Hak
arama iddiasıyla
sokaklarda
terör estiren gruplar, Diyarbakır'da halkın kullandığı 2 belediye otobüsünü
molotofkokteyli atarak yaktı.
BDP'li belediyenin otobüsü, halkın haklarını savunduklarını ileri süren yüzü poşulu gençler tarafından ateşe verildi. Yoksul
Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı Bağlar semtinde
hizmet veren sağlık ocağı taş yağmuruna tutuldu. Bankalar, ATM'ler
molotofkokteyliyle tahrip edildi. Esnafın camı çerçevesi yerle bir oldu. Onlarca
sivil araç tahrip edildi. Lice'de öğretmenevine
molotoflu saldırı düzenlendi, bir kadın öğretmen son anda ölümden kurtuldu. Van'da molotofkokteyli atılarak yakılan bir bankada hamile bir kadın mahsur kaldı. Dumandan etkilenen kadın, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Daha bunun gibi onlarca
manzara...
Hak aramayla uzaktan yakından ilgisi olmayan bu durumdan bazı BDP yöneticileri de rahatsız. Bir BDP yöneticisi, olayları değerlendirirken, şu ifadeleri kullandı: "Bizim de gücümüz yetmiyor. Öyle bir noktaya geliniyor ki kitle sözümüzü dinlemiyor. Yapılanlar siyaseten de doğru değil. Biz
mağdur olduğumuzu vurguluyoruz, ama gidip başka partilerin binalarına molotof atılınca, etraf taşlanınca karşı taraf mağdur oluyor." Son 30 yılda yaşanan olaylar, çekilen acılar, boşaltılan köyler, zorunlu göç gibi etkenler bir kesimde
öfke birikimine yol açmış durumda. Şiddeti vazgeçilmez yol olarak gören bir kitle var. KCK da, sokak hâkimiyetini bu kitle üzerinden sağlamaya çalışıyor. BDP yönetimine saygı duyan ancak onların emrinde olmayan bir kitle söz konusu. Zaman zaman il ve ilçe binalarına girip kendi parti yöneticilerine
posta koydukları da oluyor. BDP ise bu kitle ile arasına mesafe koyamıyor.
KCK'nın son aylarda Diyarbakır'ı karıştırmak için yoğun çaba sarf ettiği biliniyor. Bir türlü beklenen ölçüde
eylem gerçekleşmeyince, olay çıkarmak için diğer il ve ilçelerden Diyarbakır'a
eleman transfer edildiği belirtiliyor.
PKK bayraklarının,
Öcalan posterlerinin açıldığı
gösteriler, taşlı, molotoflu saldırılar Türkiye'nin batısını da olumsuz etkiliyor.
Milliyetçilik damarı
tahrik ediliyor. Birileri bu eylemleri 'kalkışma' olarak yorumluyor. Ve bu ortam Kürt sorununun çözümünü zorlaştırıyor. Bu eylemler çözüm isteyenlerin değil,
kavga taraftarlarının ekmeğine yağ sürüyor. Son yıllarda kendini gösteren normalleşme sürecinin -bu tür yol kazalarına rağmen- devam etmesi lazım. Gerilimin yerini sükûnet, karşılıklı müzakere, empati aldıkça sorunlar daha kolay çözülür. Buzları eritecek bir sıcaklığa ihtiyaç var.