Devlet Bakanı ve
Başmüzakereci Egemen Bağış,
Avrupa Birliği'ne,
Türkiye'nin üyelik sürecinde "fiş çekilecekse buyurun siz yapın, tarihe de hesabını verin" mesajı verdi.
Türkiye'nin
AB Daimi Temsilciliğinde AB Ombudsmanı Nikiforos Diamandouros'u kabul eden Bağış, görüşmenin ardından basının sorularını yanıtladı.
Görüşmeyle ilgili "AB'nin çok değerli bir ombudsmanı var. Siyaset bilimi üzerine uzun yıllar profesörlük yapmış ve
ülkemizi de çok iyi bilen, komşumuz Yunanistan'ın yetiştirdiği bir akademisyen ama objektifliğiyle bütün Avrupa'nın saygısını kazanmış bir insan. Bugün de çok büyük bir nezaket gösterdi ve bizi kendi büyükelçiliğimizde ziyaret etti. Türkiye'de kurulmaya çalışan ombudsmanlık müessesesiyle ilgili görüşlerini bizimle paylaştı" diyen Bağış, AB Ombudsmanının
Adalet Bakanlığı tarafından TBMM'ye sevk edilen kamu denetçiliği (ombudsmanlık)
yasa taslağıyla ilgili görüşlerini anlattığını, Türkiye'de böyle bir kurumun kurulmasından çok büyük memnuniyet duyduğunu ifade ettiğini aktardı.
Bağış, "Bu kurumun (ombudsmanlık) özü aslında bizim kendi kültürümüz. Hep söylüyorum, AB yolunda ilerlerken aslında kendi özümüze dönüyoruz. Kendi kültürümüzdeki 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' zihniyeti bugün AB üyesi ülkelerde bireyin özgürlüğünü, bireyin hukukunu, bireyin standartlarını yükselten bir süreç" şeklinde konuştu.
Diamandouros'la görüşmesinde kendisine bir talebini de ilettiğini anlatan Bağış, şöyle devam etti:
"AB üyesi
Güney Kıbrıs'ta bir tatsız olay yaşandı. Pınar
Karşıyaka basketbol takımı oraya bir uluslararası müsabaka için gittiğinde, maçın sonunda binlerce Rumun saldırısına uğradı. Bununla ilgili olarak daha evvel AB Komisyonu'nun ilgili üyelerine, hem genişlemeden sorumlu
komiser Stefan Füle'ye, hem de
spor ve
gençlik konularına
bakan ve kendisi de Rum olan komiser Androulla Vasilyu'ya mektuplar göndermiştim. Bugün de AB Ombudsmanına bu konudaki hassasiyetimizi (aktardım), Kıbrıs Rum yönetiminin olayın üzerine giderek, sorumluların bulunup yargılanması için adım atmasını talep eden bir yazımızı da elden verdim. Şikayette bulundum. Bunu bir Avrupalı birey olarak yapmak istediğim ve aynı zamanda temsil etmekten gurur duyduğum halkımızın hassasiyetini kendisiyle paylaştım. Çok makul yaklaştı. Tabiki kendisinin görev alanı AB kurumları. Üye ülkeler üzerinde yetkisi olmadığını ama üye ülkelerdeki ombudsmanlarla, kamu denetçileriyle
diyalog kurabileceğini söyledi. Ümit ediyorum ki, bu hassasiyetimizi gerekli mercilere ulaştıracaktır ve oralarda birtakım adımların atılmasını sağlayacaktır."
TÜRKİYE FİŞİ ÇEKER Mİ?
Başmüzakereci Bağış, dün bir düşünce kuruluşunda yaptığı, "Fişi biz çekmeyiz, o zevki AB'ye bırakırız" şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
"Dün 'Türkiye fişi çeker mi?' diye bir soru soruldu. Ben de kendilerine 'fişi çeken taraf biz olmayız' dedim. Ama Türkiye'nin AB sürecini yönetmek kolay bir iş değil. Gerçekten her konuda, her aşamada, her fasılda önümüze, hiçbir ülkenin önüne çıkmamış engellerin çıkarıldığını, adeta bizi bezdirmek için çok ciddi bir çabanın olduğunu, özellikle bazı üye ülkeler tarafından bunların yönlendirildiğini sürekli görüyorum. Ama bu sıkıntılı anları yaşadığımızda aklıma hep rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut
Özal geliyor. Kendisi Türkiye
adaylık statüsü kazandığında, Türkiye'nin, Aşık Veysel'in söylediği gibi 'uzun ince bir yola girdiğini ve bu yolda bizi kırdırmak ve bezdirmek isteyeceklerini, bize havlu attırmak isteyeceklerini' o zamandan öngörmüş ve uyarıda bulunmuş. Sayın Başbakanımız (Recep
Tayyip Erdoğan) da bana bu görevi tevdi ederken 'Egemen, diklenme ama dik dur' talimatını vermişti. Biz bu sıkıntılı anlarda hep onu düşünüyoruz."
