CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, ''
Başbakan (Ben savcısı değilim) demeye başladı. Bana diyor ki (Sen de takoz olma. Bu davaya,
Danıştay davasına takoz olma. Ben takoz değilim,
adaletin önündeki takozları kaldırma peşindeyim'' dedi.
CHP Lideri Baykal, ASAT Toplantı Salonu'nda düzenlenen Yerel Yönetimler Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,iktidarın yolsuzlukla mücadelede güven veren bir tavrı olmadığını savunarak, hükümetin yolsuzluklar meselesini ''doğru anlamadığını'' iddia etti.
Yolsuzluk meselesinin çifte standartla ele alınacak bir konu olmadığını belirten Baykal, ''Yolsuzluk ya vardır, ya yoktur. Kendi yandaşlarının yolsuzluklarına sahip çıkan, onları destekleyen bir anlayış içindedir. Yığınla, nereye bakarsanız bakın, belediyelere bakın belediyelerde, merkezi idareye bakın merkezi idarede, devletin attığı her adımda, özelleştirmede çok ciddi yolsuzluklarla karşı karşıyayız. Buna kaşı mücadele vermek lazım'' diye konuştu.
Yolsuzlukların çözülmesi için dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğine değinen
Deniz Baykal, siyasetçileri yolsuzluk yapma imtiyazından çıkarıp sade insan haline dönüştürmek gerektiğini söyledi. Baykal, hükümetin yolsuzluk konusunda iki yüzlü bir
politika izlediğini öne sürerek, şöyle devam etti:
''
Deniz Feneri konusu yıllardan beri konuşuluyor. Bir yılı devirdi, ikinci yıla girdi. Ama bu konuda
Türkiye etkili biçimde harekete geçmiş değildir.
Alman yargısı ciddi adımlar attı. Hüküm verdi, yargıladı, Türkiye'ye yönelik taleplerini ortaya koydu. 16 kişinin kapsamlı şekilde ifadesinin alınmasını istedi, 12 şirketin hesaplarının ortaya çıkarılmasını istedi.
Bugün yapılan açıklamalardan öğreniyoruz ki, Almanya'daki
savcılık, Türkiye'deki göstermelik ifade almanın 'işi savsaklama' niteliğinde olduğunu açıkça şikayet konusu olarak dile getiriyor. (Biz bir kişiyi günlerce sorguluyoruz. Bütün ilişkilerini ortaya çıkarıyoruz. Siz 1,5 saatte çağırmışsınız
RTÜK Başkanı'nı ve göndermişsiniz. 'İfadesini aldık' diyorsunuz. Böyle ifade alınır mı?) diyor. Ta başından beri bu konuda güven veren olayı aydınlatmaya çalışan bir
soruşturma mekanizmasının işletilmediği ortada.''
Deniz Baykal, ''
Ergenekon'' soruşturması ile ilgili olarak, insanların fikirlerinden, düşüncelerinden, inançlarından, anlayışlarından dolayı iktidarın hoşuna gitmiyor diye sabahın 4.5, 5'inde kapılarının çalındığını, evlerinde ne var ne yoksa ortalığa döküldüğünü dile getirerek, utanç verici baskılar, muameleler sergilendiğini savundu. Baykal sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama Türkiye'de açıkça yolsuzluk yaptığı Alman savcılığının resmi yazısıyla ifade edilmiş olan kim olduğu belirli insanların doğru dürüst ifadesi alınmıyor. Bilgiler, belgeler takip edilmiyor, soruşturulmuyor. Türkiye'de çok ciddi bir hukuk sorunu var. Hukuk çifte standardı kaldırmaz. Vatandaşların bir kısmı için hukuk, bir kısmı için
hukuksuzluk, böyle bir şey olmaz. Bugün hukuk konusunda tehlikeli ayrışma yaşanmaktadır. Kanunlar bazı insanlar için belli bir türlü, başka bazı insanlar için başka türlü uygulanmaktadır. Bu vahim bir manzaradır.''
-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ-
CHP Lideri Baykal, hükümetin son dönemde yeniden anayasa değişikliğini gündeme getirdiğini, bu konunun yeni bir siyasi gerilime neden olabileceğine işaret etti.
