MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, ''Son dönemde
PKK terör örgütü ve uzantılarının başlattığı
Türkiye'yi bölme projelerinin fiilen hayata geçirilmesi girişimleri ve dayatmaları, anayasa ve kanunlara meydan okuyan bir ayakl
anma hazırlığıdır. Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu bu karanlık dönemde herkes aklını başına almalı, ayağını denk atmalıdır'' dedi.
Terör örgütü PKK'nın
sivil uzantılarının
Kürtçe'nin
yaşamın her alanında kullanılması için başlattığı ''iki dilli yaşam'' kampanyası, ''
demokratik özerklik modeli taslağı'' ve bir sivil
toplum kuruluşu tarafından Cumhurbaşkanı'na sunulan raporun ortak
hedefinin ''
terör örgütünün Türkiye'yi bölme projesinin sözde siyasi süreçlerle hayata geçirilmesi ve bunun için fiili durum yaratılması'' olduğunu savunan Bahçeli, ''Son dönemde PKK terör örgütü ve uzantılarının başlattığı Türkiye'yi bölme projelerinin fiilen hayata geçirilmesi girişimleri ve dayatmaları,
Anayasa ve kanunlara meydan okuyan bir
ayaklanma hazırlığıdır'' dedi.
Bahçeli, bu girişimlerin temeli ve ortak amacının, ''PKK'nın Türk milletinin dışında ayrı bir Kürt milletinin varlığının kabul edilmesi ve bunun devletin kurucu ortağı olarak Anayasa'da
tescil edilmesi'', ''Kürtçe'nin kamusal alanda ve eğitim sisteminde siyasi statü kazanması'' ve ''İlk aşama olarak demokratik özerklik adı altında ayrı bayrağı, Parlamentosu ve
savunma gücü olacak eyaletler sistemine geçilmesi'' olduğunu öne sürdü.
Bahçeli, şöyle devam etti:
''Bu son
köprü başı tutulabilirse, sıra nihai hedef olan Türkiye,
İran,
Irak ve Suriye'yi kapsayacak birleşik ve bağımsız
Kürdistan devletinin kurulması gelecektir. PKK'nın milli kimlik, dil ve
yönetim hakkı taleplerinin hayata geçilmesi halinde Türkiye
Cumhuriyeti'nin kuruluşundan 87 yıl sonra tek millet-tek devlet esasına dayanan üniter yapıdaki milli devlet yıkılacaktır. Bunun yerine etnik temelde ayrıştırılmış çok milletli, çok kimlikli, çok dilli ve coğrafi temelde özerk bölgelere ayrılmış parçalı bir
ortaklık devleti kurulacaktır.
İmralı canisinin 'demokratik cumhuriyet' projesinin ve
Başbakan Erdoğan'ın 'demokratik
açılım' ambalajına sarılı PKK
açılımının anlamı ve sonucu bu olacaktır.
Bu taleplerin masum ve meşru bireysel kültürel hak talebi olmadığı açıktır. Türkiye'den istenen Anayasa teminatında etnik ve siyasi
azınlık hakları ve statüsüdür. Nihai amaç gün gibi ortadır. Etnik temelde ayrı bir millet ve milli azınlık olduğunun kabulü v
e devletin niteliği ve yapısının bu ayrıştırmaya hukuki ve siyasi temel kazandıracak şekilde yeniden düzenlenmesi talep edilmektedir. Kaynaştırıcı bir millet yapısı içinde bin yıldır birlikte yaşayan Türk vatandaşlarının böyle bir zeminde ayrıştırılması sürecinin başlatılması, özerklikten ayrılıkçılığa ve bölünmeye giden yolu açacaktır.''
Türkiye'nin milli birliğini, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini ve milli varlığını hedef alan ''
hain bir suikast'' ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Bahçeli, ''Tahriklerini hayasızca sürdüren etnik bölücüler gemi azıya almıştır'' değerlendirmesinde bulundu.
-''KILIÇDAROĞLU'NUN SUSKUNLUĞU SORU İŞARETİ''-
Terör örgütünün elebaşının İmralı'dan terör örgütünü yönettiğini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmesi için yol haritaları hazırladığını ve bu amaçla
AK Parti hükümetiyle pazarlık ve müzakere yürüttüğünü savunan Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son girişim ve dayatmalar karşısında sessiz ve tepkisiz kalmasının şaşırtıcı olmadığını belirtti.
