Baykal da
açılıma
destek veren MGK'yı eleştirdi
Parti binasında açıklama yapan
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, MGK'nın hükümetin başlattığı demokratik açılıma destek vermesini eleştirdi. CHP'nin yaşanan sürecin bir parçası olmayacağını belirten Baykal; "Bu proje bundan sonra da ortaya atılmaya devam edilirse
Türkiye'de huzur gerçek anlamda bozulacaktır. Bu sürecin sonunda Türkiye çatışmaya sürüklenecektir.
Başbakan Türkiye ile oynamamalıdır.
Bu sürece göz yumanlar ister kişiler, ister kurumlar olsun, tarihi bir vebalin altındadırlar. Kim olurlarsa olsunlar, hiç kuşku duymuyorum tarihi bir ayıbın parçası olacaklardır. Biz CHP olarak böyle bir ayrışmanın parçası olmayız." dedi.
''Bu sürecin karşılıklı kuşkuları artırdığını, çok derin
tartışmaların ortaya çıkmasına, bir anlamada ülkedeki ulusal beraberliğin, birliğin sarsılmaya başlamasına yol açtığını'' öne süren Baykal, ''projenin henüz netleşmediğini, herhangi bir
uygulama yapılmadığını'' söyledi.
Başlatılan sürecin, çalışmanın, oraya atılan düşüncelerin, fikirlerin ''Türkiye'yi olumsuz etkilemeye başladığını, gelinen noktada çok ciddi bir gerilimin kendisini göstermeye başladığını'' iddia eden Baykal, ''Bu gerilimin, Başbakanı, Cumhurbaşkanını, Milli
Güvenlik Kurulunu da kapsamı içine aldığını üzüntüyle görüyorum. Bunların hepsi Türkiye'de artık gerilimin tarafı haline dönüşmeye başlamışlardır ve her birisi kamuoyunda ciddi tartışmaların, eleştirilerin konusu haline dönüşmeye başlamıştır'' dedi.
-''SANATÇILAR DA BÖLÜNDÜ''-
''
Sanatçıların da bölünmeye başladığını'' savunan Baykal,
toplumun her kesimine mensup insanların değer verdiği sanatçıların, bu yaşanan süreçten olumsuz etkilenmeye başladığını ve birbirleriyle tartışır, çekişir, suçlamaların hedefi olur hale geldiklerini ifade etti.
''Bu gelişmelerin altında, 1 ay kadar önce sanki hükümetin bir düğmeye basılmış gibi birden bire harekete geçirdiği bir süreç yatıyor'' diyen Baykal, sürecin, belli bir takvime bağlı olduğunun ifade edildiğini ve ''takvim telaşı içinde ele alındığını'' söyledi. Sürecin ''ucunun açık, kapsamı ve çerçevesinin belirsiz olduğu'' görüşünü dile getiren Baykal, süreç sonunda, ''müthiş gelişmelerin olacağı, anaların göz yaşının dineceği,
terörün sona ereceği, büyük barış ortamının gerçekleşeceği''nin ifade edildiğini söyledi.
Böyle bir bekleyiş yaratıldığını belirten Baykal, ''Ama bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda, hiçbir ipucu resmi olarak verilmemiştir.
Hükümet birden bire işi gücü bırakmış, kapsamlı görüşmeler yapmaya başlamıştır'' diye konuştu.
''Konunun hala aydınlanmadığını, yapılan çalışmaların beklenen sonucu sağlayıp sağlamayacağının belli olmadığını'' savunan Baykal, ''(Yoksa bu çalışmalar, 'anaların göz yaşı dinsin' söylemi altında çok farklı gelişmelerin ortaya çıkacağı bir noktaya doğru mu Türkiye'yi sürüklemektedir) kaygısı giderek yaygınlaşmaktadır'' dedi.
