Baykal,
TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine başlanan
Anayasa değişikliği teklifinin tümü üzerinde, grubu adına söz aldı.
Tarihi bir
oturum yapıldığını ifade eden Baykal,
Türkiye'nin, anayasal deneyiminin çok önemli bir noktasında, tarihi viraj alma durumuyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
Baykal, ''Hukuk devletini kökleştirme,
demokrasiyi geliştirme doğrultusunda geride bıraktığımız tarihi süreç içerisinde atılmış adımların Türkiye'yi getirdiği bu noktada, hepimiz hukuk devletini daha güçlendirecek, demokrasimi daha kökleştirecek bir istikamette gelişme bekleyişi içindeyken, Türkiye'nin yaşadığı deneyimleri giderek doğru biçimde değerlendirmesi, hukuk devletine, demokrasiye dönüşmesi için yeni reformların, adımların atılması gerekirken, şimdi Türkiye tarihi birikimine ters istikamete doğru çekilmek istenmektedir'' diye konuştu.
Anayasanın, bundan önce 16 kez değiştirildiğini, 177 maddeden 85'inde değişiklik yapıldığını anımsatan Baykal, bu değişikliğin, en kapsamlı ve dikkate değer paketlerinden biri olduğunu ifade etti. Baykal, ''Sadece değiştirmeyi amaçladığı madde bakımından bunu söylemiyorum: Anayasanın özünü, ruhunu, temelini ilgilendiren değişiklikleri amaçladığı için bu, geçmiş
anayasa değişikliklerinden daha temel bir değişiklik'' dedi.
-''DİĞER 16 DEĞİŞİKLİKTEN FARKI''-
Baykal, bu 17. anayasa değişikliğinin, diğer 16'sından köklü bir şekilde farklı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Nedir bu farklılık? Bugüne kadarki değişikliklerin tümü, sadece
iktidar partisinin kararlaştırdığı, tercihiyle şekillenmiş, onun gündeme getirdiği anayasa değişikliği niteliğinde değildi. Şimdi ilk kez, çok köklü, anayasamızın temellerini ilgilendiren bir anayasa değişikliği paketi, sadece iktidar partisinin, kendi gündeminin bir parçası olarak, kendi zihniyetinin doğrultusunda, kendi tercihleri icabına göre değiştirilmek istenmektedir. Bu ilk kez karşı karşıya kaldığımız bir olaydır. Bugüne kadar anayasa değişiklikleri daima birden çok siyasi partinin elbirliği,
işbirliği ve tartışmasıyla ortaya çıkmıştı. Ama şimdi sadece AKP'nin kendi takdiriyle, bir siyasi partinin iç işi olarak algılamasıyla, siyasi parti mutfağının çalışmasıyla, kendi siyasi kadrolarının oluşturmasıyla, Türkiye'ye bir anayasa değişikliği öneriliyor. Bu, en temel anayasa zafiyetidir. Çünkü söz konusu olan anayasadır. Anayasa, bir mutabakat
belgesidir. Anayasa, bir siyasi partinin zihniyetinin damgasını vuracağı bir çerçeve olamaz, olmamalıdır. Daha kapsamlı, geniş, genel mutabakatı yansıtan belge olmalıdır. Ama şimdiki paket, tamamen parti içi olay, bir AKP projesi, hatta bu bir Sayın Recep
Tayyip Erdoğan projesi olarak parlamentonun gündemine gelmiştir.''
-''TÜRKİYE'Yİ BÜTÜNLEŞTİRMESİ GEREKEN...''
CHP Genel Başkanı Baykal, böyle bir anayasa değişikliği için toplumsal bir talebe
tanık olmadıklarını, bunun AK Parti'nin talebi olduğunu savundu.
Toplumun önünde çok ciddi sorunlar,
ekonomik, sosyal sorunlar bulunduğunu belirten Baykal, AK Parti'nin, böyle bir ortamda günlerdir
ülke gündemini, anayasa değişikliğiyle kilitlediğini öne sürdü.
