Genel Başkanı Devlet Bahçeli, terörist başına gitmenin kutsandığını ifade ederek, "Ben de Silivri'ye gidip terörist olmakla ve terör örgütü kurmakla suçlanan, bize göre de terörle mücadelede tarihi vazife üstlenen ve bu konuda eşsiz hizmetleri bulunan 26'nci genelkurmay başkanımızı ziyaret edeceğim ve onunla Allah'ın izniyle kucaklaşacağım." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada İmralı ile gerçekleştirilen görüşmeleri ağır bir dille eleştirdi. Bahçeli, "Bölücülük biberonundan kana kana içen süt kardeşlerin galibiyet çığlığı atmalarına müsamahamız ve iznimiz asla olmayacaktır. Bu gelişmeler karşısında bir hususun altını çizerek duyurmak istiyorum. Madem İmralı'ya ziyaret sıklaşmıştır, değil mi ki terörist başına gitmek kutsanmıştır; bu durum karşısında İmralı'daki terörist sizin olsun. Biliniz ki ben de Silivri'ye gidip terörist olmakla ve terör örgütü kurmakla suçlanan, bize göre de terörle mücadelede tarihi vazife üstlenen ve bu konuda eşsiz hizmetleri bulunan 26'nci Genelkurmay Başkanımızı ziyaret edeceğim ve onunla Allah'ın izniyle kısa süre içinde kucaklaşacağım." diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İmralı ile yürütülen görüşmelerle ilgili olarak, ''Müzakere ve müzakereden sızan başlıklar ihanetin daniskası değildir de nedir? Türkiye'nin çökmesi, Türk milletinin parçalanması için daha ne yapılacak, daha neler uygulamaya koyulacaktır?'' dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın terör örgütüyle konuşmayı siyaset zannettiğini söyledi.
Erdoğan'ın ''Terörle mücadele, siyasetle müzakere'' sözleriyle terör örgütünün bir numaralı failini siyasetçi mertebesine çıkardığını savunan Bahçeli, ''Hükümetin İmralı'ya boyun eğmesi, İmralı'daki bebek katilinden sözde çözüm ve barış adına medet umması tarifi çok zor olacak bir travma ve alçalma halidir. AKP, 30 bin kişinin kanını elinde taşıyan bir terör mahkumundan insaf, merhamet ve icazet beklemektedir'' diye konuştu.
Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Öcalan ile yapılan görüşmelerde anadil eğitimindeki zamanlamanın, Anayasa'da Türk kavramının tasfiyesi ve Kürt kimliğinin anayasal güvenceye alınmasının, KCK tutuklularının salıverilmesinin, yerel yönetimlere özerkliğin ve Öcalan'ın hapishane şartlarının düzeltilmesinin müzakere edildiğini anlatan Bahçeli, şunları söyledi:
''Yani Türkiye'nin bölünmesi, federasyona dönüşmesi, PKK'nın affı, İmralı canisinin önce eve, sonra da özgürlüğüne kavuşması aşama aşama gerçekleştirilecektir. Bu gelişmelerin hakimiyet ve hürriyetimize en kesif darbe olduğunu görmek istemeyenlerin, Kandil'in İmralı'ya racon kestiğini hayasızca dile getirmeleri ise şüyuu vukuundan beter bir saptırma olarak belirmiştir. İmralı canisine ses çıkaramayan, karşı gelemeyen, hatta toz kondurmayan küçük beyinlerin, asıl meydan okumanın büyük milletimize olduğunu görememeleri kendi fıtratlarıyla son derece münasiptir.
Palavracılar, tufeyliler, yanar dönerler işbaşı yapmış, müzakereleri masumlaştırmaya soyunmuşlardır. Taklit akıl ve transfer metotlarla tepki ve direnişleri törpüleyeceklerini hesaplaşmışlar, fakat yanlış hesabın milliyetçi hareketten döneceğini tahmin edememişlerdir. Üstelik bir de partimizin İmralı müzakerelerine destek olması gerektiğini söyleyecek kadar zeka ve basiret yoksunu olduklarını ispatlamışlardır. Ama hala bir şansları vardır. Ne zaman ki okyanuslar kuruyup çöle dönerse, belki o zaman bu dilekleri gerçekleşebilecek ve aradıklarını bulabileceklerdir.
