Arınç, ''Sanıyorum 10 arkadaşımız, kimdir bilemeyiz, araştırmayız da... Bize göre yanlış ama kendilerince haklı olan bazı sebeplerden ret oyu kullandılar. Diğer maddeler konusunda böyle bir endişeye kapılmayacakları ümidi içindeyim'' dedi.
Arınç, Samanyolu Haber'de katıldığı ''Açık Açık'' adlı programda, ''
Anayasa değişikliği teklifinin siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen 8'inci maddesinin reddedilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine, toplumun bütün kesimlerine hitap eden ve bu kesimleri memnun edecek 29 maddelik bir
Anayasa değişikliği yaptıklarını söyledi.
Anayasa değişikliğine ilişkin bütün maddelerin 1'inci turda kabul oyu aldığını hatırlatan Arınç, ''Reddedilen 8'inci maddenin oylamasında 10 oy eksik çıktı. Bu eksik oyların, 10 veya 8 tam bilemiyorum,
AK Parti'den olduğu kesin. Öyle anlaşılıyor'' dedi.
AK Parti'nin 1'inci ve 2'nci turda tek başına ''
evet'' diyen bir parti olduğunu ve bununla şeref duyduklarını ifade eden Arınç, ''Bunun doğru olduğuna inanıyoruz, varsa bu sorumluluğu AK Parti milletvekilleri olarak tek başımıza üstümüze alıyoruz. Onuru da şerefi de bize ait. Hata yapıyorsak, hatası da sorumluluğu da bize ait'' diye konuştu.
Anayasa değişikliği ile ilgili çok düşündüklerini ve ciddi çalışmalar yaptıklarını dile getiren Arınç, 327 oy alan 8'inci maddenin çok önemli bir madde olduğuna dikkati çekti.
''Anayasa'nın 68 ve 69'uncu maddelerini daha güçlendirici, daha teminat altına alıcı, Anayasa Mahkemesine doğrudan, kolaylıkla ve sabahtan akşama
dava açılmasının önüne geçecek bir filtre, bir teminat mekanizması kurmak istedik'' diyen Arınç, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin açılan davaların,
Türkiye'nin dengelerini sarstığını, yatırımcıların kaçtığını, ülkenin itibarının kalmadığını, ''Siyasi ve
ekonomik istikrar ne olacak?'' endişesinin oluştuğunu anlattı. Arınç, ''AK Parti'nin başına gelen mesele böyleydi. Milyar dolarlarımıza sebep oldu. Çok
şükür toparladık ve Türkiye'yi bir krizin içinden kurtardık. Siz yatırımcı olsanız, 'Bu parti gidiyor, kapatılıyor' diye düşünürseniz, elinizdeki parayı yatırıma dönüştürür müsünüz? Bir dış talep, Türkiye'deki istikrara bakarak karar veriyor'' diye konuştu.
Milletvekili, vali,
Yargıtay üyesi, memur ya da bir askerin yargılanmasının kolay olmadığına dikkati çeken Arınç, şunları kaydetti:
''Bir kişi hakkında bile kolaylıkla dava açılamıyor, yargı önüne çıkarılamıyorsa milyonları temsil eden bir parti, hele iktidardaysa onun hakkında başsavcının kaleminin yazacağı dört satırlık bir
iddianame elbette doğru olmaz. Biz bunları düşündük. Ama maalesef sanıyorum bazı milletvekilleri 'parti kapatmalar zorlaşacak, bundan sonra
terörle şiddetle doğrudan ilgili olan partiler bile kapatılamayacak' endişesine kapıldılar. Bu endişe körüklendi. Muhalefet partilerinin tek mekanizması ellerinde buydu. 'Görüyor musunuz, bundan sonra
terörist partiler bile kapatılmayacak'. Biz dava açılmasının önüne bir supap getirilmesine çalışıyoruz. Türkiye'de öyle bir parti varsa kurulacak kurulun bu davanın açılmasına izin vermesi de mümkün. Sanıyorum dedikodular, korkular, endişeler tereddütler vehimler
egemen oldu. Sanıyorum 10 arkadaşımız, kimdir bilemeyiz, araştırmayız da... Bize göre yanlış ama kendilerince haklı olan bazı sebeplerden ret oyu kullandılar. Diğer maddeler konusunda böyle bir endişeye kapılmayacakları ümidi içindeyim.''
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa değişikliği referandumunda MHP tabanından yüzde 15-20, CHP tabanından yüzde 10, BDP tabanından yüzde 50'ye yakın destek geleceğine inandığını belirterek, ''Eminim referandumda o bölgenin güzel insanları bu demokratikleşmeye, onları temsil eden milletvekillerinden daha çok sahip çıkacaklar. Bir yerlerden gelen ses neden bunu istemiyor? Aslında bunun da cevaplanması lazım'' dedi.