Baykal, anayasa değişikliğinin, çiftçinin, esnafın, işsizin, ekonominin talebi değil, AK Parti'nin talebi,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın projesi ve ihtiyacı olduğunu savundu. Baykal, ''O ihtiyacı, parlamentodaki bir partiyle, anamuhalefetle paylaştı mı? Bunun bir anlamı, önemi yok mu? AKP dışındaki partiler, 'Türkiye'nin geleceğini yönetecek olan bu anayasa konusunda söz hakkına sahip değildir' diye düşünerek, bir anayasa dayatmasıyla, 'çoğunluğumuz müsait, yaparız' diye yola çıkıp bir anayasa değişikliğini dayatmanın, anayasanın ruhuna, mutabakat belgesi olma kimliğine, hepimizin içimize sindirme zorunluluğuna uyması mümkün mü? Ne bu dayatma?'' diye sordu.
Anayasanın Türkiye'yi birleştirdiğini dile getiren Baykal, şunları kaydetti:
''
Siyasi partiler tartışır, mücadele eder. Toplumda başka mücadeleler vardır. Bütün bu mücadeleleri kucaklayacak olan ana belge, anayasadır. Anayasa bütünlüğü etrafında hepimiz o tartışmaları götürürüz. Şimdi Türkiye'yi bütünleştirmesi gereken, bizatihi anayasanın kendisi, Türkiye'yi ayrıştıran, parçalamaya yönelik çok tehlikeli kamplaşmanın kaynağı haline dönüşecek. Sadece bir siyasi partinin iradesine dayatılmış bir anayasa söz konusu olabilir mi? Geçmişteki 16 değişikliğin hiçbirinde böyle bir dayatma yokken, niye acaba
seçime 1 yıl kala, parlamentonun siyasi dengeleri çok köklü bir değişim geçirdiği halde başka partiye itibar etmeden, 'dediğim dedik' diye bir anayasa dayatmanın makul, kabul edilebilir bir tarafı var mı?''
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, Anayasa değişikliğini ''üniformasız, apoletsiz bir darbeyle yargıyı işgal etme girişimi'' olarak nitelendirerek, ''Başbakan, yargıya kendi cübbesini giydirmek istiyor'' dedi.
Anayasa değişikliği teklifinin tümü üzerinde partisinin grubu adına söz alan Baykal,
Anayasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç'ın konuya ilişkin açıklamalarını anımsattı. Kılıç'ın uyarılarının dikkate alınmadığını, Anayasa değişikliğinin ''AKP'nin iç işi olarak başladığını ve AKP'nin iç işi olarak kaldığını'' ileri süren Baykal, ''Bu, yanlıştır, bu, sakıncalıdır. Anayasa bizi barıştıracak belgedir. Şimdi siz
kavga ettirecek, çatıştıracak bir belge haline dönüştürmeyi başarmak üzeresiniz. Türkiye'deki bütün temel mutabakatları allak bullak ediyorsunuz, kırıp döküyorsunuz, bir anayasa kalmıştı el atmadık onu da kendi çıkarınıza dayatmak için bu yola girmiş durumdasınız'' diye konuştu.
Değişikliğin, üç temel erkten yargı erkini usule aykırı bir yaklaşımla iktidarın siyasi hegemonyası altına sokma planının uygulanması olduğunu iddia eden Baykal, bizzat Başbakan'ın siyasi hegemonyasının Türkiye'ye dayatıldığını iddia etti.
Baykal, bazen iktidara, bazen parlamentoya
fren işlevini yerine getiren yargının bu kimliğinin ortadan kaldırılması durumunda Türkiye'nin frensiz, tepetaklak sürüklenen, freni patlamış bir arabaya döneceğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığının da Parlamentoyu, iktidarı, muhalefeti, ülkenin kurumlarını işbirliği içinde tutacak bir konumdan uzaklaştırıldığını savunan Baykal, ''Bunun sonucunda bugün Cumhurbaşkanlığı freni olmayan, bir süre sonra yargı freni ortadan kalkacak bir iktidarın karakuşi zihniyetine Türkiye'yi teslim etmek tehlikesi ortaya çıkacaktır'' dedi.
