Deniz
Baykal hep suçlandı. Özellikle solda
birleşme konusunda zorluk çıkarttığı ileri sürüldü. Daha Ecevit ölmeden önce dahi, sorumluluklar dağıtılırken, Baykal da bundan payını aldı. Oysa açıkça haksızlık yapıldı.
DSP-
CHP arasında, bırakın birleşmeyi yakınlaşma sözüne dahi en çok
Bülent Ecevit tepki gösterirdi.
Deniz Baykal ile hiçbir
ortaklık içinde görünmek istemezdi. Ecevit'ten sonra
Rahşan Hanım da aynı çekimserliği sürdürdü.
Gelin görün ki, bütün bunların faturası Deniz Baykal'a kesildi.
Eleştiri okları ona yöneldi.
Bugün gelinilen noktada, asıl özveriyi gösteren Deniz Baykal oldu. DSP yine tutturdu ve CHP ile birleşmeye karşı çıktı. Sonunda miting meydanlarında "birleşin" diye bağıranları CHP duymuş oldu, DSP değil. Sırf kamuoyunu tatmin edebilmek için, "hırçın, huysuz" suçlamalarına muhatap olmamak için kapılarını açtı.
Baykal'ın genel yaklaşımı doğruydu. "Kepenklerinizi indirir, dükkanı kapatır gelirsiniz" diyordu.
Doğrusu da buydu.
DSP'nin eti ne, budu ne?
"
Hayır, siz bizi listelerinize alır ve Meclis'e taşırsınız, sonra, duruma bakarız. Birleşip birleşmeyeceğimize karar veririz" yaklaşımında bir mantık var mı?
CHP, DSP'yi Meclis'e sokacak, sonra DSP'liler ayrılıp kendi adlarına grup kuracaklar.
CHP, neden DSP'yi taşısın?
Ne borcu var ki?
Eğer DSP her şeye rağmen yine pürüz çıkartırsa, sol seçmene karşı sorumluluğu taşır. Hele
seçim sonrasında sırtını tümüyle
döner ve CHP'yi dışlarsa, bu sorumluluğu daha da artar.