Parlamento'da pek çok demokratik imkan bulunduğunu belirten aydın ve
sanatçılar, "Sizin Parlamento'dan ayrılmanızı bekleyenlerin işini kolaylaştırmayın ve parlamenter zemini terk etmeyin."
çağrısı yaptı.
Türkiye Barış
Meclisi üyesi akademisyen,
hukukçu,
sivil toplum örgütü üyeleri DTP'nin kapatılması ve ardından alınan sineyimillet kararı ile ilgili
basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tanmaz,
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet İnsel,
Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy,
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Sami
Evren,
Gazeteci-
Yazar Leyla İpekçi ve sanatçı Zeynep Tanbay katıldı.
Türkiye Barış Meclisi adına açıklamayı okuyan Hakan Tanmaz,
Anayasa Mahkemesi'nin DTP'nin kapatılması yönündeki kararının kabul edilemez olduğunu söyledi. DTP'nin kapatılmasının baş sorumlusunun 12
Eylül Anayasası ve anti demokratik
siyasi partiler yasasını değiştiremeyen Türkiye Büyük
Millet Meclisi olduğunu savunan Tanmaz, "DTP'nin siyasi bir karar ile kapatılması,
Ahmet Türk ve
Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk'un milletvekilliklerinin düşürülmesi, Türkiye'nin demokratikleşmesinin sınırlarını ve rejimin tıkanmışlığını gösteriyor. Buradan çıkış imkânsız değil ama oldukça zahmetli ve zordur." şeklinde konuştu.
"PARLAMENTER ZEMİN TERK EDİLMEMELİDİR"
Kapatılan DTP'li milletvekillerinin sine-i millet kararının kendilerine ait olduğunu aktaran Tanmaz, "Partileri kapatılmış, eş Başkanlarından birisinin ve bir arkadaşlarının milletvekilliği düşürülmüş DTP'li milletvekillerinin sineyimillete dönme kararları tabiî ki kendilerine aittir. Ancak her şeye rağmen hala pek çok imkan içeren parlamenter zemini terk etmenin doğuracağı sonuçlar üzerine düşünmekte büyük yarar vardır. Sizin parlamentodan ayrılmazını bekleyenlerin işini kolaylaştırmayın ve parlamenter zemini terk etmeyin ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için bu darbeyi birlikte göğüsleyelim" İfadelerini kullandı.
Toplantıda konuşan TTB Başkanı Gencay Gürsoy da, DTP'nin uzun zamandan beri parlamento içinde kürt
halkını temsil eden siyasi yada illegal örgütlerin sakarlıklarının sorumlusu olarak görüldüğünü ileri sürdü. Son günlerde yaşana eylemler ve şiddet olaylarına dikkat çeken Tanmaz, "En son Dolapdere'de çekilen
silahlar, satırlar ve mahkemelerin bunları yapanları serbest bırakması bir çok insanımızın vicdanını sızlattı. Taş atan çocukların karşılaştığı muamele ile silah kullananların karşılaştığı muamele ayrımcılığın, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun çok tipik örnekleridir. Bu koşullarda Türkiye'de hukuka güvenmelerini beklemek ise abesle iştigaldir.
Kürtler söz konusu olunca hukukun, siyasetin bir aracı haline getirildiği bu tutumlarla alenileşmiştir." İfadelerini kullandı.
Anayasa Mahkemesi'nin
kapatma kararının yasal ancak hukuki olmadığını savunan Gürsoy, sonuçları itibariyle de siyasi bir karar olduğunu söyledi. Kapatılan DTP'li vekilleri mecliste kalmaya çağıran Gürsoy, "Her şeye rağmen Hala umut var. DTP'nin yeni olanakları kullanarak meclis zeminine bu sorunu taşıması bu mümkündür. Bölgede demokratik yapılar oluşturarak yasal çerçevede mücadeleyi yine
demokrasi sınırları içersinde sürdürmesi mümkündür. Bizlerin çabası da bu doğrultuda aktörleri adım atmaya yöneliktir."şeklinde konuştu.
DTP'nin kapatılmasının ardından şiddetle hiç ilişkisi olmayan ancak DTP'ye oy veren insanların da cezalandırıldığını aktaran İpekçi, "
Şiddetin direniş kazanmaması için DTP'nin çağrı da yapalım; DTP'nin parlamentodan çekilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Yeni bir parti, yeni bir oluşum söz konusu olacaksa artık bir yol ayrımına geldiği, siyasette şiddet diline Türkiye'nin tahammül edilemeyeceğini anlamalarını istiyorum." Diye konuştu.
DTP'nin kapatılması sonrasında ortaya çıkan tablonun artık Türkiye'nin
12 Eylül Anayasasıyla yönetilemeyeceğini gösterdiğini belirten
KESK Başkanı
Sami Evren ise şunları söyledi: "İktidar partisinin sorumluluğu 12 eylül Anayasasının değiştirilmesi, demokratik özgür eşitlik ilkesine dayanan yeni bir Anayasa yapılmak durumundadır. Ana muhalefet Partisi ve siyasi partiler bu konuda gerçekten demokrasiyi savunuyorlarsa demokrasiyi hiç kimse sözcük olarak ağzından bırakmıyor, Okullarda okutulan yurttaşlık kitabındaki tanıma razıyız. Halk iradesi deniyor ya, halk iradesine inanıyorlar ise demokratik bir Anayasaya ihtiyacımız var. "
(CİHAN)