AK Parti Genel Başkanı ve Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan, kabineye dışarıdan bakan alınmasını eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, ''Kendi
koalisyon hükümetinizde battınız ve batarken, Amerika'dan Sayın Derviş'i hükümetinize dışarıdan aldınız. Bir şeyi söylerken samimi olalım, dürüst olalım. yani kendi yaptığınızda oluyor da bir başkası yaparken niçin olmuyor?'' dedi.
Partisinin
TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, tarihte eşine az rastlanır bir
finans krizinin içinden geçildiğini belirtti. Bazı rakamlar vereceğini kaydeden Erdoğan, ''Bu rakamlar sizi sıkmasın. Belki not almak isteyenler olursa onlar da notlarını alsınlar, bunda fayda var. Çünkü, görüyorum ki
ülkemizde herhalde notlar çok daha itibar görecek'' diye konuştu.
AK Parti öncesinde 40 yıl incelediğinde ortalama her 2-3 yılda bir
Türkiye ekonomisinin krize sürüklendiğini kaydeden Erdoğan, kendisinin bu krizleri bizzat tecrübe ettiğini, etkilerini gördüğünü vurguladı. Türkiye'nin 10 yıllarını ve bütün birikimlerini heba eden bu krizlerin, bir kısım siyasi istikrarsızlık neticesinde ortaya çıktığını anlatan Erdoğan, süreçler iyi yönetilemediği için de etkilerinin ülke ve millete çok ağır olduğunu söyledi. Diğer bazı krizlerin ise küresel nitelik taşıdığına işaret eden Erdoğan, ancak bu küresel krizlerin de Türkiye'ye çığ gibi büyüyerek geldiğini, yine ülke iyi yönetilmediği için etkisinin diğer ülkelere nazaran daha büyük olduğunu vurguladı.
''Ülke ve millet olarak bu krizlerde çok ağır bedeller ödedik. En
küçük bir siyasi
tartışma,
ekonomik krize dönüştü,
seçim kelimesi telaffuz edildiği anda ekonomik dengeler alt üst oldu'' diyen Erdoğan, güven veren ekonomik politikalar oluşturulamadığını, mali ve para politikaların ise geceden geceye değiştiğini, güven zemininin tamamen yok olduğunu kaydetti. Erdoğan, tüm kriz süreçlerinde en ağır bedelleri, dar gelirliler, ücretliler, yoksullar ve küçük işletmelerin ödediğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Şimdi dikkat ediniz; 6,5 yıl boyunca yaşadığımız onca sıkıntıya ve atlattığımız onca badireye rağmen, ekonomi politikalarımızdan asla taviz vermedik. Bu son derece önemli. Ne ulusal, ne küresel sorunlar, bizi ekonomi politikalarımızdaki kararlılığımızdan vazgeçirmedi. 2004'te
yerel seçim yaşadık, 2007'de demokrasiye yönelik, milli iradeye yönelik istikrarı bozmayı
hedef alan tartışmalar yaşadık. 2007 yılında, bir 14
Mart yaşadık. Bunların hepsinin bu ülkeye bir bedeli var. Bir
referandum yaptık, cumhurbaşkanlığı seçimlerini neticelendirdik. 29 Mart'ta bir yerel seçim daha yaptık. Tüm bunlara paralel olarak Irak'ın işgali gibi,
Gürcistan-
Rusya krizi,
Gazze saldırısı, çeşitli
terör saldırıları gibi bizi doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren sorunlara şahit olduk. Tüm bu ve benzeri olaylarda,. ekonominin dengeleri sarsılmadı, hedeflerimizde bir sapma olmadı. 2002 sonunda görevi devraldığımızda ekonominin öncelik sırası neyse, 6,5 yıl boyunca ve bugün de sıra, o oldu,
sıralama hiç değişmedi. Türkiye küresel finans krizini de bu sağlam yapıyla, bu kararlı tutumla karşıladı.''
Türkiye'nin AB üyesi olmadığını, henüz
katılım müzakerelerini yürüttüğünü hatırlatan Erdoğan, Maastricht kriterlerini karşılamakla yükümlü bir ülke olmadığı halde, hem
bütçe açığında hem de borç yükünde Maastricht kriterlerini tutturduğunu, bir çok AB üyesi ülkeden daha iyi performans sergilediğini söyledi.