-''TOPLUMDA BÖLÜNME KAYGISI...''-
''Toplumda da ciddi sorular sorulmaya başlandığını, tedirginliğin arttığını'' söyleyen Baykal, ''bu çalışmaların sonunda etnik ayrışmanın, bölünmenin gündeme gelip gelmeyeceği kaygısının Türkiye'nin her yerindeki insanlarda ortaya çıktığını'' öne sürdü.
Deniz Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Başbakanın üslubunda kendisini gösteren hakaretler, suçlamalar,
küfür noktasındaki söylemler, bir süre sonra toplumun her kesiminde gerginliklerin, tartışmaların derinleşmesine çok kolay yol açabilir. Bu belirsizlik, nereye doğru olduğu belli olmayan bu arayış, Türkiye'de
halkı, toplumu, insanlarımızı da çok tehlikeli gerginliklerin içine sürükleyebilir. Bu olumsuz gelişmelerin altında, bu sürecin yanlış dizayn edilmesi ve yanlış yönetilmesi yatmaktadır. Hükümet bir şey yapmak istiyor, adını koymuyor, koymayı uygun görmüyor. Yapmak istediği şeyin adını başkalarının koymasını
tercih eder gibi bir bekleyiş içindedir. Yapmak istediğini söyleyemeye cesaret edemiyor, söylemek istediğini birilerinin ağzından topluma duyurmak istiyor ve bu haklı olarak bir gerilim ve tepki çekiyor.''
-''BU TABLONUN İÇİNE BİZİ DE SOKMAK İSTEDİLER, REDDETTİK''-
''
Takvimi, yöntemi, hedefi belli olmayan bu arayışın içinde halk ve toplumun bulunmadığını,
iktidarın uygun gördüğü muhatapların bu süreçte yer aldığını'' söyleyen Baykal, ''Bir kısmı mecburen,
sivil toplum örgütüdür diye görüştüğü unsurlar, bir kısmı düşüncesini dile getirmeye yardımcı olur diye harekete geçirdiği unsurlar... Bu tablonun içine bizi de sokmak istediler, reddettik'' dedi.
Hükümetin, belirsizlikleri aydınlatmadan, ne yapacağını, neyle, nasıl yapacağını kendi kafasında netleştirmeden muhalefet partileriyle
işbirliği yapamayacağını ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
''CHP olarak hangi limana demirleyeceğini bilmediğimiz gemiye binmeyiz, rotasını bilmediğimiz gemiye binmeyiz. Şimdi tam iktidarın yapmak istediği de budur, 'hele bir gelin hep beraber yola çıkalım, gideceğimiz yer iyi merak etmeyin, anaların göz yaşının deneceği noktaya gideceğiz'. Bu bir aldatmacadır, saptırmadır, yönlendirme girişimidir. O nedenle bu yöntem yanlıştır ve gerilim yaratmaya başlamıştır. Hükümet, bir süre sonra yapmayı düşündüğü şeyleri bu aşamada söylemeden, toplumda tartışma ve gerginlik yaratmadan o konuyu kabul ettireceğini zannediyorsa ciddi olarak yanılıyor. Herkes hükümetin bir süre sonra varmak istediği noktaya yönelik teşhis, tespit yapmaya çalışmış ve ona dayalı olarak tavır takınmaya başlamıştır. ''
-''
PKK BAŞLANGIÇTA NEYSE ŞİMDİ DE ODUR''-
Bu dönem içinde yaşananlara bakıldığında, hükümetin bu meseleyi ''herkesten görüş alıyorum'' yaklaşımı içinde birileriyle müzakere etmeye çalıştığının ortaya çıktığını dile getiren Baykal, ''hükümetin bir müzakere süreci içinde olduğunu, müzakere sürecinin 'herkesten görüş istiyoruz' diye kamufle edilmeye çalışıldığını'' savundu.
Müzakere süreci içinde bir muhatap tartışması yaşandığını anımsatan Baykal, ''Bunun gerçekte hiçbir anlam taşamadığı ortadadır'' dedi.
