Arınç, Dünya
Ehl-i Beyt Vakfı tarafından
vakıf merkezinde düzenlenen iftarın ardından yaptığı konuşmada,
Ramazan'ın, orucun, sahurların
inanç içerisinde önemli bir yerinin olduğunu belirterek, bunların birlikte yaşanıldığını aktardı.
Ramazan ayının yaşandığı bugünlerde iki olayla üzüntü yaşadıklarını ifade eden Arınç,
İstanbul ve
Trakya'nın maruz kaldığı büyük afetin kendilerini üzdüğünü belirtti.
Yaşanan sel felaketinde 30'u aşkın vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsatan Arınç, olayda hayatını kaybedenlere
Allah'tan rahmet dilerken, yaralılara da acil
şifa dileklerinde bulundu.
Acil Durumu Yönetiminden aldığı bilgiye göre; İstanbul'da ortalama yağış miktarı düşünülerek yapılan hesapta 1 günde yağan yağmurun 4 aya bedel olarak görüldüğünü anlatan Arınç, ''Sanırım 205 kilogram bir günde yağan yağmur... Bu tabii ki bu mevsimde Allah'ın hikmetidir, ama tabii ve semavi afetlerden korunmak için dua ediyoruz. Bir afet felakete dönüştü. İş yerleri mahvolanlar vardı, araçlar mahvoldu, insanlar sele kapıldı'' diye konuştu.
Bülent Arınç, ''Allah bir kez daha böyle bir felaketi ülkemize ve bütün dünyaya vermesin. Bu felaketlerden Rabbım memleketimizi ve milletimizi korusun'' dedi.
'ARTIK GÖZYAŞI DÖKMEK İSTEMİYORUZ'
Diğer yaşanan üzücü olayın da
terör olduğunu anımsatan Arınç, 25-30 yıldan bu yana Türkiye'de masum insanların, askerlerin, güvenlik güçlerinin hayatlarını terör nedeniyle kaybettiğini anlattı.
Arınç, ''Son bir kaç gün içerisinde de
Hakkari Çukurca'da, Van Başkale'de sanırım 9 şehidimiz var. Fidanlarımız, gençlerimiz, askerlerimiz hayatlarını kaybetti. Allah onlara rahmet etsin. Hepimiz bu kanın durmasını istiyoruz. Tabii ki bu acılar hepimizin yüreğine düşüyor. Artık
gözyaşı dökmek istemiyoruz, üzülmek, feryat etmek istemiyoruz. İnşallah bu son olur. Bunu yapanlar layık oldukları cezayı görürler. Allah o gençlerimize de rahmet etsin. Ailelerine
sabır versin'' diye konuştu.
'PEK ÇOK FİTNE UNSURUYLA KARŞI KARŞIYA KALDIK'
Çok önemli bir kurumda bulunulduğunu anlatan Arıç, Türkiye'nin çok bereketli topraklarda olduğunu bu topraklar üzerinde büyük medeniyetler kurulduğunu söyledi.
Arıç, şunları kaydetti:
''Bugüne kadar dili, dini, etnik mezhebi, felsefesi, düşüncesi ayrı olsa da farklı olsa da bütünlük içinde, beraberlik içerisinde, birbirimize güç olarak, birbirimizin farklılıklarını zenginlik ve bereket kabul ederek yaşadık.
Sünni inancı olsun,
Alevi inancı olsun, Bektaşi inancı olsun, Alevi kardeşlerimiz ve diğerleri olsun bu topraklarda kader birliği yaparak, birbirimizin kucağında şehit düşerek, birbirimizle etle tırnak gibi yaşayarak, birbirimizin inancına saygı göstererek yaşadık. Bu bizim büyük zaferleri kazanmamızda, en büyük devletleri kurmamızda amil olan çok önemli bir husustur. Fakat yıllar sonra maalesef son yüzyılın içerisinde ayrılıklar çıkarmak isteyen, bizi güçsüz bırakmak isteyen, birbirimize düşman etmek isteyen, bizi birbirimizden koparmaya çalışan faaliyetlere
tanık olduk. Sünni-Alevi kavgasıyla yıllarımızı kaybettik. Türk-
Kürt kavgasıyla yıllarımızı kaybediyoruz. İleri-gerici, laik-yobaz... Nitelikleri farklı da olsa bizi birbirimizden koparmak isteyen maalesef pek çok fitne unsuruyla karşı karşıya kaldık.''