Şimdi sorarım sizlere, müzakere ve müzakereden sızan başlıklar ihanetin daniskası değildir de nedir? Türkiye'nin çökmesi, Türk milletinin parçalanması için daha ne yapılacak, daha neler uygulamaya koyulacaktır? Peki, şehitlerimiz boşa mı mücadele etmiş, analarımız boş yere mi evlatlarını kaybetmiştir? Bundan sonra sınırda nöbet bekleyen, dağda devriye gezen ve vatan ve bayrak müdafaasını her türlü olumsuz şartta yapan Mehmetçiğe, polise, korucuya ne diyeceğiz, neyi bahane olarak ileri süreceğiz? Recep Tayyip Öçalan'la, Abdullah Öcalan ve arkalarında duran küresel yardakçıları bölünmemizi, ayrılmamızı buyurdular, ne yapalım buna rıza gösterin mi diyeceğiz? Silahlar sussun, eller tetikten çekilsin, barış güvercinleri uçsun, operasyonlar dursun, çözüm olsun, kan akmasın diyen bir eli yağda, bir eli balda PKK elçileri, millet hasımları, insanlık kaçkını yandaş kalemşor sefiller böyle yazdı, böyle istedi ve böyle talep etti, ne yapalım mı diyeceğiz?
Lütfen söyleyiniz, her karışı kefensiz yatan yiğitlerle dolu olan son vatanımızı bundan sonra nasıl ayakta tutacağız? Her dağa çıkan eninde sonunda Türkiye'yi esir alacaksa, düzeni, güvenliği, hukuku ve devlet umurunu nasıl koruyacağız ve bu coğrafyada millet olarak ne şekilde var olacağız?''
-CHP'ye de yüklendi-
Olan bitenin Türk milletinin başına gelebilecek en büyük bela olduğunu iddia eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Daha düne kadar idamdan bahseden sen değil miydin? 2007 tarihinde Erzurum'dan attığım urganı beş yıl sonra Ankara Kızılcahamam'da kapan sen değil miydin? Kısa süre öncesine kadar teröristlerle kucaklaşan BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmaktan bahseden yine sen değil miydin? 'Ben olsam asardım' dediğinle bugün yanak yanağasın, kucak kucağasın ve fiili eşbaşkanlık içindesin. Ne değişmiştir de dün ak dediğine bugün kara, dün eğri dediğine bugün doğru, dün öyle dediğine bugün böyle demektesin? Başbakan'ın kafasına kimler girmiş, başkanlık vaadiyle aklını kimler çelmiştir? Kendisini Başkan, İmralı canisini de sözde Kürdistan'a baş mı yapacaktır?
Kimliği defolu, zihniyeti küflü, millet bilinci sorunlu, milliyet sevgisi noksan olanlar birleşmiş ve İmralı'da buluşmuştur. Başbakan ve partisi Türkiye Cumhuriyeti'ne misilleme yapmakta, 'ben de olsam dağa çıkardım' ifadeleriyle intikam almaktadır. PKK terörü ve İmralı canisi Türk milletinden ve Türk devletinden hınçla bedel istemekte, diyet ödetmek için ellerini ovuşturmaktadır.
Anamuhalefet partisi CHP, 'komşuda pişer bize de düşer' mantığıyla AKP ve PKK'nın ihanet yarışına sözüm ona kredi açarak, 'ön yargılı değiliz' diyerek rol kapmaya çalışmaktadır. BDP ise tecridi kaldırılan terörist başıyla huşu içinde görüşmekte, saçlarının ve bıyıklarının beyazladığını ifade ederek insani bir portre çizmeye kalkışmaktadır. Milletimizin yakından tanıdığı Urfalı bir türkücü bile sanal ortam vasıtasıyla, insan sevdalısı bir sanatçı olduğunu ileri sürerek, özlediği barış yolunun önüne hendek değil, köprü kurulmasını istemektedir. Bu köprünün altından şehit kanı aktığını, karşı tarafında ise Kandil ve İmralı olduğunu ya anlamamakta ya da anladığı halde bundan bozuk zihniyeti gereğince gocunmamaktadır.''