ABD ve Avrupa'da bir çok
banka iflas ederken, Türkiye'de iflas eden tek bir banka olmadığını kaydeden Erdoğan, yaptıkları düzenlemelerle hiçbir bankanın batmadığını, zorluk yaşamadığını kaydetti. Krizin sinyalleri alınır alınmaz bankaların likiditesinin yükseltildiğini, açık pozisyonda çalışmalarının önüne geçildiğini ifade eden Erdoğan, bankacılık sistemine
şüpheli, zararlı ürünlerin girmesine izin verilmediğini, tüm dünyada bankalar için minimum
sermaye oranı yüzde 8 istenirken,
BDDK'nın bu oranı yüzde 12'ye çektiğini anlattı.
Yeni kabinede tüm kamu bankalarını tek elde topladıklarını, koordinasyon noktasında önemli bir adım attıklarını belirten Erdoğan,
Hazine dahil tüm koordinasyonu tek bakana verdiklerini, bunun yanında
TMSF, BDDK ve SPK'yı da tek elde ilintili hale getirdiklerini ifade etti.
-BAHÇELİ'YE YANIT...-
''Bugün yine ilginç bir şey oldu'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sağ olsun, muhalefette olan partilerden bir tanesinin lideri şu ifadeyi kullanıyor; 'Kabineye dışarıdan bakan almayı egemenlik ilkelerine uygun bulmadığını' söylüyor ve benim cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parlamento dışında bir adayın olamayacağı noktasındaki düşüncelerimi bununla benzetiyor. Tabii bu, Sayın Bahçeli sadece
elma ile armudu birbirine karıştırmak gibi bir şey... Bize bunu
tavsiye ederken, önce aynaya bir bak. Kendi koalisyon hükümetinizde battınız ve batarken, Amerika'dan Sayın Derviş'i hükümetinize dışarıdan aldınız. Lütfen, yani bir şeyi söylerken samimi olalım, dürüst olalım. Yani kendi yaptığınızda oluyor da bir başkası yaparken niçin olmuyor? Kaldı ki bizim siyasi tarihimize baktığınızda, benim yaptığım incelemelerde 20'ya yakın bu şekilde kabinelere dışarıdan girmiş bakanlar vardır. Yasalar buna müsaade ediyor mu? Ediyor. Mesele bitmiştir. Ehliyetiyle, liyakatiyle her şeyiyle iyidir ama dışarıdan olması egemenlik ilkeleriyle bağdaşmıyor. Ne demek o yani? Ehliyet ve liyakatiyle iyiyse, ülke bundan istifade edecekse, mesele bitmiştir. Senin buradaki düşüncen beni o kadar da ilgilendirmiyor, kusura bakma. As olan ülkemin kazanması. Buna böyle bakacağız. İçinden geçtiğimiz bu süreçte, dış politikada çok çok önemli adımları, kararlı bir şekilde atmamız gerekiyor. Bu konuda da bizler, hakikaten çok önemli yükü almış, bizimle beraber, şahsen benim başmüşavirim olarak bu süreçte önemli görevleri üstlenmiş olan arkadaşımızı, bu göreve
ehliyeti, liyakati buna elverdiği için, sadece teoride değil, pratikte bir çok faydasını yaşadığımız için getirdik, bu arkadaşımızı
Dışişleri Bakanı yaptık. İnanıyorum ki burada da faydalı olacak. Tabii başımızı kuma gömmeyelim arkadaşlar. Ne görmek istiyorsanız ona göre bakarsanız, gerçekleri göremezsiniz. Ne görmek istediğinizi değil, görülmesi gerekeni arayın. Bunu ararsanız o zaman gerçekleri görürsünüz. Buna dikkat etmemiz lazım. Bu süreç içinde en küçük bir siyasi tartışma ekonomik krize dönüştü. Bunları gördük. Seçim kelimesi telaffuz edildiği anda, ekonomik dengelerin nasıl alt üst olduğunu hep gördük.''
AA