Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, eylül ayında
ilköğretim ve liselerde yeni eğitim dönemi başladığını belirterek gerek
Milli Eğitim Bakanlığının, gerekse okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin sorunsuz bir başlangıç için gerekli hazırlıkları yaptığını ve tedbirleri aldığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, öğrencilerin ve velilerin de hazırlıklarını tamamladıklarına inandığını ifade ederek, öğrencilere başarı, yeni dönemin
aileler ile eğitim camiasına hayırlı olmasını diledi.
''Sadece hava şartları bakımından değil,
bölgesel ve küresel gelişmeler bakımından da sıcak bir yaz dönemi geçirdik'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''
Millet olarak içeride ve dışarıda karşı karşıya bulunduğumuz önemli meseleler var. Yönetilmesi gereken sorunlarımız, aşılması gereken
hedeflerimiz var. Asla rehavete kapılmadan, kendimizi yenileyerek, hep birlikte meselelerimize odaklanarak kararlı ve dinamik bir şekilde çalışmamız gereken bir döneme giriyoruz. Bu meseleler içinde öncelik arz edenlerin birisi küresel risklere ve iç gelişmelerin olumsuz etkilerine rağmen
ekonomik büyümemizin devamını temin etmektir.
Güven ve istikrar ortamının güçlendirilmesi bu bakımdan büyük önem taşıyor.''
Konuşmasında, ekonomideki son gelişmeler bahsine daha sonra ayrıntılı olarak döneceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Ancak bir diğer önceliğimiz birlik ve beraberliğimize kast eden bölücü
terörle mücadeledir. Siyasi, askeri, ekonomik, sosyo-kültürel ve
psikolojik her alanda uygulamaya geçirdiğimiz tedbirlerle terör örgütünü içeride ve dışarıda yalnızlaştırmaya, etkisiz kılmaya devam edeceğiz'' diye konuştu.
’'ULUSAL PROGRAM'' HAZIRLIKLARI
Dış gündemlerinde önemli konuların yer aldığını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Önümüzdeki dönemde hep birlikte dikkatlerimizi yoğunlaştırmamız gereken konulardan biri AB
katılım sürecimizdir. Yeni bir
Ulusal Program hazırlamak için çalışmalarımızı başlattık. Bu çalışmada herkesin katkı ve katılımına büyük önem veriyoruz.
Dışişleri Bakanı arkadaşım, siyasi partileri ziyaret ederek katkılarını talep edecek. Sivil
toplum örgütleriyle de birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin kuruluş idealleri doğrultusunda
Türkiye, stratejik bir
tercih olan AB tam üyeliği yolunda ilerleyişini sürdürecektir.''
KKTC VE MÜZAKERELERİN YENİDEN BAŞLAMASI
Başbakan Erdoğan, Kıbrıs'ta kalıcı, kapsamlı ve adil bir çözüm perspektiflerini koruduklarını anımsatarak, ''KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat'la 28
Ağustosta Ankara'da yaptığımız görüşmede son gelişmeleri ele aldık. Müzakerelerin yeniden başlamasını iyi bir başlangıç olarak değerlendiriyoruz. Anavatan ve garantör
ülke olarak, ortaya koyduğumuz temel parametreler çerçevesinde KKTC'nin maruz kaldığı haksızlıkları sona erdirmek için bu süreci de hassasiyetle yürütüyoruz'' diye konuştu.
Erdoğan, bu gelişmelerin yanında ne yazık ki, bölgede yeni bir sıcak çatışmanın ortaya çıktığını vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:
''İlgili aktörlerin gidişatı zamanında fark ederek çatışmayı önleyememiş olmaları üzücüdür. Bu tehlikeli
tırmanış sadece bölgemizde barış ve istikrarı tehdit etmemekte, aynı zamanda küresel düzen için de çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. En azından bundan sonra tarafların aklı selim ve basiretle diplomatik bir çözüm üretmeleri için Türkiye olarak sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz. Diyoruz ki, uluslararası ilişkilerde kimse kazancını başkasının kaybında aramamalıdır. Esasen hiçbir sıcak çatışmanın mutlak kazananı da yoktur. Derin bir tarihe sahip ihtilafları kışkırtacak şekilde
Kafkaslarda barış ve istikrarın bozulması, küresel barış ve istikrar açısından da çok ağır sonuçlar doğuracaktır. Tüm tarafları, az ya da çok herkesin kaybedeceği, herkesin bedel ödeyeceği çatışmacı bir güç yarışından kaçınmaya, bunun yerine, herkesin kazançlı çıkacağı,
işbirliğine dayalı bir rekabete davet ediyoruz.
KAFKAS İSTİKRAR VE İŞBİRLİĞİ PLATFORMU'' ÖNERİSİ
''Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'' önerilerinin bu çabalarının ürünü olduğuna dikkat çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''
Rusya ile
Gürcistan arasındaki çatışmanın çok sayıda masum
sivilin ölümüne neden olması bizim için büyük bir üzüntü kaynağı olmuştur. Yine bu çatışmaların, bölgede istikrarı bozacak tehlikeli gelişmelere zemin hazırlamasından dolayı da ayrıca endişe duyuyoruz. Bölgede kalıcı ateşkesin sağlanması, barış ve istikrarın Kafkaslara bir an önce geri dönmesi için ülke olarak üstümüze düşeni yapmaya devam edeceğiz. Bildiğiniz gibi bu çerçevede, çatışmanın sıcak günlerinde hem
Rusya Federasyonu hem de Gürcistan'a giderek sağduyu ve itidal telkin ettik.
Moskova'da Başkan
Medvedev ve Başbakan Putin ile Tiflis'te de Cumhurbaşkanı Saakaşvili ile yaptığımız görüşmelerde, bir an önce ateşkesin sağlanması ve diplomatik müzakerelerin başlatılması yönündeki beklentimizi ilettik.
Kafkasya bölgesi, kaynağını geçmişten alan ihtilaflara sahip, istikrarın zaman zaman gün yüzüne çıkan gerilimlerle bozulduğu zor bir coğrafya... Bu zorlukların aşılması, bölgeye barış ve istikrarın kalıcı olarak yerleşmesi için bölge ülkeleri arasındaki diyaloğun çok sağlam bir zeminde süreklilik kazanması gerekiyor. Bu çerçevede, Rusya ve Gürcistan ziyaretlerimde Sayın Medvedev, Sayın Putin ve Sayın Saakaşvili'ye Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'nu birlikte oluşturmayı
teklif ettim. Bu önerimizin başta Rusya Federasyonu ve Gürcistan olmak üzere diğer bölge ülkeleri tarafından da paylaşılacağına inanıyoruz. Nitekim girişimimiz çerçevesinde, 20 Ağustosta Azerbaycan'a da bir ziyaret gerçekleştirdik. Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu önerimizi Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev'le de değerlendirme imkanı bulduk. Sayın Aliyev'in de önerimize olumlu yaklaştığını görmekten memnuniyet duyduk.''
GÜRCİSTAN'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ
Erdoğan, bu bölgede barışın ve istikrarın kalıcı biçimde tesisinin dünya barışı için de son derece değerli bir kazanım olacağını belirterek, şöyle konuştu:
''Bu bilinçle çabalarımızı sürdüreceğiz ve şu anda gerek Rusya Federasyonu
Dışişleri Bakanı gerekse Dışişleri Bakanımız Gürcistan Dışişleri Bakanı bu ara bir araya geliyorlar ve görüşmeleri şimdiden hassasiyetle başlatmak suretiyle devam ettirecekler. Türkiye, Gürcistan'ın uluslararası hukuk çerçevesinde bağımsızlığına, egemenliğine ve
toprak bütünlüğüne önem atfetmektedir. Beklentimiz başta
Güney Osetya olmak üzere bölgedeki sıcak çatışma noktalarının ivedilikle huzura kavuşması ve taraflar arasında diplomatik
diyalog kanallarının bir an önce açılmasıdır.''
MONTRÖ ANLAŞMASININ İHLAL EDİLMEMESİNİ TAKİP EDİYORUZ
Bu süreçte
deniz yoluyla boğazlar üzerinden Gürcistan'a insani
yardım sevkıyatının da, Karadeniz'de yeni gerilimlere yol açmadan tamamlanmasını beklediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu aşamaya kadar olduğu gibi bundan sonra da Montrö Anlaşması'nın getirdiği sınırlamalara harfiyen riayet edilmesi büyük önem taşıyor. Montrö'ye göre, sahildar olmayan ülkelerin bulunduracağı gemilerin toplam 45 bin tonu geçmemesi gerekmektedir. Şimdiye kadar Karadeniz'deki gemilerin toplam tonajı bunun çok çok altında, 28 bin 400 ton civarındadır. Anlaşmanın her hangi bir şekilde ihlal edilmemesini hassasiyetle takip ediyoruz.''
SURİYE, IRAK VE İRAN İLE İLİŞKİLER
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ağustos ayı içinde çeşitli ülkelerden önemli liderleri, devlet adamlarını da Türkiye'de
misafir ettiklerini anımsatarak, şunları kaydetti:
''Bu misafirlerimizden biri, davetimize icabet eden
Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Beşşar
Esad oldu. Kendisiyle yaptığımız görüşmelerde bölgesel meselelerden iki ülke arasındaki ilişkilere kadar pek çok konuda fikir alışverişinde bulunduk. Bunlar arasında başta
Irak'ta istikrarın sağlanması, Suriye-
İsrail barış görüşmeleri ve Suriye-
Lübnan ilişkilerinin normalleşmesi gibi konular yer almıştır. Türkiye ile Suriye arasındaki yakın diyaloğun sadece iki ülke ilişkileri için değil, bölge barışı ve istikrarı için de çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bölgedeki ülkelerin birbirini daha iyi anlaması yaşadığımız coğrafyadaki sıkıntıların ortadan kaldırılmasına çok önemli katkılar sağlayacaktır.
Aynı yaklaşımla Irak yönetimiyle de yakın temaslarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede ağustos ayı başında ülkemize bir ziyarette bulunan Irak Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Sayın Tarık
Haşimi ile de bir görüşme yaptık. Sayın Haşimi ile başta Kerkük'te yaşanan son olaylar olmak üzere birçok konuda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk.
Yine ağustos ayı içinde ülkemizi ziyaret eden
İran Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedinejad ile yaptığımız görüşmelerin de çok yararlı olduğunu ifade etmek istiyorum. İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin bu yıl sonu itibariyle 10 milyar dolar seviyesine ulaşacağını tahmin ediyoruz. 2011 hedefimiz iki ülke arasındaki ticaret hacmini 20 milyar dolar seviyesine yükseltmektir. Sayın Ahmedinejad ile yaptığımız görüşmelerde bölgesel meselelerin yanında iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesine yönelik konularda da önemli açılımlar sağladık. İki ülke arasında yatırımları karşılıklı olarak arttırmak ve ekonomik işbirliği imkanlarını geliştirmek noktalarında mutabakata vardık.''
TÜRKİYE-AFRİKA İŞBİRLİĞİ ZİRVESİ
Ağustos ayında yürüttükleri diplomatik temasların bunlarla da sınırlı kalmadığını anlatan Erdoğan,
Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife ile
Romanya Cumhurbaşkanı Sayın Basescu da yine ağustos ayı içinde misafirimiz oldu'' dedi.
Başbakan Erdoğan, 18-22 Ağustos 2008 tarihlerinde ise İstanbul'da Türkiye-
Afrika İşbirliği Zirvesi'ne ev sahipliği yaptıklarını hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti:
''Türkiye tarihi bağlara sahip olduğu Afrika kıtasıyla ilişkilerinde bugüne kadar olması gereken etkinliği sağlayamamıştı. Bu gerçekten hareketle hükümet olarak 2005 yılını 'Afrika Yılı' ilan ettik, yeni bir dönem başlattık. Başta eğitim, sağlık ve kültür olmak üzere hemen her alanda Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi ve işbirliğimizi yeniden ele aldık; önemli atılımlar gerçekleştirdik. Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle toplam ticaret hacmi 2003 yılında 5 milyar dolar seviyesinde iken, bu çalışmalar neticesinde 12 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yeni hedefimiz 30 milyar dolar.
İstanbul'da toplanan Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi işte bütün bu gelişmeleri taçlandıran çok geniş katılımlı bir
buluşma oldu. Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle sadece ekonomik değil, siyasi konularda da önemli yakınlaşma imkanları bulduğu bir zirve oldu. Bir aya sığan bütün bu temaslar, Türkiye'nin önemli bir bölgesel ve küresel aktör olarak ağırlığını her geçen gün arttırdığını gösteren güzel işaretler.''
BM GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYE ADAYLIĞI
Erdoğan, ''İnşallah Türkiye, bu sonbaharda yapılacak seçimler neticesinde BM
Güvenlik Konseyi geçici üyeliğiyle hem bütün bu çabalarını taçlandıracak, hem de dünyamızda barış ve istikrara daha fazla katkı yapma imkânına kavuşacaktır. Aynı anlayışla yolumuza devam ederek ülkemizin uluslar arası etkinliğini arttırmaya, dünya barışına katkı sağlamaya bundan sonra da kararlılıkla devam edeceğiz'' diye konuştu.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, 1923 yılında Türkiye'nin toplam ihracatının 51 milyon dolar olduğunu belirterek, ''Bugün ise geriye dönük 12 aylık ihracatımız tam 127 milyar dolar, bununla da yetinmiyoruz, cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünde
2023 yılında hedefimiz 250 milyar dolar ihracat, bunu başarabiliriz'' dedi
Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, geride bıraktıkları yaklaşık 6 yıllık süreçte, her alanda olduğu gibi Türkiye'yi ekonomik alanda da büyüttüklerini ve büyütmeye devam ettiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, 2002 yılı sonunda iş başına geldiklerinde Türkiye'nin, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Öncelikle ekonomik krizin yaralarını sarmak için seferber olduk. Ancak kendimizi ekonomik krizle sınırlandırmadık, Türkiye ekonomisinin kronik sorunlarının da üzerine cesaretle, kararlılıkla, samimiyetle gittik, gitmeye de devam ediyoruz. Her iki yılda, üç yılda bir Türkiye ekonomik krizler yaşıyordu.
İşsizlik gibi, enflasyon gibi, faizler gibi temel göstergeler zaman zaman iyileşme gösterse bile iki yılda, üç yılda bir gelen krizlerle ani artışlar sergiliyor, geçici iyileşmelerin yerini etkisi uzun sürecek olumsuz ortamlar alıyordu. Türkiye ekonomisinin sorunlarına eğilirken, gelip geçici önlemlerden kaçındık, kronik sorunları çözecek bir yaklaşım sergiledik.''
1923'TEN 2008'E KADAR İHRACATIN SEYRİ
Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin, bugün, geçmişindeki hiçbir dönemle kıyaslanamayacak düzeyde iyi bir seyir izlediğini belirterek, şunları kaydetti:
''Sadece şu rakamlara dikkatinizi çekmek istiyorum: 1923 yılında Türkiye'nin toplam ihracatı 51 milyon dolardı. 1930 yılında bu rakam 71 milyon dolara yükseldi. 1940 yılında ulaşabildiğimiz rakam 81 milyon dolar oldu. 1980 yılı sonunda ihracatımız 2 milyar 910 milyon dolar, 1990 yılında ise 13 milyar dolar oldu. 2002 yılına geldiğimizde toplam ihracatımız 36 milyar dolar seviyesinde idi. Yani
Cumhuriyet tarihimiz boyunca, 79 yıllık sürede ihracatımız 36 milyar dolar seviyesine kadar ulaşabilmişti.
Bu rakamı, 2007 yılı sonunda 107 milyar dolara yükselttik. Bugün ise geriye dönük 12 aylık ihracatımız tam 127 milyar dolar. Bununla da yetinmiyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünde, 2023 yılında hedefimiz, 250 milyar dolar ihracat. Bunu başarabiliriz... Yeter ki, ülkemize, ülkemizin zenginliklerine, ülkemizin dinamik iş gücüne, ülkemizin girişimcilerine inanalım. Yeter ki, birbirimize bağlılığımızı hiç yitirmeyelim. Bir ve beraber olursak, aşamayacağımız hiçbir engel, ulaşamayacağımız hiçbir hedef olmadığını o zaman hep birlikte göreceğiz.''
YTL'DEN TL'YE
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 yılı sonunda,
Türk Lirası'ndan 6 sıfır atacaklarını ifade ettikleri zaman birçok kişinin buna inanmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle devam etti:
''Bunu ulaşılamaz bir hayal olarak görenler vardı.
Enflasyonla mücadelemizi kararlılıkla sürdürdük, enflasyonu belli bir seviyeye çektik ve paradan sıfır atılması için gerekli zemini oluşturduk. 2004 yılında paradan sıfır atılmasına ilişkin yasayı çıkardık, çok başarılı bir
operasyon gerçekleştirdik ve 1 Ocak 2005'ten itibaren de paramızdan 6 sıfırı attık. Milletimiz, çok
şükür, çok kısa bir zaman içinde bu yeni banknotlara, yeni paralara uyum sağladı.
