"TIRNAKÇILIKTA USTALAŞANLAR..."
Tarihe, millete ve mukaddes emanetlere bağlılıkta taviz üstüne taviz verenlerin yüzü kızarmadığı gibi dili susmuyor, dibi görünmüyor. Tırnakçılıkta ustalaşanlar, tırtıklamakta uzmanlaşanlar, tırnak edebiyatı yapıp tırpanladığı topraklarımızın bedelini ödemekten kaçıyorlar. Oysa tırnak herkeste vardır, mertlik er kişiye hastır. Tek tırnaklılar gibi dörtnala kaçmaktansa vatanın yanında durmak en doğru olanıdır.
Merhum Akif'in Şeyh Sadi'den alarak nazma çektiği Kalender fıkrasındaki kötürüm tilki misali inlemektense aslan olup kükremek evladır. Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre isimli eserindeki Zekiye kadar dirayeti olmayanlar tırnakla değil ciğerli davranmakla uğraşmalıdır. Şeref ve namus hasletleri vatan gemisini batırmakla değil selametin kıyılarına çıkarmakla ayakta kalacaktır. Yaşanan hezimetlerden sonra ruhumdaki fırtınaları tam ifade edebilmek için Namık Kemal'in Vaveyle şiirine müracaat etmek istiyorum: “Git vatan! Kabe'de siyaha bürün. Bir kolun Ravza-i Nebi'ye uzat, birini Kerbela'da Meşhed'e at. Kâinatta o heyetinle görün.ö “Aç vatan göğsünü İlah'ına aç, Şühedanı çıkar da ortaya saç.ö Eminim ki, nefesi vatan kokan, bakışı milliyet saçan, kalbi bayrak gibi dalgalanan kardeşlerim hissiyatıma ortak olacaklardır. Yenilgi, acziyet ve gıybet rekoru kıranlar; yerinde saya saya, fazilet ve muhabbete kıya kıya vatanı gazoz kapağına çevirdiler. Ne hazin! Şeyh Galip'in, “meydandaki baş içindir efser, ser ver ki olasın bu yolda serverö tavsiyesi ecdadımıza tırnak geçirenlerce yok sayılıyor. Tarihin kahramanlık sıfatını layık gördüğü, fatih unvanı verdiği müstesna milletlerden olan Türk milleti namertlerin elinde bunalıyor. Mabedi rüşvet ve ihanet olanlar sürekli geri viteste dolaşıyor, sürekli riyakarlık makyajıyla dolambaçlı yollara sapıyor, sel gibi akıyor. Merhum Müfide Ferit Tek'in Aydemir Roman'ında anlattığı, ülkü, gönül ve iman insanı olan Demir Bey'in varisleri kemirenlerle mücadele ediyor.
Teröristlerden izin alıp Türbemizi bombalayan, Türbedar milletimize düşmanlık eden kaçgınlar taifesi bir de edep hatırlatması yapıyor. Oturdukları koltuğa on gömlek küçük gelen taslak zihniyetler söküklerini dikmek, yırtıklarını yamamak yerine edep sorusu yöneltiyorlar. Edep; karanlık sarayın duvarlarında hiç çınlamayan, yurt topraklarını PKK'yla imha edenlerin alınlarında hiç yazmayan bir değerdir. Edep; Süleyman Şah'ın kemiklerini muazzep kılıp vatana düğüm atan vefasızların, dili laçkalaşmış vizyonsuzların tam zıt kutbudur. Merhum Yusuf Has Hacip ne güzel de söylemiş: “Dil aslandır, bak, eşikte yatar; ey ev sahibi, dikkat et, senin başını yer.ö “Sözüne dikkat et ki başın gitmesin, dilini tut ki dişin kırılmasın.ö Vatan ve millet ziynetlerini kaybetmiş azınlığın son perdesi inecek, boyunlarına asılan vatansızlığın ibret levhası ise ilelebet duracaktır"