevit direndi. Bizim kitabımızda (TESAV’ın Seçim 2002 adlı kitabı) vardır, Ecevit’in söylediği şuydu; ’Erken seçime gittiğimiz takdirde üçümüz de yanarız, yapmayın!’ Gerçekten üçü de yandı. Ve AKP iktidara geldiğinde olumluya dönmüş bir tabloyla karşılaştı. Bu da AKP için büyük bir şanstır. O hükümete teşekkür etmeleri gerekir. Yani Ecevit’e, Bahçeli’ye ve Yılmaz’a... O koalisyon hükümetinin de haklarını yemeyelim. İstikrar programından taviz vermediler. Programı, başarıyla götürdüler. Başlarına geleceği bile bile... Takdir etmek lazım. Laik cephenin CHP dışında temsilcisi yok DSP’nin son seçimlerde aldığı yüzde 1.22 oyun, CHP’ye katkısı ne olur? Tabii ki katkısı yüzde 1.22’den fazla olur. Bunun iki nedeni var: Birincisi, seçimden bu yana 5 yıla yakın bir süre geçti. Bu dönemde DSP’nin toplumda aldığı bir yol var. Kamuoyu yoklamalarında DSP, CHP ile güç birliğine gitmeden önce bu oyun üstünde çıkıyordu. İkincisi de bu tür hareketlerin yarattığı sinerji, ek oyu getirir. Siz de çokça rastlamışsınızdır, “Vallahi CHP’ye oy vermeyi düşünmüyordum. Ama böyle bir iş birliğinden sonra heyecanlandım ve inancım arttı. Oyumu CHP’ye vereceğim” diyenlere... Sizce bu işbirliği gerçekten bu kadar heyecan yarattı mı? Tabii yarattı. İnsanlar geçmişteki olumsuz deneyimlerden ötürü pek ümitli değildi. O nedenle önce mitingler, arkasından bu güç birliği, CHP’nin şansını artırdı. Matematiksel analizler CHP’nin yüzde 25 kadar oy alabileceğini gösteriyor. Peki ya sizce? Bütün bu olumlu koşullardan ötürü, ben de yüzde 25 oy almalarını bekliyorum. Geçen seçimlerde CHP’ye giden oyların yarısının aslında Kemal Derviş için verildiği söyleniyor. Şimdi Derviş yok, bu kez mitingler mi etkili olacak? CHP, laik- antilaik eksende laik cepheyi temsil ediyor. DSP de buraya katıldığına göre, laik cephenin seçimlerde başka temsilcisi yok. Laik cephe, yalnız sola oy verenlerden oluşmuyor. Ülkede merkezde, merkez sahada bulunan birçok yurttaşımız, oyunu CHP’ye vermiyordu. Ama laikliği tehlikede görünce, bunu savunacak partinin CHP olduğunu düşündüğü için oyunu CHP’ye verecek. Bunu 2002’de de gördük. Sandıktan çıkan CHP oyları arasında, bir kısım sağ seçmenin damgası da vardı. Ben bunlara ’iltica oyları’ diyorum. Bu oylar kaygıdan ötürü CHP’ye iltica etmiş, sığınmış oylardır. Bu seçimlerde de böyle iltica oyları olacak mı? Daha fazla olacak. Yüzde kaç? Tahmin etmek kolay değil. Göreceğiz. Peki neden laik kesimin temsilcisi CHP ve DSP olacak diyorsunuz? MHP, DP ve Genç Parti de laiklik konusunda CHP ile aynı görüşte... Laik kesimin en güçlü temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisi. Çünkü mesela Genç Parti’nin seçmeni, mutlaka laikliği korumak istiyorsa, partisinin barajın altında kalacağını düşündüğü anda oyunu CHP’ye yönlendirebilir. VATAN
<< Önceki Haber Beş partili bir Meclis’e hazır olun! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER