Acaba
Başbakan blöf mü yapıyor?
AK Parti tek başına
iktidar olmazsa gerçekten siyasetten çekilecek mi? Bu sözleriyle seçmene
şantaj yaptığı söylenebilir mi? Niyeti, MHP gibi tek başına iktidar olma iddiasında bulunan ya da
CHP gibi birinci parti olacağına inanan partileri köşeye mi sıkıştırmak?.. Bunun gibi çok sayıda soru akla gelebilir. Komplo teorisyenlerine gün doğdu. Birileri, Erdoğan'ın tek başına iktidar olmaktan ümidini kestiğini, bu yüzden önce siyasetten çekileceğini, daha sonra da referandumla Cumhurbaşkanı seçileceğini bile söyleyebilecektir.
* * *
Aslında, icraat adamlarına iktidardan muhalefete düşmek zor gelir. Rahmetli
Menderes, 1957
seçimlerini kaybedip muhalefette kalmayı göze alsaydı, 27
Mayıs rezaleti meydana gelmezdi.
Demirel de, muhalefette iktidardaki kadar başarılı olamamıştır.
26
Mart 1989 Mahallî Seçimleri'nde
ANAP olarak yüzde 22 oyla hezimete uğramıştık. Merhum
Özal, 1989 Kasımı'nda yapılacak Cumhurbaşkanı seçimini
hedef almıştı. Kendisini ziyaret ederek, Cumhurbaşkanı olmamasını; ANAP'ın başında kalarak siyasete devam etmesini söyledim ve "Turgut ağabey, bir dönem muhalefette kalsak da daha sonra tekrar gümbür gümbür gelir, reformlarımıza bıraktığımız yerden devam ederiz" dedim.
'Ne muhalefeti?!..' diye tepki gösterdi ve "Ben CHP gibi muhalefette kalıp
vakit öldüremem. Siyaseti bırakır çekip giderim" dedi.
Bugün Türkiye'de, 'iyi saatte olsunlar' tarafından bir
toplum mühendisliği projesi uygulanmaya çalışılıyor. Buna göre, AK Parti 275 milletvekilinin altına düşürülmeli ve 'CHP-MHP
Koalisyonu' kurulmalıdır. Projeyi yürütenler, Erbakan'ı AK Parti'nin üzerine salarken, DYP ve biraz da GP'yi iteklemeye çalışıyorlar.
Bu durumu gayet iyi değerlendiren Erdoğan, Isparta'daki beyanıyla resti çekmiştir.
* * *
Bizce Başbakan bu sözüyle riske girmemiş; bilakis AK Parti'ye yeni puanlar kazandırmıştır. Şöyle ki;
1. AK Parti'nin
oy oranı, kamuoyu araştırmalarının büyük çoğunluğunun
ittifak ettiği gibi, yüzde 40 civarında tahmin edilmektedir. AK Parti her gün bu araştırmaları yaptırmakta ve tek başına iktidara geleceğini açıkça görmektedir. Bizim de kanaatimize göre, barajı 3 parti geçecek ve AK Parti'nin oy oranı yüzde 38'in altına düşmeyecektir. Bu da AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesi demektir.
2. Seçim konuşmalarının kalitesi son günlerde iyice azalmış ve
parti liderleri saçmalamaya başlamışlardır.
Baykal, seçimi kaybederse Rodos'a
yüzme, Ağar da Hakkâri'ye yürüme sözü vermiştir. Bu gayrı ciddî vaatlere karşılık, Başbakan'ın siyasetten ayrılacağını söylemesi ve rakiplerini de buna davet etmesi, ciddî bir meydan okumadır. Bu rest, ayrıca toplum mühendislerine karşı da çekilmiştir.
3. Baykal'ın siyasî hayatı, iniş çıkışlarla doludur. Ağar, 28 Şubat'ta sıkışınca siyaseti terketmiştir. Bahçeli ise 2002 seçim sonuçları alınınca siyasetten çekildiğini söylemiştir. Halbuki, Erdoğan'ın buna benzer zigzagları yoktur. Bu itibarla sözleri ciddiye alınacak ve tesirli olacaktır.
Yıllar sonra çekildiğim köşemde, rahmetli Özal'ı da, sayın Erdoğan'ı da çok iyi anlıyorum ve siyasetin bu şekilde yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.
HASAN CELAL GÜZEL/RADİKAL