Baykal, konuyla ilgili başlangıçta, ''DTP,
İmralı ya da
Kandil'in birbirinden farklı, birbiriyle çelişen, değişik, öneriler ortaya koyabilecek durumda olmadığını, hepsinin aynı kapıya çıktığını'' söylediklerini hatırlattı. ''Bugün gelinen noktada bunlar arasında bir ayrım gerçekleştirmenin söz konusu olmadığı ortaya çıktı'' diyen Baykal, DTP yetkililerinin ısrarla ''İmralı'nın muhatap alınmasını istediklerini'' ifade etti.
Deniz Baykal, şöyle konuştu: ''İmralı, DTP ve Kandil arasında bu süreçte bir anlayış beraberliğinin olduğu ortadadır. Bir aya yakın zamandır yapılan açıklamalardan şu görülmüştür ki PKK'nın projesi başlangıçta neyse şimdi de odur. Değişen bir şey yoktur. İmralı'dan yapılan açıklamalar, öngörülen hedefin, milleti ayrıştırmak olduğunu, ayrı millet örgütlemek olduğunu ve bu örgütlenecek milletin, silahlı kuvvetler, güvenlik, milli eğitim dahil her alanda kendisini yönetme arayışı içinde olduğunu bize göstermiştir. Bu çok temel bir noktadır. 'Apo eski Apo değil, PKK'nın talepleri değişti' söylemine dayalı olarak yaratılmak istenen atmosferin gerçekçi olmadığı çok net görülmüştür. Hükümetin müzakere etmeye çalıştığı hangi muhatap olursa olsun ortaya çıkacak olan proje milleti ayrıştırma projesidir, bu görülmüştür. Yaşanan terörün altında yatan gerçek de terörün hedefi de budur.''
-''TERÖRLE MÜCADELE YERİNE MÜZAKERE''-
Hükümetin terör karşısındaki konumunun, son dönemde açık biçimde ifade edilerek değiştiğini öne süren Baykal, Türkiye'de yıllardır hükümetlerin amacının,
terörle mücadele etmek, etkisizleştirmek,
tasfiye etmek olduğunu, Türkiye'nin yıllarca bu anlayışla yönetildiğini dile getirdi.
Terör karşısında kararlı mücadelenin her zaman sürdürüldüğünü anlatan Baykal, ''Ama şimdi hükümetin ve onun etkisi altındaki ortamların, çevrelerin terörle mücadele yerine, terörle müzakere platformuna geçmeye başladıklarını görüyoruz. Bu terörle müzakereyi de çerçevesi belirsiz, herkesle görüşerek, yaygın temaslarla yürütmeye çalışmaktadırlar'' diye konuştu.
''Hem terörle müzakere edildiğini hem de terörle müzakerenin amacının silahların bırakılması olması gerekmediğinin söylendiğini'' belirten Baykal, iktidar partisi sözcülerinin, ''müzakere içinde silahların bırakılması şart değil'' değerlendirmesi yaptıklarını söyledi.
CHP Lideri Baykal, şunları kaydetti: ''Bu müzakerelerin amacı olarak anaların göz yaşlarına son vermek değil mi? Bu teröre son vermek, silahların bırakılmasını sağlamak demektir. Şimdi hem müzakereye başlayacağız hem de müzakere ederken silahların bırakılması şart değil diyeceğiz, muhataplarınız hiç bir şekilde silahları bırakmayı öngörmediklerini açıkça ilan edecekler ama siz yine de müzakereyi önemseyip temasları sürdüreceksiniz... Bu temasların getireceği nokta teröre son verilmesi değildir. Bu açıkça ortaya çıkmıştır. Hiç kimse bunu ne müzakereyi yapan iktidar sözcüleri, ne de müzakerenin muhatabı olan terör kuruluşlarının hamileri, yöneticileri, kendileri böyle bir ihtimali dile getirmemektedirler.''