Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Başta BM olmak üzere, uluslararası çevreler
İsrail'in tek taraflı, şımarık uygulamalarına
prim vermeye, bu insanlık dışı uygulamalarına gözlerini kapamaya devam ederlerse, işlenen bu suçun bir faili olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır'' dedi.
Başbakan Erdoğan,
Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
''İsrail hükümet politikalarının saldırganlığı, İsrail halkının geleceğini tehdit etmektedir. Barışın önündeki engel İsrail hükümetinin zihniyetidir, yönetiminin zihniyetidir. İsrail hükümeti tarafından aslında İsrail halkı ablukaya alınmıştır.
Daha da vahimi, öldürdüğü sivillerin
ülkesi tarafından kendisinden talep edilen özür ve tazminat taleplerine de
kulak tıkamakta, kendisini hukukun üstünde görebilmektedir.
İşte bunun son örneğini Mavi
Marmara saldırısını araştırmak üzere kurulan panelin hazırladığı
raporda gördük. Bu vesile ile tekrar söylüyorum; bu raporun bizim için hiçbir hükmü yoktur, olmayacaktır.
Gazze;ye uygulanan ablukanın yasal olduğunu söyleyecek kadar İsrail tezlerinin esiri olan bu rapor bizim için,
Arapça ifadesiyle 'ke en lem yekün', yok hükmündedir. Gazze ablukasını meşru gören hiçbir cümleyi tanımadığımızı bir kere daha ilan ediyorum.
Şunu da özellikle belirtmek isterim ki başta BM olmak üzere, uluslararası çevreler İsrail;in tek taraflı, şımarık uygulamalarına prim vermeye, bu insanlık dışı uygulamalarına gözlerini kapamaya devam ederlerse, işlenen bu suçun bir faili olarak anılmaktan kurtulamayacaklardır.
Şu iyi bilinmelidir: İsrail ne zaman makul, sorumlu, ciddi, insan hakkına,
yaşam hakkına saygılı, 'normal' bir devlet olarak davranırsa, ancak o zaman içine düştüğü yalnızlıktan kurtulmayı başarabilecektir.
Türkiye;nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için gerekli gördüğü şartlar halen geçerlidir.
İsrail özür dilemedikçe, öldürülen şehitlerimizin ailelerine tazminat ödemedikçe ve Gazze;ye uyguladığı ablukayı kaldırmadıkça Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi söz konusu olamayacaktır.''
-PALMER RAPORU-
Başbakan Erdoğan,
Palmer Raporu açıklanmadan önce basına sızdırılmasının hemen ardından İsrail ile ilişkilerimizde bazı tedbirleri hemen uygulamaya koyduklarını dile getirerek, alınan bu kararlara göre, Türk-İsrail diplomatik ilişkilerinin ikinci katip düzeyine indirildiğini, Türkiye ile İsrail arasındaki askeri anlaşmaların askıya alındığını ifade etti.
Doğu Akdeniz'de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacağına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımadığını belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:
''İsrail'in 31
Mayıs 2010 tarihi itibariyle Gazze'ye yönelik olarak uyguladığı ablukanın Uluslararası Adalet Divanı'nda incelenmesini sağlayacaktır.
Bu doğrultuda BM Genel Kurulunu harekete geçirmek için girişimler başlatılacaktır. İsrail saldırısının Türk ve
yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak
arama girişimlerine tarafımızdan gereken her türlü
destek verilecektir.
Hiçbir ülke uluslararası hukukun üzerinde olmadığı gibi uluslararası hukuk da sadece bazı ülkelerin güdümünde değildir, olamaz. Daha adil, daha yaşanılabilir, daha güvenli bir dünya düzeni için bireyler gibi devletler de işledikleri
cinayet suçlarının bedelini ödemek durumundadır.
Terör suçlarının bedelini ödemek durumundadır. Türkiye olarak ülkemize ve uluslararası hukuka karşı yapılan her türlü eyleme karşı sesimizi yükseltmeye ve bu eylemlerin karşılıksız kalmaması için gerekenleri yapmaya devam edeceğiz.