2005, 2006, 2007 ve 2008 yılları bir geçiş dönemi, alışma dönemiydi. Şimdi, 1 Ocak 2009 itibariyle bu geçiş dönemini tamamlıyoruz ve yeniden TL'ye dönüyoruz. Yapılacak operasyon, paralarımızın başındaki 'Y' harfini atmaktan ibaret olacak. Hiçbir karışıklığa, hiçbir tartışmaya mahal vermeden, bu adımı da inşallah tamamlayacağız.
Hazine Müsteşarlığımız ve
Merkez Bankamız bu operasyonla ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar. 1 Ocak 2009 itibariyle büyük bir operasyonu, dünyaya örnek olacak, literatüre girecek bir süreci tamamlamış olacağız.
Bugün Türk Lirası, taşıdığı değerle, taşıdığı saygınlıkla, güçle, dünya para birimleri arasındaki haklı yerini almış durumda. Düne kadar krizlerle boğuşan Türk ekonomisi, bugün layık olduğu, özlediğimiz, arzuladığımız seviyelere ulaşıyor.
Bugün Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 17'inci ekonomisi konumundadır. Bugün Türkiye ekonomisi, Avrupa'nın en büyük 6'ıncı ekonomisi konumundadır. Bugün Türkiye'nin müteahhitlik sektörü, Çin ve ABD'den sonra dünya genelinde üçüncü sırada yer almaktadır. Bunlar Türkiye'nin ekonomik istikametinin doğru olduğunun bariz işaretleridir.''
EKONOMİDEKİ İYİLEŞMEYİ HER FERDE ULAŞTIRMAK
Ekonomideki iyileşmeyi, ekonomideki büyümeyi, eşit ve adil bir biçimde Türkiye'nin her karış toprağına, her bir ferdine ulaştırmak için de yoğun bir gayret içinde olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Biliyorsunuz, Cumhuriyet tarihimizin en büyük yol hamlesini, en büyük hava taşımacılığı,
demir yolu ve deniz taşımacılığı hamlelerini yaptık. Cumhuriyet tarihimizin en büyük konut seferberliğini başlattık.
Enerji noktasında, sağlık, eğitim noktasında,
adalet,
emniyet noktasında çok başarılı çalışmalara imzamızı attık. Refahı,
kalkınmayı, ilerlemeyi, en ücra köşelere kadar ulaştırmanın heyecanı ve kararlılığı içinde olduk. 6 yılda birçok sorunu çözdük, birçok kronik sorunu çözüm yoluna koyduk. Çözüm bekleyen başka sorunlarımız yok mu? Elbette var. On yıllar boyunca üst üste birikmiş sorunları bir anda çözüp atmak mümkün olmuyor. Ancak zamanı geldikçe, zemini geldikçe bunları da çözüyoruz, çözeceğiz.
Bakınız, çalışanlardan zorla kesilen ve ardından da yılan hikayesine dönüşen zorunlu tasarrufu tamamen
tasfiye ettik; çalışanlarımıza tam 13 buçuk milyar YTL'yi, yani 13 buçuk katrilyonu ödedik.
Hiç gündemde yokken, konut edindirme yardımı kesintilerini, yani KEY diye
halk arasında ifade edilen, bizzat bu kesintiyi hükümet olarak biz gündeme getirdik, zorlu bir çalışmanın ardından KEY paralarını da ödemeye başladık. Bugüne kadar 2 katrilyon yani 2 milyar YTL'yi hak sahiplerine ödedik, ödemelerimiz devam ediyor. Ortaya çıkan aksaklıklar konusunda da ilgili arkadaşlarımız çalışıyorlar. Bütün hak sahiplerine hakları ödenecek.''
İMKANLAR EL VERDİKÇE'
''Şunu bütün kalbimle, bütün samimiyetimle ifade etmek istiyorum: İmkanlar el verdikçe, Türkiye'nin şartları ilerledikçe, iyileştikçe, bu imkanları, bu iyileşmeleri ilk önce çalışanlarımıza yansıtmaktan asla kaçınmayız'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Nitekim 6 yıllık süre boyunca da yaptığımız budur. Bakınız; 2002 yılında en düşük memur maaşı,
aile yardımı dahil olmak üzere 392 YTL seviyesinde idi. En son, önceki hafta açıkladığımız ek zamlarla birlikte en düşük memur maaşı bin 118 YTL seviyesine yükseldi. Ortalama memur maaşı 2002 yılında 578 YTL seviyesinde iken, son zamlarla birlikte bin 360 YTL oldu. Bu 5 buçuk yıl içinde memur maaşlarını enflasyona ezdirtmedik, üstelik de geçmiş yıllardan gelen kayıplarını önemli oranda telafi ettik.
