TV'lerdeki
tartışma programlarını izliyorum. Bazı basın toplantılarına katılıyorum. Hemen hepsinde söz dönüp dolaşıp aynı iddiaya geliyor:
" AKP
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini iyi yönetemedi..."
Bunu duyan AKP'liler verecek doğru düzgün bir
cevap bulamıyor. Sessiz kalmayı, iddiayı geçiştirmeyi
tercih ediyorlar.
Bense
Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararından beri her fırsatta bu iddianın tersini savunuyorum: AKP seçemezdi!
Ve hemen her gün benim tezimi destekleyen yeni veriler, yeni ipuçları, yeni kanıtlar ortaya çıkıyor.
(Bundan 5-10 yıl sonra yazılacak anılarda neler neler okuyacaksınız bu döneme ilişkin ama iş işten geçmiş olacak.)
CHP Başkanı
Baykal nihayet dilinin altındaki baklayı çıkardı: " AKP'li biri Cumhurbaşkanı olamaz...
Meclis dışından, mesela
Ahmet Necdet Sezer gibi birisi olmalı... "
Bu sözün anlamını kavramak için önce şunu bilmek gerekir: Yaşamakta olduğumuz süreçte, Baykal herhangi bir parti lideri değildir.
Onun konumu Tayyip Erdoğan'dan, Mehmet Ağar'dan ya da Cem Uzan'dan farklı. Baykal, benim kısaca " bürokratik elit " adını verdiğim zümrenin siyasi uzantısıdır . Onların sözcüsüdür. ( Not: Yarın öbür gün Ağar'ı ya da Uzan'ı da aynı kürsüde görebiliriz. Bu bir
ittifak
meselesidir.)
Bu bilgiyi akılda tutarak devam edeyim:
Bürokratik elitin maddi ve manevi imtiyazlarını sürdürebilmesi için aşırı yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanı
kilit taşı rolündedir.
Baykal'ın misyonu, tam da Ahmet Necdet Sezer gibi, karar verirken bürokratik elitin imtiyazlarını gözetecek bir kişinin
Çankaya Köşkü'ne çıkmasını sağlamaktır.
Ancak Baykal'ın önünde kabus
senaryoları bulunuyor (AKP, CHP, MHP ve bağımsızlardan oluşan, AKP'nin 300 civarında milletvekili ile tek başına hükümet kurabildiği bir Meclise göre...):
Birinci Senaryo: CHP ile uzlaşması mümkün olmayan AKP, MHP'nin onay vereceği " sağlam " bir partiliyi
aday gösterir. Bu kişi
cumhurbaşkanı seçilir.
MHP o noktada uzlaşmadan kaçabilir mi? Bence " teşkilatı güçlü " AKP ile " misyon partisi " CHP sonbaharda yeni bir
erken seçimi göze alabilir ama "
baraj korkusu " olan MHP'nin bu riski kaldıracağı bence kuşkulu.
İkinci Senaryo: AKP, dışarıdan bakıldığında CHP'nin dahi hayır diyemeyeceği, " fazlasıyla ılımlı " bir aday gösterir. Ancak bu adaya da CHP
itiraz etmek zorundadır.
Sebebi şu: Önümüzdeki dönemde
referandum yapılacak ve çok büyük olasılıkla
halk, " Cumhurbaşkanını ben seçeyim " diyecek. Diyecek ama o sırada 11'inci Cumhurbaşkanı seçilmiş olacak. Halkın seçmesi 7 yıl sonra gerçekleşecek.
Ancak... O "ılımlı" adayın uygun bir zamanda, mesela bundan 6 ay, bir yıl sonra
istifa etmeyeceğini... Ve ondan boşalacak koltuğa, bu kez halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının oturmayacağını kimse garanti edemez.
Üçüncü Senaryo: Bazı hukukçulara göre yeni Meclisin " ilk iş olarak " cumhurbaşkanını seçmesi gerekmiyor. Sezer görevine devam eder. O arada referandum yapılabilir. Böylece 11'inci Cumhurbaşkanını halk seçer.
Bu senaryolar içinde CHP için en korkuncu AKP ile MHP'nin uzlaşması olur. Çünkü diğer senaryoları baltalama şansı bulunuyor. " 367 gereklidir " diyebilen bir
Anayasa Mahkemesi yeni bir başvuruda kim bilir ne karar alır?
Ancak AKP ile MHP'nin uzlaştığı bir
cumhurbaşkanı adayı karşısında CHP'nin gıkı çıkamaz.
O halde önümüzdeki günlerde şunu bekleyebilir: Başta
Deniz Baykal olmak üzere bazı çevreler, AKP-MHP uzlaşmasını engellemek için ellerinden geleni yapacaktır.
Bu da mümkün olmazsa, Baykal'ın başvuracağı tek merci askerdir. Peki yüz bulur mu?
Ne bileyim...
EMRE AKÖZ - SABAH