Anayasaların ülkelerin temel belgeleri olduğunu vurgulayan Baykal, iktidarların gelip geçici, anayasanın ise kalıcı olduğunu, kişiye ya da iktidara endeksli belgeler olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''
Parlamentoda her aklına esen, (Yeter çoğunluk var, şu konuyu şöyle değiştireyim) diye yola çıkarsa, ülkede siyasi kargaşa, siyasi belirsizlik kendini gösterir, istikrar çok ciddi şekilde tehdit altına girer. Anayasaya saygı göstermek, temel çerçevesini sahiplenmek, ülkenin barışı ve istikrarı açısından en temel konudur. Anayasa değiştirme sancısı içine AKP'nin girdiğini görüyoruz. Birdenbire (Parlamentoda yeterli çoğunluğum var, bu çoğunluğun ne kadar devam edeceği belli değil. Seçimler bu çoğunluğun elimde kalmayacağını gösterdi. Bir an önce parlamentodaki çoğunlukla denk getireyim parti olarak benim meselem olan bazı konuları anayasa değişikliğiyle çözüvereyim) anlayışına girdiğini görüyoruz.''
Deniz Baykal, anayasa değişikliğiyle ilgili yapılan açıklamalardan cumhurbaşkanlığı süresinin 5 yıldan 7 yıla çıkarılması, parlamento süresinin de 4 yıldan 5 yıla çıkarılmasının öngörüldüğünü anladığını ifade ederek, ''Durduk yerde parlamento ve cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak nereden çıktı?'' diye sordu.
Anayasa değişikliği konusunda tepkilerini özel görüşmede gösterdiklerini dile getiren Baykal, bu konunun gündemde düşeceği umudu taşıdığını söyledi.
-ANAYASA MAHKEMESİ'NE ÜYE ATAMALARI-
Baykal, hükümetin
anayasa değişikliklerine Anayasa Mahkemesi'nden başlamak istediğini, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun önünü açarak, iş yükünü artırmanın hedeflendiğini öne sürdü.
Bu şekilde yeni dairelerin kurulmasının gerekeceğini ve yeni üyelerin atanmasına ihtiyaç olacağını belirten Baykal, bu atamalarda da RTÜK benzeri bir uygulamaya gidilmenin istendiğini kaydetti.
Baykal, ''Bu ciddi ciddi ortaya atılmış projedir. Bu, hukuku siyasetin egemenliğine sokma girişimidir. Hukuku siyasete teslim etmedir. Hukuku siyaseti etkileyen, yönlendiren, frenleyen bir konumdan çıkarma çabasıdır'' dedi.
-YARGININ ÖNÜNDEKİ TAKOZLAR-
Deniz Baykal, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, bir süre önce ''Savcısıyım'' dediği ''Ergenekon'' soruşturmasına ilişkin ''Davanın hiçbir şeyi değilim'' şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlattı.
Bunun olumlu bir gelişme olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Başbakan (Ben savcısı değilim) demeye başladı. Bana diyor ki (Sen de takoz olma. Bu davaya, Danıştay davasına takoz olma. Ben takoz değilim, adaletin önündeki takozları kaldırma peşindeyim. Adaletin önünde gerçekten takozlar var. Hem de az, buz değil, bayağı ciddi, büyük takozlar var, engeller var, onları kaldırmamız lazım. Onlardan bir tanesi mesela milletvekili dokunulmazlığıdır. Adaletin önündeki takozdur.
Başbakan'ın yargı ve adalet konusunda tutumunu yeniden belirlemesine ihtiyaç vardır. Anayasayı değiştirelim, Anayasa Mahkemesi'ni bizim siyasi talimatımızla karar alır hale dönüştürmeye kalkışmayalım. Eğer adalete, yargıya takoz olmayalım diyorsa, elini Anayasa Mahkemesi'ni biçimlendirme çabasının dışına çek. Anayasa değişiklikleri Türkiye'nin milli projesi değil bir AKP projesidir. Bu anayasa değişikliği paketi AKP'nin kendi ihtiyacıyla ortaya çıkan bir iştir.''