Bugün geldiğimiz seviye elbette ideal seviye değildir, elbette arzuladığımız seviye bu değildir. Ancak, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Türkiye'nin imkanları arttıkça, Türkiye'nin refahı arttıkça, bunu öncelikle çalışanlarımıza yansıtmaya devam edeceğiz ve şuna özenle dikkat edeceğiz enflasyon hiçbir zaman halkımızı artık ezen bir canavar olmayacak, her geçen gün bu canavarın tesiri,
evet vatandaşımızın üzerinde baskısını azaltacaktır.''
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin altı yıla yakın zaman önce başlattığı büyük değişim atılımını bugün bütün hızıyla devam ettirdiğini belirterek, şunları kaydetti:
''Ülkemizin her köşesinde yeni yatırımlar yapılıyor, geleceğin ihtiyaçlarını bugünden karşılamaya matuf projeler gerçekleştiriliyor. 7-8 Ağustos tarihlerinde düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıl dönümünü kutlamak için gittiğimiz Bitlis'te, bu atılımın nişanesi olan tesisleri de hizmete açtık. Toplu olarak hizmete açtığımız tesisler arasında ilköğretim okulları, çeşitli liseler, derslikler ve bir
yurt vardı. Yine tamamlanan
Tatvan Sahil Yolu'nu ve Bitlisli kardeşlerimize yeni iş imkanları sağlayacak bir çimento
üretim tesisini de hizmete açtık.''
120 KÖYE 120 PARK PROJESİ
''19 Ağustosta İstanbul'da
erken yaşta kaybettiğimiz
Futbol Federasyonu Başkanımız
merhum Hasan Doğan'ın adını taşıyan
Kartal Spor Kompleksi'nin açılışını yaptık'' diyen Erdoğan, şunları söyledi:
''Aynı törenle İstanbul'un her iki yakasında 120 köyümüze Büyükşehir Belediyemiz tarafından yaptırılan 120
Park'ı hizmete açtık. 120 Köye 120 park projesi bizim çok önemsediğimiz, özellikle de çevreciliğin en güzel ifadesi olan yerel yönetimlerimize örnek gösterdiğimiz bir proje.
Artık köylerimize de sosyal,
sportif, kültürel tesisler kazandırma, kültürel tesisler kazandırma, köylerimizin hayat standartlarını da yükseltme zamanı geldi diye düşünüyoruz. Bu çerçevede 120 köye 120 park projesini bir
ilk adım olarak görüyoruz, nice başka projeye ilham vermesini bekliyoruz. 23 Ağustosta bu defa Rize'de bir sağlık ocağı, bir sağlık merkezi ve bir termal ötelin açılışlarını gerçekleştirdik. Bugün Türkiye'nin nasıl bir kalkınma dinamizmi içinde olduğunu, nasıl bir yatırım seferberliği içinde olduğunu gösteren güzel örnekler bunlar. İnşallah, bu yatırımlar Türkiye'ye geleceğini kazandıracak, güzel projeler her geçen gün artarak devam edecektir. Türkiye emin adımlarla hedeflerine yürüyor, kimsenin bundan şüphesi, endişesi olmasın.''
Her ağustos ayının sonunda büyük
zaferin yıl dönümünde,
30 Ağustos Zafer Bayramını milletçe büyük coşku ile kutlandığını anımsatan Erdoğan, ''Konuşmamın sonunda Zafer Bayramınızı kutlarken,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve istiklal kahramanlarımız başta olmak üzere bu ülke için canını feda etmiş bütün şehitlerimizi bir kere daha rahmetle, şükranla anıyorum'' diye konuştu.
Erdoğan, ''Ulusa Sesleniş''i, ''Hafta başından itibaren idrak edeceğimiz barış ve hoşgörü ayı
mübarek Ramazan'ın da ülkemiz, milletimiz,
İslam alemi ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum'' diyerek tamamladı.