Terör örgütü ve etnik bölücülerin en büyük cüret ve cesaret kaynağının Başbakan Erdoğan ve AK Parti hükümeti olduğunu iddia eden Bahçeli, ''Siyasi gündeme taşınan bölünme reçeteleri ve hız kazanan hayasız
tahrikler Başbakan Erdoğan'ın başlattığı PKK açılımının ilk meyveleri ve sonuçlarıdır. Terörle mücadeleyi zaafa uğratan, İmralı canisi ile pazarlık yapan, PKK açılımı ile etnik bölücülerin taleplerine sahip çıkan ve
2011 seçimleri sonrası Anayasa'nın PKK taleplerini kapsayacak şekilde değiştirileceği konusunda bölücülere vadeli çek veren Başbakan ve hükümeti bu noktaya gelinmesinin baş sorumlusu ve suç ortağıdır'' dedi.
CHP'nin de gelişmeler karşısında sessiz ve tepkisiz kaldığını anlatan Bahçeli, ''CHP'ye bu
ihanet sürecine katkı yapma çağrılarında bulunulurken Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun suskunluğunu sürdürmesi Türk milletinde çok ciddi soru işaretleri yaratmıştır. Bu gerçeği bu aşamada not etmekle yetineceğiz'' ifadesini kullandı.
Bahçeli,
Milliyetçi Hareket'in; etnik köken, dil, din ve mezhep farklılıklarına bakmadan büyük Türk
Milletini, milletin eşit ve şerefli mensuplarını bir bütün olarak kucaklayan siyasi misyon olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin milli birliği, dirliği, kuruluş ilkeleri ve bin yıllık kardeşliği bizim için her türlü düşünce ve hesabın önünde ve üstündedir. Türkiye'nin milli birliğinin temel harcı ve sigortası olan Milliyetçi Hareket Türkiye'nin etnik köken, dil, din ve mezhep temelinde ayrıştırılmasına, çatıştırılmasına ve bölünmesine sonuna kadar direnecektir. Bu uğurda ödenecek bedel her ne ise, bunu da büyük bir gönül ve vicdan huzuru içinde ödemeye hazırdır.
Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu bu karanlık dönemde herkes aklını başına almalı, ayağını denk atmalıdır. Türk milleti çaresiz değildir, Türkiye sahipsiz değildir. Türkiye'nin kuruluşundan 87 yıl sonra bölünmesi ve parçalanmasının tarihi süreçte kaçınılmaz bir sonuç olduğunu düşünenler varsa, onlara söyleyeceğimiz tek söz şudur:
Tarih henüz nihai hükmünü vermemiş, Büyük Türk Milleti ve bu vatanı ve milleti karşılıksız seven Milliyetçi Hareket henüz son sözünü söylememiştir.''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
Kahramanmaraş Olayları'nın yıl dönümünde Kahramanmaraş'ta düzenlenen anma toplantısında yaşanan
protestoyla ilgili olarak, ''Toplumsal olaylarda ve gösterilerde camiamızla bağlantısı olamayan bazı şahısların bizimle özdeşleşen simge ve sembolleri kullandıklarına geçmişte de şahit olunmuştur. Bu karanlık amaçlı kişilere karşı bundan sonra yerel teşkilatlarımızca gerekli tedbirler alınacak ve hak ettikleri tepki gösterilecektir'' dedi.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin ve Türk milletinin milli birliğini,
dayanışma ve kardeşlik ruhunu, huzurunu ve güvenliğini hedef alan çok yönlü hain tahriklerin son dönemde bilinçli ve planlı bir şekilde hız kazandığını ve yaygınlaştığını öne sürdü. Bunların, bin yıldır bir arada kardeşçe yaşayan Türk milleti ailesinin içine etnik köken, dil ve mezhep ayrılığına dayalı fitne sokmayı ve milleti bu farklılıklara göre ayrıştırarak, bir çatışma ortamının şartlarını hazırlamayı amaçladığını savunan Bahçeli, ''İçinden geçtiğimiz bu tehlikeli süreçte herkes Türkiye'nin kaderi üzerinde alçakça oynanmak istenen bu oyunları görmeli ve büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmelidir'' ifadesini kullandı.
MHP lideri, son günlerde Kahramanmaraş'ta yaşananlar, terör örgütü PKK'nın siyasallaşma stratejisi uyarınca siyasi gündeme taşınan tahrik ve girişimler üzerinde herkesin çok iyi düşünmesi gerektiğini dile getirdi.
