Muhalefet sözcülerine bakılırsa,
demokrasi tarihimizde muhalefete en büyük fark yapan AKP'nin başarısı şu şekillerde açıklanabilir:
1)
CHP Başkan Yardımcısı
Onur Öymen'e göre, bu "mantıkla açıklanamayacak bir şey"dir, yani ancak
Türkiye halkının mantıksızlığıyla, yani akılsızlığıyla, yani (rahmetli mizah ustası Aziz Nesin'in ifadesiyle) "çoğunlukla aptal" olmasıyla açıklanabilir. Öymen'in sözleri, tabii ki, CHP saflarına artık hemen tamamen hakim olduğu söylenebilecek, halkı cahil, dolayısıyla çıkarlarını bilmekten aciz bulan, bu yüzden de Türkiye'de demokrasiyi
erken gelmiş bir lüks, en azından halkın çıkarlarının nerede olduğunu iyi bilen asker-
sivil bürokrasinin vesayeti
altında tutulması gereken bir rejim olarak gören zihniyetin bir ifadesi.
2) Sözcülüğünü en açık ve net olarak MHP Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamaya göre AKP'nin başarısı, öncelikle cumhurbaşkanlığı
seçim sürecinde "
Meclis iradesine yönelik dışarıdan yapılan dayatma ve zorlamaların"
toplumda doğurduğu tepkilerin sonucudur. Bu, "
mağdur durumuna düşürülmüş AKP..." teorisini biliyorsunuz.
3) Aralarına CHP Başkanı Deniz
Baykal'ın da dahil olduğu kimi muhalefet sözcülerine göre ise AKP seçimleri, devlet ve yerel yönetimlerin sağladığı imkânlarla halka rüşvet vererek,
gıda-erzak, kömür, para, hatta altın dağıtarak, din sömürüsü yaparak kazandı.
Bu teorilerin muhalefet politikacılarına
iktidar partisinin seçim zaferine gölge düşürmek, kendi başarısızlıklarına kılıf uydurmak için iyi birer bahane sağladığına kuşku yok, ama gerçeği yansıtmadıkları için sahiplerine bir fayda sağlamayacağı muhakkak. Bu seçimde AKP'nin hemen bütün toplum katmanları ve hemen bütün coğrafi bölgelerde başarılı olmasının tanıklık ettiği husus, büyük çoğunluğuyla Türk
seçmeninin, aklını ve sağduyusunu kullanarak hangi partinin ülkenin ve kendisinin çıkarlarına en iyi
hizmet edeceğini kestirmek konusunda büyük bir olgunluğa sahip olduğu.
AKP'nin gerek 2002, gerekse 2007 seçimlerinde sağladığı başarıyı açıklayan en önemli etken, kuşkusuz, ekonomi. 2002'de seçmenler, Türkiye tarihinin en ağır
finans krizine neden olan hükümete dahil
koalisyon partilerini iktidardan alıp parlamento dışına gönderdiler. AKP'ye ekonomiyi düzeltmek için bir fırsat tanıdılar. AKP bu fırsatı iyi değerlendirdi; iktidarı altında ortalama gelir düzeyi 2500 dolardan 5500 dolara yükseldi. Seçmen bunu kaydetti ve AKP'ye "yola devam" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın, "Bizim iktidarımızda geliri artmayan yurttaşlar bana oy vermesin" şeklindeki çağrısı boş bir meydan
okuma değildi.
AKP'nin AB üyeliğini temel
hedef almasını, kimilerinin ileri sürdüğü üzere, iktidarını bürokratik seçkinler nezdinde meşrulaştırmak, dikkatleri "gizli gündemi"nden uzaklaştırmak için uyguladığı bir "takiye" olarak nitelemek ya kötü niyet ya da (kusura bakmayın) budalalıkla açıklanabilir. Kanımca AKP liderliği, AB sürecinin sağladığı yol haritasının Türkiye'yi daha müreffeh ve daha özgür bir toplum olmaya götüreceğini ve bütün kesimleriyle milletin desteğini de ancak bu şekilde kazanacağını iyi gördü.
AKP'nin başarı ölçüsü, iktidar olmak ve iktidarı korumaktı. Bu açıdan çok başarılı oldu. Ama lütfen CHP'nin performansını aynı ölçülerle değerlendirmeyin. Sayın Baykal'ın (iki suskun günden sonra yaptığı basın toplantısında) bir kez daha açık ve net olarak açıkladığı gibi, CHP ötekiler gibi bir "piyasa partisi" değildir. Yani temel amacı iktidar olmak değildir. Baykal liderliğindeki CHP'nin amacı, halkın ve yurttaşların değil, devletin ve bürokrasinin çıkarlarını korumak, rejim üzerindeki bürokratik vesayeti kollamak ve, elbette, Baykal kliğinin parti içindeki egemenliğini sürdürmektir. Kabul etmek gerekir ki Sayın Baykal'ın 22 Temmuz seçimlerinde başarılı olduğuna dair iddiası, bu açıdan son derece yerindedir
SAHİN ALPAY- ZAMAN