Yıllardır bu ayrılıkları, bu farklılıkları birbirine düşman etmek için kurulan tuzakların acı sonuçlarının görüldüğünü de kaydeden Arınç, Türkiye'de bazen çatışmaların da olduğunu, hayatların kaybedildiğini ifade etti.
Arınç, ''Ateş yandı. Bu ateşi büyütme gayretleri oldu. Ülkemizde bu ayrılıklar vardı. Hatta İslamın dışında böyle bir kaç konu vardır, bunun ayrı ibadeti, bunun ayrı düşüncesi, bunun ayrı inancı vardır diye çok ifrat, çok uç noktalara kadar gidilebildi. Şüphesiz ki iki tarafın da hataları olmuştur. Devleti yönetenlerin de hataları olmuştur. Bu hatalarla zaten bugünlere kadar geldik. Biz ülkemizden, birbirimizden kopmadık. Pek çok tahriklere rağmen pek çok düşmanlığa rağmen biz ülkemizde birbirimizden kopmadık, birbirimizi kabul ettik, bağrımıza bastık'' şeklinde konuştu.
Bu beraberliğin yaşanmasında
Dünya Ehl-i Beyt Vakfı gibi kuruluşların da katkısının bulunduğunu dile getiren Arınç, ''Bir olalım, iri olalım, diri olalım'' sözünü hatırlattı.
ALEVİ ÇALIŞTAYI
Son yıllarda Türkiye'de
Alevilik konusunda çalışmaların hızlandığını kaydeden Arınç, ''
Ayrımcılık ne kadar şiddetli hale geldiyse, birleşmek, bütünleşmek ve birbirimizi tanımak ihtiyacı da o kadar arttı'' dedi.
Özellikle geçmiş yıllarda bu amaçla yapılan bazı toplantılara ve çalışmalara katıldığını, son olarak
Devlet Bakanı Faruk Çelik ile çalışmaları takip ettiğini belirten Arınç, bu konuda çok iyi noktalara gidildiğini ifade etti.
Bu konuyla ilgili bilim adamlarının ve akademisyenlerin bir araya geldiklerini, bizzat Bektaşi Alevi kültürünü, inancını devam ettiren kişilerin de katkısıyla çalışmalardan ortak bir sonuç çıkarmaya gayret ettiklerini anlatan Arınç,
Ekim ayının ilk günlerinde 3.
Alevi Çalıştayı'nın düzenleneceğini aktardı.
Arınç, konuşmasında şunlara kaydetti:
''Bizi birbirimize düşürmek isteyenlerin gerçek amaçları da esasen son bir iki yıldır pek çok
operasyon ve o operasyonlarda elde edilen bilgi ve belgelerle ortaya çıkarılmış oldu. Alevi kuruluşlarının başındaki birkaç önemli şahsiyete yönelmiş olan tehditler, şantajlar, suikast teşebbüslerinin gerçek amacının, Türkiye'de Alevi-Sünni kavgasını daha da keskinleştirmek ve toplumdaki bu yarayı daha derinleştirmek olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Zaman birlik ve bütünlük zamanıdır, zaman inancımıza hepimizin dört elle sarılma ihtiyacı duyacağı bir zamandır.''
Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı
Fermani Altun da Ramazan ayının birlik ve beraberlik getirdiğini belirterek, bu manevi günlerde insanların birbirlerine
yardım etmesi gerektiğini söyledi.
İnsanların inançlarını özgürce yaşaması gerektiğini dile getiren Altun, sel felaketinde hayatını kaybedenlere rahmet diledi.
Yemeğe, Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Eski
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ile çok sayıda davetli katıldı.