Kahramanmaraş'ta 19
Aralık 2010 günü düzenlenen anma toplantısı ve bununla bağlantılı yaşanan gerginliklerin milleti derin bir endişeye sevk ettiğini ifade eden Bahçeli, bu olaylar vesile edilerek Milliyetçi Hareket ve Ülkücü camiayı zan ve töhmet altında bırakmayı amaçlayan organize karalama kampanyası yapıldığını belirtti. Bahçeli, bu kampanyanın esef ve ibret verici olduğunu vurgulayarak, ''Bazı basın ve yayın organlarının söz birliği etmişcesine anma toplantısını protesto eden bir grubu Milliyetçi Hareket ve Ülkücü camiaya maletme çabaları şiddetle kınadığımız bir art niyet ve sorumsuzluk örneği olmuştur'' dedi.
Kahramanmaraş'ta 1978'te yaşanan olayların vatanı ve milleti seven herkesi kedere boğduğunu ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
''Olayları anmak için 32 yıl içinde anma toplantıları tertiplenmemişken, bu yıl böyle bir toplantıya neden gerek görülmüştür? Bu toplantıyı böyle bir zamanlamayla tertipleyen derneklerin yöneticilerinin
Alevi-
İslam inancını benimseyen kardeşlerimizin sorunlarının çözümünde nerede durdukları, Alevi toplumunu temsil durumları ve bu süreçte neyi amaçladıkları Türk milleti için merak konusudur. Kahramanmaraş'ta yaşanan gerginliklerin nereden kaynaklandığı, nasıl gerçekleştiği ve kimlerin ve hangi çevrelerin bu tahriklerin içinde yer aldığının
emniyet güçlerimizce bilinmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede Başbakan ve İçişleri Bakanı'na çağrıda bulunmak ve şu soruları cevaplandırmalarını beklediğimizi belirtmek istiyorum: 1978 olaylarının gündeme geldiği her vesilede sık sık adı geçen ve televizyonlarda konuşturulan bir kişinin, son gerginliğin yaşandığı mahalde bulunması karşısında emniyet güçleri ne yapmışlar, bu konuda uyarı niteliğinde bir girişimde bulunmuşlar mıdır? Anma toplantısını protesto eden grubun içinde yer alan şahısların eşgali fotoğraflarda ve emniyet güçlerinin video çekimlerinde mevcuttur. İçişleri Bakanı'na çağrımız bu somut verilerden hareketle bu şahısların kimliklerini ve bağlantılarını bir an önce ortaya çıkarmasıdır. Emniyet teşkilatımız olayla ilgili çok yönlü bir araştırma ve
soruşturma başlatmalı ve tahrikçileri, failleri ve kimlerle bağlantılı olduklarını hiç
vakit geçirmeden belirlemelidir.''
-''SİYASET VE BASIN AHLAKIYLA BAĞDAŞMAYAN HEZEYAN''-
Devlet Bahçeli, Milliyetçi Hareket ve
ülkücü camianın Türkiye üzerinde yapılan hesapların ve oynanan oyunların farkında olduğunu, bu nedenle çok yönlü tahriklere karşı teyakkuz halinde olup
sokak olaylarının dışında kalmaya büyük bir dikkat ve özen gösterdiğini ifade ederek, ''Hal böyle iken, protesto eden grubun içindeki bazı şahısların camiamızla özdeşleşmiş bazı sembol ve simgeleri kullanmalarından hareketle bu vahim olayı Milliyetçi Hareket'in üzerine yıkma gayretleri
siyaset ve basın ahlakıyla bağdaşmayan hezeyanlardır'' ifadesini kullandı.
Olayları soruşturmak ve gerçekleri ortaya çıkarmanın hükümetin öncelikli görev ve sorumluluğu olduğunu belirten Bahçeli, İçişleri Bakanı ve emniyet teşkilatının çok yönlü ve kapsamlı bir araştırmayla bütün hususları açığa çıkartmak zorunda olduğunu vurguladı. Bahçeli, bu araştırma ve soruşturmanın sonuçlarını da herkesin kabul etmek ve gereğini yapmak durumunda olacağını kaydetti.
Bahçeli, şöyle devam etti:
''Herkes çok iyi bilmelidir ki dayanaksız ve maksatlı olarak Milliyetçi Hareket'i ve Ülkücü camiayı zan ve töhmet altında bırakmaya yeltenmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Toplumsal olaylarda ve gösterilerde camiamızla bağlantısı olamayan bazı şahısların bizimle özdeşleşen simge ve sembolleri kullandıklarına geçmişte de şahit olunmuştur. Bu karanlık amaçlı kişilere karşı bundan sonra yerel teşkilatlarımızca gerekli tedbirler alınacak ve hak ettikleri tepki gösterilecektir. Herkesin bunu çok iyi bilmesi ve buna göre hareket etmesi yararlarına olacaktır.''