CHP'de genel başkan değişiminin sancılarını konu alan son yazısında Barlas CHP'nin başına ilginç bir isimi önerdi
CHP'ye Kılıçdaroğlu değil Ahmet Altan genel başkan olmalıydı...
Muhalefet etmek gerekçesiyle akla ziyan iddiaları seslendirmek ya da
kabak tadı vermeye başlayan bir üslupla tüm
siyasetin ortak sorunları olması gereken yaraları kaşımak, kimseyi bir yere götürmez.
Akla ziyan iddialara örnek olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 27
Nisan e-
muhtırası için
"e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konulmuştur. Sayın Erdoğan'la Sayın Büyükanıt işbirliği yapmıştır"demesi gösterilebilir.
Bu mantıktan giderek
"Baykal'ın ayıplı video kaseti Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olması için medyaya sızdırılmıştır. Kaseti sızdıranlarla Kılıçdaroğlu işbirliği yapmıştır" deseniz, bu akla ziyan bir yaklaşım olmaz mı?
"AKP hükümetiyle birlikte orduyu yok etmek için özel çaba harcanıyor... Benim bildiğim, emekli generaller darbe yapamaz. Bir dönem teşebbüs etmişlerse yargılarsınız" diyerek sosyal demokrat olduğu iddia edilen bir partinin lideri konumunda rejimin
sivilleşmesi sancılarına yaklaşırsanız, size "
Talat Aydemir ikinci darbe girişiminde
muvazzaf mıydı" diye sorarlar.
Aslında CHP
Kurultay delegelerinin
"Değişiyoruz" diyerek Baykal'ın yerine Kılıçdaroğlu'nu seçmeleri
"Değişim" kavramını da kargaşaya boğdu.
Değişimin yozlaşması
Neticede Baykal da 28
Şubat post-
modern darbesine
destek verirken
"Silahlı kuvvetler de sivil toplum örgütüdür" benzeri sözler söylememiş miydi?
Cevabı bulunması gereken soru şu:
-CHP'nin gerçekten değişmesi için kimi veya nasıl bir kişiyi genel başkan seçmesi gerekirdi?
Bana göre mesela
Taraf gazetesinin kurucusu ve başyazarı Ahmet Altan CHP'nin Genel Başkanı olsaydı, hem
AK Parti iktidarı gerçek muhalefetin ne olduğunu görürdü, hem de CHP'liler gerçek sosyal demokrat bir partinin sivilleşme ve özgürlükler alanında nasıl davranması gerektiğini anlarlardı.
Kemal Kılıçdaroğlu derin devletin ve darbe girişimcilerinin sözcülüğünü bırakıp bir gün Ahmet Altan'ın son yazısında ele aldığı durumları aynı yüreklilikle seslendirebilirse, etro
marka gömleğinden öteye bir kimlikle hatırlanacaktır.
Kılıçdaroğlu darbecilere destek vermek yerine bir konuşmasında şunları söyleyebildi mi?
Ahmet Altan'ın gözlemleri
-
Orduyla
PKK arasındaki savaş yirmi beş yıldır sürüyor.
Savaş "askerî" açıdan hiçbir yere varmıyor. Ama "siyasi" açıdan ciddi sonuçlar yaratıyor...
Türkiye asla
"demokratik", "adil", "özgür" bir düzene kavuşamıyor, Türk tarafında da Kürt tarafında da "siviller" asla güçlenemiyor.
-Tam
"barış" ilan edilecekken Türk subaylarının "yola çıkardığı" ve PKK'lıların öldürdüğü 33 asker konusunu bile gerektiği gibi sorgulamadı.
Dağlıca baskınından sonra
"baskında" yaşananların sorumluluğu "esir düşen" askerlerin üstüne yıkılmaya çalışıldığında bizim gazete işin üstüne gitti. Ve, Dağlıca gerçekleri açığa çıktı.
Barışa karşı şiddet artıyor
-MİT,
"PKK'lıların zayiat vermemesi için Heron'un düşürülmesini isteyen iki subayın konuşmasını" kaydedip Genelkurmay'a bildirmişti ama Genelkurmay ciddi bir soruşturma yapmamıştı. Hantepe baskını on gün önceden istihbarat tarafından bildirilmişti, bu sürede PKK ağır silahları Hantepe bölgesine rahatça getirmişti ve gene hiçbir önlem alınmamıştı.
- Yirmi beş yıldır çocukların öldüğü
"garip bir savaş" sürüyor... Bu baskınların sonrasında Kürtlerin arasında PKK, Türklerin arasında "ordu" iktidarını pekiştiriyor, iki tarafta da
"silahsızların" hükmü kalmıyor, sivil siyaset imkânı ve barış yolu kapanıyor. Ne zaman "barış" ihtimali artsa
"şiddet" de beraberinde artıyor.