Paşa
paşa ihraç!
Yıllar önce Orhan Ayhan bir maç anlatırken hayretini dile getirmek için
"Vay anasına sayın seyirciler" diye bağırmıştı.
Ben de bugün size öyle seslenmek istiyorum, "Vay anasına sevgili okurlar..."
Deyim argo ama son gelişmeler karşısında insanın tepkisini dile getirmesinin tek yolu belki de bu.
Van
Savcısı Ferhat
Sarıkaya, dün Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun kararıyla meslekten ihraç edildi.
Hani,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok'un siyasileştiği ve
iktidarın etkisinde kaldığını suçladığı kurulun kararıyla.
Kısa bir süre önce "Tekrar başa mı dönüyoruz?" diye sormuştum, bugün cevabını veriyorum, ne yazık ki öyle görünüyor.
Bu gelişme, bir ülkenin sadece dış baskıyla liberal bir
demokrasi olamayacağının açık bir örneği.
Bu karar aynı zamanda iktidarın
Cumhurbaşkanlığı seçimi hedefi nedeniyle her türlü ilkeyi çiğneyebileceğinin açık bir göstergesi.
Hatırlayın son 4-5 ayda neler olduğunu...
Aynı Van Savcısı, Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü
Yücel Aşkın'la ilgili bir
dava açtı. Aşkın'ın tutuklanmasına yol açan
iddianame,
TÜSİAD başta
toplumun çeşitli kesimlerinin tepkisine neden oldu.
O zaman
Başbakan Erdoğan çıktı ve bu tavrı gösteren herkesi
yargıya müdahale etmekle suçladı ve haklarında suç duyurusunda bulundu.
Kadere bakın ki, aynı savcıya bu kez
Şemdinli iddianamesini hazırlamak nasip oldu.
O dönem Ankara'da görüştüğüm bakanlar, Şemdinli'de çok ilginç gelişmeler olduğunu belirtip "Göreceksiniz bu kez gittiği yere kadar gideceğiz" dediler.
Gerçekten de aynı savcı, bu kez iddianamesine
Kara Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı da dahil etti.
Genelkurmay çok sert tepki gösterdi, hükümet ortamı yumuşatıcı açıklamalarda bulundu ve savcı hakkında
soruşturma başlattı.
Ardından Büyükanıt, Başbakan Erdoğan'ı ziyaret etti ve ikili baş başa bir saati aşkın görüştü.
O bir saat Türkiye'nin yeni dönemindeki gelişmelerin kilididir bence.
O görüşmenin ardından Aşkın davasıyla ilgili görüş bildirenleri yargıya müdahale ile suçlayan Başbakan, basına "Paşamızın bu olaylarla ilgisi yoktur" diyerek bir ön hüküm verdi.
Ardından, "Alt kimliküst kimlik" tanımıyla yola çıkan,
terörle mücadele için yeni yasal düzenlemeye ihtiyaç olmadığını savunan iktidar, birden çark etti.
Önce, Terörle Mücadele Yasası'nda önemli değişiklikler gündeme geldi, ardından da Van Savcısı'nın meslekten ihracı.
"Nereye giderse gitsin" demişlerdi, Van Savcısı'na gitti.
"Daha fazla demokrasi" demişlerdi, Terörle Mücadele Yasası'nda önemli değişiklikler geldi.
Bunlar, demokratik,
sivil toplum düzeni açısından geleceğe dair umut vermeyen gelişmeler.
Her sert çıkışta geri adım atan, konjonktüre göre tavır alıp düzenlemeler yapan bir iktidarla AB sürecinde elde edilen kazanımlar ne kadar korunur, giderek kuşkuya düşüyorum.
Gelişmeler, bana yakın tarihte yaşadığımız olayları anımsatıyor. Sivil iktidarın verdiği tavizlerin nereye kadar uzanabileceğini çok iyi biliyorum, onun için huzursuzluğum artıyor.
Bu, Türkiye'de kendisini hukukun üstünde görenlerin elini güçlendirecek bir gelişme olmuştur. Korkarım ki, bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.