Yargıyı tahrip etmeye yönelik bir projenin söz konusu olduğunu, bunun
teknik bir şekilde değil ''yargıya savaş açılarak'' yapıldığını iddia eden Baykal, Başbakan'ın yargıyı boy hedefi haline getirdiğini, bunun bu savaşın çok açık bir örneği olduğunu kaydetti.
Baykal, ''Bu girişim, üniformasız, apoletsiz bir darbeyle yargıyı işgal etme girişimidir. Başbakan yargıya 'cübbenizi çıkarın' diyor. Yargıçlara 'cübbenizi çıkarın' diyor ama bu değişikliğe bakınca görüyoruz ki Başbakan yargıçlara Recep Tayyip Erdoğan cübbesini giydirmek istiyor. Kendi cübbesini yargıçlara giydirmek istiyor'' diye konuştu.
Paketin
halk oylamasına gitmesi durumunda bütünüyle oylanmasına yönelik
eleştirilerini yineleyen Baykal, milletvekillerinin
teker teker oy kullanabileceğini, ancak bu hakkın halka tanınmadığını ifade etti. Baykal, ''Milletvekillerine bu hakkı tanıyorsun da niye halka bu hakkı çok görüyorsun? Bu, milli iradeye sığıyor mu, halka saygıya sığıyor mu, demokrasi anlayışına sığıyor mu?'' diye sordu.
Anayasa Mahkemesine üye seçimine ilişkin de
düzenlemeler konusundaki eleştirilerini sürdüren Baykal, 11 üyenin
hukukçu olmayabileceğini, böyle bir yapıyla
Yüce Divan olarak karar alabileceğini anlattı.
-''İYİ NİYET YOKTUR''-
Baykal, ''Bu, karakuşi bir düzenleme. Tamamen siyasi amaçlar göz önünde bulundurulmuş. Bunda iyi niyet yoktur'' diye konuştu.
YÖK'ün
Yargıtay kadar Anayasa Mahkemesine üye seçeceğini ifade eden Baykal, ''Kurumlar arasındaki temsil dengesi bana yakınlık anlayışı ile düzenlenmiştir. Bu çok açık görünüyor'' dedi.
CHP Lideri Baykal, düzenlemeyi ''siyasi tuzak'' olarak nitelendirdi.
HSYK'nın ''çok ince mekanizmalarla Adalet Bakanı'nın mutlak denetimi altına alındığını'' savunan Baykal, ''Artık Türkiye'nin bağımsız yargı oluşturmak konusundaki tarihi mücadelesi noktalanacaktır. Bürokratik bir yargı, bürokrata dönüştürülmüş bir hakim gerçeği Türkiye'ye bu anayasa ile dayatılacaktır'' görüşünü savundu.
Partilere ilişkin düzenlemenin de ''evlere
şenlik'' olduğunu belirten Baykal, hülle partilerinin kurulabileceğini, partileri kapatmanın fiilen imkansız hale geleceğini söyledi. Baykal, ''Yani partiler şiddet,
terör, bölücülük yapsalar, milis yetiştirseler, milisleri kamplara götürüp askeri eğitim verseler, genel merkezlerinin altına
silah ve
cephane deposu kursalar dahi kapatılmamaları mümkündür. Bu, hangi zihniyeti temsil ediyor, gerçekten anlamak mümkün değil. Bu, açıkça Türkiye'nin talebi olmaktan tamamen uzak, Sayın Başbakan'ın önümüzdeki seçim sonrasında ortaya çıkacak siyasi denge içinde kendisini ve AKP'nin üst yönetimini güvence altına alma ihtiyacı içinde çıktığı bir arayıştır. Bu arayışın TBMM tarafından irdelenmesi gerektiğine inanıyorum. AKP'li sağduyu sahibi milletvekillerinin bu gidişe fırsat vermemesinin tarihi bir sorumluluk olduğunu bir kez daha ifade ediyorum'' diyerek sözlerini tamamladı.