"Herkes hazırlığını yapsın diye söylüyorum,
Meclis'te 1. tur
oylama 367'nin altında bir oyla yapıldığı anda, 10 dakika içinde Mahkemeye başvuru dilekçesini vermek lazım, biz bu başvuruyu yapacağız'
CHP'yi takip eden muhabirlerle
yeni yıl ve bayram nedeniyle sohbet toplantısına katılan
Baykal, 2006 yılını değerlendirerek, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin yeni mesajlar verdi.
Dün yapılan Milli
Güvenlik Kurulu sonrası yapılan açıklamayı değerlendiren Baykal, "Askeri ve hükümet mensupları birlikte bir şey söylüyorlar. AB'ye
Kıbrıs'tan taviz verilmeyeceğini net bir dille hatırlatıyorlar. Peki kimdir bunun muhatabı; sadece AB midir? Muhatabı şimdi bu şikayetleri yapan
Hükümet ile birlikte AB'dir. İmzaları kim atmış, Ek Protokol'de kimin imzası var? MGK'nın bildirisinde yer alan 'Kıbrıs
verilemez' sözünün muhatabı hükümettir. Bu kararlılığı, MGK bildirisindeki anlayışı 17 Aralık'ta AKP hükümeti sergileyebilseydi bugün
Türkiye bambaşka bir konumda olurdu ve Türkiye de, AB de bu kadar zaman kaybetmezdi" şeklinde konuştu.
367 TARTIŞMALARI
Yargıtay eski
Cumhuriyet Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu'nun gündeme taşıdığı 367 tartışmalarını hatırlatan Baykal, şunları kaydetti: "Katılmamakla birlikte ben kimseye 'Boş konuşuyorsunuz, saçmalıyorsunuz' deme hakkını kendimde bulmuyorum. Bunu gündeme getirenler, ülkenin ciddi, saygın hukukçularıdır. Farklı görüşler savunan iki tarafta da önemli hukukçular var. Konu kaçınılmaz olarak
Anayasa Mahkemesi'nin önüne taşınacaktır. Hukukun ne olduğu tartışılıyorsa bunu
Anayasa Mahkemesi sonuçlandırır. Ancak, bu en uygun şekilde, en
erken biçimde götürülmeli. '184'le açarım, 367'yi aramadan oylamaya geçerim' dayatmasından hemen 10 dakika sonra Anayasa Mahkemesi önüne iddianın taşınılması kaçınılmaz olur. Turlar tamamlanmadan, seçilmiş bir
Cumhurbaşkanlığı krizi ortaya çıkmadan bu konuyu çözme imkanı böylece sağlanabilir. 1. tur biter bitmez başvurunun dilekçesi hazır olmalı, Anayasa Mahkemesi'ne götürülmeli. Turlar arasındaki 3 günlük süreyi de Anayasa Mahkemesi değerlendirmeli. Bunu niçin şimdiden söylüyoruz, Anayasa Mahkemesi de, uzlaşma aramayanlar, bu denemeyi isteyenler ve bu yöntemi göze alanlar hazırlıklı olsun diye"
Bütün bu düşüncelerinin iktidara yönelik bir uzlaşma çağrısı olduğunu ve değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Baykal, "Umarım Anayasa Mahkemesi'nin kapısına dayanmadan, bir krize yol açmadan bu iş çözülür. Umarım çok geç kalınmadan uzlaşma ve
işbirliği ortamı sağlanır. Zarif bir şekilde, doğru biçimde, kimseyi kırmadan, rencide etmeden bu dönüşümün gerçekleştirilmesi lazım" diye konuştu.
Baykal,
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 'Cumhurbaşkanı adayı siyaseten yıpranmış olmamalıdır' sözlerinin önemli olduğunu belirterek, "Kendisi, kelimeleri seçerek kullanan bir insandır. Olması muhtemel yıpranmış birisi mi var ki bunu söylemeye gerek duyuyor?
Başbakan'ın yıpranmışlığını o da tespit etmiştir. AKP'ye oy verenlerin bir kısmı bu seçimde oy vermeyeceklerin büyük çoğunluğu oy vermemiş yüzde 65'in tümü Başbakan'ın Cumhurbaşkanlığını istemiyor. Başbakan'ın adaylığının çürüdüğünü Meclis başkanı da kabul etti, bu iş geri tepmeye başladı" dedi.
" 'KÜSTAHÇA' SÖZÜ ÇOK MASUM"
Başbakan, "Cumhurbaşkanı'na yönelik ona mı soracağız", "Üç
koyun güdemeyenler" ve "Aç
tavuk kendini
buğday ambarında görür"
sözleriyle ilgili söylediği "Küstahça" değerlendirmesi için Başbakan'ın
dava açtığını hatırlatan Baykal, "Hemen hatırlatayım Başbakan benimle ilgili HEP'i Meclis'e taşıdığımı öne süren bir iddia ortaya atmıştı. Ben de 'Yalan söylüyor' demiştim. Yargıya taşınan bu olayda haklı çıktım. Mahkeme benim iddialarımın haklı olduğunu, geçerli olduğunu tespit etti. Yani ben "yalancı" dedim,
mahkeme de 'Bunu diyebilirsin' yönünde bir karar verdi. Dava açtığı sözler karşısında, tek söyleyeceğim ise bu sözlerin çok masum, çok zarif, ölçülü olduğudur. Bu cevabı hak eden sözlerdir" şeklinde konuştu.
"KEFALETİN ALTINDA NE VAR?"
Başbakan, Cumhurbaşkanı olamayacağına ilişkin 36 iddianın hiçbirisine
yanıt veremediğini iddia eden Baykal konuşmasına şöyle devam etti: "Hikmetyar" dedik, "O zaman Başbakan'dı" dedi.
Hayır 1986'da Hikmetyar Başbakan değildi, olsa bile bir il başkanının onun dizinin dibinde ne işi var. "El Kadı" dedik, "Param kadar kefilim" dedi. Şimdiye kadar Unakıtan, Zapsu ve El Kadı'ya kefil oldu. Ben de tam onu söylüyorum; El Kadı'ya kefil olan biri Cumhurbaşkanı olmamalıdır. Ayrıca, bu kefaletin ardında ne yatıyor buna bakmak lazım. AKP'lilerin El Kadı'yla ticari ve siyasi ilişkiler içinde olduğu biliniyor. Zapsu'nun kurduğu şirketler bellidir. Ne yazıktır ki
MASAK artık bu iddiaları inceleyemiyor"