Bu vesileyle Sayın Arap Birliği Genel Sekreteri'nin İsrail ile ilişkilerimizde aldığımız tedbirlere vermiş olduğu destekten dolayı kendilerine bir kez daha huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum. Bu desteğin ve dayanışmamızın, ablukanın gayrı hukukiliğini
tescil etmek amacıyla Uluslararası Adalet Divanı'nda başlatacağımız süreçte de devam edeceğine eminiz.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail-
Filistin meselesinin devletler arası bir meselenin ötesinde bir insanlık meselesi olduğunu vurgulayarak, ''Onlarca yılın meselesidir. Sadece Orta
doğu açısından değil, küresel barış açısından da
tayin edici bir meseledir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Kahire'de, Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi'nin açılış oturumunda konseye hitap etti. Filistin davasının, ''ayaklar altına alınmak istenen insanlık onurunu ayağa kaldırma ve dik tutma mücadelesi'' olduğunu her fırsatta ifade ettiğini hatırlatan Erdoğan, bu yüzden bu davanın sadece Filistin'in ve Filistinlilerin değil,
adaletten, hak ve hukuktan, insaniyetten yana olan bütün devletlerin, bütün milletlerin ortak davası olduğunu söyledi.
''Bu mesele asla herhangi bir mesele değildir. İsrail-Filistin meselesi devletler arası bir meselenin ötesinde bir insanlık meselesidir, onlarca yılın meselesidir. Sadece
Ortadoğu açısından değil, küresel barış açısından da tayin edici bir meseledir'' diye konuşan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bulunduğu
bölgede yaşanan olayların, Ortadoğu'daki sorunların merkezinde yer alan İsrail-Filistin ihtilafının yattığı gerçeğini gölgeleyemeyeceğini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İsrail- Filistin meselesi artık boyutlarını çok aşarak uluslararası düzenin meşruiyetini belirleyen bir mesele haline gelmiştir. Gazze bu durumda oldukça uluslararası düzende hak, hukuk, meşruiyet gibi kavramların ne anlama geldiği konusunda
kaos derinleşecektir.
Bu meselede statükonun sürdürülmesi artık mümkün değildir. Zulüm üzerinden
siyaset yapanlar, zulümlerinin ebedi, güçlerinin mutlak olduğunu zannedenler sonunda mutlaka kaybedeceklerdir. Mesele çok açık ve nettir. Filistinli kardeşlerimiz özlemini çektikleri devletlerine artık kavuşmalıdır. Bu nedenle Filistin devletinin tanınması yegane doğru yoldur. Bu bir seçenek değil zorunluluktur.
Filistinli halkının bu haklı ve meşru mücadelesini bütün gücümüzle desteklemeliyiz. Allah'ın izniyle, içinde bulunduğumuz ay sona ermeden
Birleşmiş Milletler'de Filistin'i çok farklı bir statüde görme imkanı bulacağız. Bu amaç doğrultusunda Filistinli kardeşlerimizle el ele vermeli ve ortak çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeliyiz.
Artık Gazzeli Muhammed'in, Nabluslu Ayşe'nin, Ramallahlı İbrahim'in, Kudüslü Zeynep'in, El Halilli Osman'ın bayrağının Birleşmiş Milletler'de dalgalanmasının zamanı gelmiştir.
Gelin, özlemi duyulan o Filistin bayrağını en kısa zamanda göndere hep beraber çekelim. Gelin, Filistin bayrağını göndere çekelim ve o
bayrak Ortadoğu'da barışın, adaletin sembolü olsun. Gelin, Ortadoğu'ya hak ettiği barış ve istikrarın gelmesine katkıda bulunalım.''
Başbakan Erdoğan, sözlerini, konsey toplantısının başarılı geçmesi, tüm bölge ve dünya için hayırlı sonuçlar doğurmasını dileyerek tamamladı.