-MHP'nin çözüm önerisi-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sorumluluğu devlete atmaya çabaladığını savunan Bahçeli, ''Sayın Başbakan, merak etmekteyiz ki, sen muz cumhuriyetinin mi başbakanısın? Yoksa Patagonya'dan mı geldin, Tanzanya'dan mı göç ettin? O halde başbakanlık görevinden hiç bahsetmemen ve hemen evinin yolunu tutman en iyi ve mantıklı çıkar yol olacaktır'' dedi.
Bahçeli, MHP için çözümün ve çarenin belli olduğunu belirterek, bunu, ''Önce PKK'nın tüm militanları silahlarıyla birlikte teslim alınacak veya teslim olacaklardır. Sonra haklarında Türk adaletinin vereceğe hükme razı geleceklerdir. Böylelikle Türk milletine yapılan saldırılar, ihanetler cezasız bırakılmayacaktır'' şeklinde ifade etti.
Terörle mücadelenin, örgütün son militanının tesirsiz hale getirilmesine kadar sürdürülmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
''Kandil, Barzani ve İmralı Türk milletinin azametiyle sarsılmalıdır. Aksi halde iblise ruhunu ve fikrini ipotek ettirenler zafer kazanacak ve şehitlerimizin kemikleri Allah muhafaza ama, böyle giderse sızlayacaktır. Vatan evlatlarının kanının yerde kalmasına, kardeşliğimizin bozulmasına ve milletimize bölünme zehri içirilmesine tahammülümüz yoktur. Bölücülük biberonundan kana kana içen süt kardeşlerin galibiyet çığlığı atmalarına müsamahamız ve iznimiz asla olmayacaktır.
Madem İmralı'ya ziyaret sıklaşmıştır, değil mi ki terörist başına gitmek kutsanmıştır; bu durum karşısında İmralı'daki terörist sizin olsun. Bilininiz ki ben de Silivri'ye gidip, terörist olmakla ve terör örgütü kurmakla suçlanan, bize göre de terörle mücadelede tarihi vazife üstlenen ve bu konuda eşsiz hizmetleri bulunan 26. Genelkurmay Başkanımız'ı ziyaret edeceğim ve onunla Allah'ın izniyle kısa süre içinde kucaklaşacağım.''
-''Simidi bile asgari ücretliye çok görüyor''-
Ekonomideki son gelişmelere de değinen Bahçeli, zamların ve her vergi artışının, şikayetleri ve perişanlığı genişlettiğini ifade etti.
Bahçeli, ''AKP hükümeti işin kolayını bulmuştur. Bütçe açık mı veriyor, zamma yüklenmiş, cari denge alarm mı veriyor, tüketime kabahat bulmuş, ekonomik büyüme mi düşüyor neredeyse derin devlete suç atfetmiştir'' dedi.
Yeniden değerleme oranı sonucu fiyatı değişen ürünlerden örnekler veren Bahçeli, rakam ve oranlar ne olursa olsun, milletin pahalı yediğini, pahalı içtiğini ve pahalı gezdiğini söyledi.
Bahçeli, bu yılın ilk altı aylık süresi için belirlenen asgari ücret miktarının 774 lira olduğunu anımsatan Bahçeli, ''Bu demektir ki beş milyona yakın vatandaşımız aç, sefil ve çaresizliğe bu yılda mahkum kalacaktır. Simit hesabıyla ekonomi tahlili yapan Başbakan Erdoğan artık simidi bile asgari ücret alan insanımızdan çok görür bir hale gelmiştir'' diye konuştu.
-Başbuğ ile görüşme tarihi belli değil-
Bu arada Bahçeli, grup toplantısının ardından gazetecilerin, Ergenekon Davası'ndan tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u ne zaman ziyaret edeceğine ilişkin soruyu, ''En kısa sürede ziyaret edeceğimi bilmenizi istiyorum. Gün vermeye gerek yoktur. Şartlar müsait olduğunda, en kısa zamanda Allah'ın izniyle orada olacağım'' diye yanıtladı.