Türkiye'nin ilk AB üyelik başvurusunu yaptığı 1959'dan bu yana kaydettiği ilerlemeleri "O zamanlar kişi başına düşen milli geliri 400 dolar olan bir Türkiye vardı bugün 11 bin dolar olan bir Türkiye var. Bugünkü Türkiye Avrupa'nın en hızlı
ekonomik büyümesine sahip, imrenilen ülkesi. O günkü Türkiye'nin 9 milyon dolar turizm geliri vardı, bugün 20 milyar doların üzerinde. O zaman 14 olan üniversite sayımız bugün 156 tane" şeklinde anlatan Bağış, şunları belirtti:
"Sayın Başbakanımızın
Newsweek dergisindeki makalesinde belirttiği gibi bugünün Türkiyesi AB'nin kapısında yalvaracak bir ülke değil. Ama Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu bir ülke. Avrupa'nın gerçekten sağlıklı adamı. Kimse bize artık 'Avrupa'nın
hasta adamı' diyemez. Bunu Avrupalıların da görmesi gerekir. Eğer şu veya bu sebepten dolayı Türkiye'ye bir tavır konacaksa, tabiri caizse fiş çekilecekse onu buyursunlar kendileri yapsınlar, tarihe de hesabını kendileri versinler. Çünkü 20 yıl sonrasını, 30 yıl sonrasının Avrupası o tarihi hatayı yapanlardan
hesap soracaktır. Bugün Avrupa'nın kendi sorunlarını Türkiye'nin katkısı olmadan çözebilme ihtimalini ben görmüyorum. Ne ekonomik krizini, ne yeni pazarlara ulaşma ihtiyacını, ne enerji krizini, ne yaşlanan nüfusa karşı dinamik
işgücü bulma sürecini, ne bitki örtüsü zenginliğini artırma çabasını, ne entegrasyon sorununu, ne de güvenlik meselelerini Türkiye'nin katkısı olmadan çözemeyeceklerini Avrupa'nın entelektüelleri gördü, artık Avrupa kamuoyunun da görmesi gerekir."
Avrupalı
siyasetçilerden "Türkiye'nin AB hevesini istismar ederek yerel siyaset yapma çabalarından vazgeçmelerini" ve Türkiye'nin beklentileri konusunda adım atmalarını talep eden Bağış, bunlar arasında "terörle mücadelede daha etkin işbirliğini, vize konusunda Türk vatandaşlarının çok daha rahat Avrupa'da dolaşabilmesinin sağlanması, müzakerelerde adil bir sürecin yaşanması, zirvelere Türkiye'nin de davet edilmesi ve Kıbrıs Rum kesiminin üyeliği için bir engel teşkil etmezken Türkiye'nin üyeliği için bir engelmiş gibi gösterilmemesini" saydı.
GERİ KABUL ANLAŞMASI VE VİZE SORUNU
Bağış, AB ile sonuçlandırılan geri kabul
anlaşması müzakereleriyle ilgili "Üçüncü ülkelerin, Gürcistan'ın, Afganistan'ın, İran'ın, Somali'nin, Ermenistan'ın vatandaşları kaçak olarak Türkiye üzerinden AB'ye girmeye çalışıyorlar. Sadece geçen yıl 70 binden fazla insanı Türkiye, AB'ye geçmeden yakalayarak insani bir şekilde ülkelerine dönmelerini sağladı. AB daha da etkin bir mücadele ortaya koymamızı istiyor. Ama bunun maliyeti de var. Bu maliyetlerin nasıl paylaşılacağıyla ilgili geri kabul anlaşması gerekiyordu ve o anlaşma sonunda sonuçlandı. Ümit ediyoruz ki, burada AB kendi üzerine düşeni yapar" dedi.
Başmüzakereci Bağış, "Belize'nin, Paraguay'ın, Uruguay'ın vatandaşları AB üyesi ülkelere vizesiz gidip gelebilirken benim vatandaşlarımın vize kuyruklarına beklemesi benim ağrıma gidiyor. Bunu her vesileyle dile getiriyoruz. Zannediyorum bu konularda, Geri Kabul Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra en azından birtakım kolaylıkların başlaması (gerekiyor) ve uzun vadede de nasıl bugüne kadar pek çok ülkeyle vizeleri kaldırdıysak AB üyeleriyle de kalkması için biz çabalarımızı sürdüreceğiz. Bu konu hepimizin ortak paydası. Bu konuda hepimiz tek yumruğuz, tek sesiz, omuz omuza mücadele veriyoruz. Sonunda da neticeyi inşallah hep beraber göreceğiz" diye konuştu.