Arınç, Samanyolu Haber'de katıldığı ''Açık Açık'' adlı programda, ''Siyasi strateji açısından baktığımızda sonuç aslında seçimde AK Parti'nin elini güçlendiren bir tablo ortaya çıkarmış olmuyor mu? CHP, MHP ve BDP aynı çizgide ve aynı safta...Bunu BDP de kendi tabanına anlatmakta zorlanacak, MHP de...Hatta CHP de kendi tabanına anlatmak zorlanacak'' sözleri üzerine ''Bu yaptıklarını onlar düşünsünler. Zaten bu meseleyi referanduma götürmeme konusundaki endişeleri bundan kaynaklanıyor. Çünkü ben vicdanen çok eminim. Referandumda en az yüzde 60'lar seviyesinde halkın kabul oyu vereceğini düşünüyorum. Geçmişteki örneklerine bakarak da şimdiki istatistiklerine bakarak da...'' dedi.
MHP'nin tabanından en az yüzde 15-20'lik, CHP'nin tabanından yüzde 10'luk bir destek geleceğine inandığını kaydeden Arınç, ama bunun BDP için yüzde 50'lere yakın olduğunu söyledi. Bunu BDP'lilerin kendilerinin de bildiğini ifade eden Arınç, ''Düşünün ki tabanları 'evet' diyecek. Onları temsil eden yöneticiler 'hayır' demiş olacaklar. Böyle bir partinin yaşayacağı çelişkiyi hepimiz görmeliyiz'' diye konuştu.
BDP'nin çok yeni ama geleneği devam ettiren bir parti olduğunu dile getiren Arınç, ''BDP'nin, bugüne kadar kapatılmış partilerin sonuncusu'' olduğunu söyledi.
Bu partiler kapatıldığında da üzüntülerini ifade ettiklerini hatırlatan Arınç, ''Ama onlar sanki 'partilerimiz kapatılsın, biz ancak böyle yaşayabiliriz, böyle var olabiliriz' diye düşünüyorlar. Artık bir parti kapatılmamalı. İstisna olmalı. Tamamen yasaklayamadığımıza göre, parti kapatmayı çok somut verilere dayandırmalıyız. Yaptığımız da nihayet oydu. Ama daha üç ay evvel partisi kapatılmış insanların, parti kapatmaya karşı oylamaya katılmamaları, katılsalardı ya 'ret' ya 'kabul' diyeceklerdi, çok ilginçtir. Kendi bireysel iradeleriyle hareket edemiyorlar. Bir yerlerden gelecek haber onlar için çok daha önemli'' değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, ''Ben eminim referandumda o bölgenin güzel insanları bu demokratikleşmeye, onları temsil eden milletvekillerinden daha çok sahip çıkacaklar'' dedi.
''Bir yerlerden gelen ses neden bunu istemiyor? Aslında bunun da cevaplanması lazım'' sözleri üzerine ise Arınç şunları söyledi:
''Bunu onlara sorsanız, belki söylerler mi bilemiyorum. Ama o gelen talimat, direktif, emir, söz, rica neyse... Yani biz o işleri çok fazla bilmeyiz ama işte, 'filan haber ajansı, şu avukatların talimatları,
yurt dışından gelen sesler' diye yazılıp çiziliyor.
İstihbarat da bunları zaman zaman
servis ediyor. Niçin böyle bir demokratikleşme paketine karşı dursunlar? Onların şahsi talepleri var. Bu şahsi talepleri biz hukuk devleti içinde karşılamak durumunda değiliz. Demokratik açılıma karşı olmaları da bu sebepten zaten. Onlar kendilerini kurtarmak istiyorlar, Türkiye'nin terörden kurtulmasını veya Türkiye'nin huzura ermesini, halkın birbiriyle kucaklaşmasını filan değil. Bu kadar
eylemden sonra, 'Siz bizi dışarı çıkarıp, şuraya oturtun, şuraya götürün, şuradan getirin' herhalde bunları istiyorlar. Biz kabil
e devleti değiliz, hukuk devletiyiz.''
Demokratikleşme,
insan hakları, kültürel haklar konusunda gerekeni yaptıklarına işaret eden Arınç, kendisinin de medya kuruluşlarından,
RTÜK'ten sorumlu bakan olduğunu hatırlattı.
RTÜK Yönetmeliği'ni değiştirdiklerini, iki ay sonra da 14
radyo ve televizyona çeşitli dil ve lehçelerde 24 saat yayın izni verdiklerini söyleyen Arınç, ''Artık
Türkçe alt yazı da geçmeyecekler.
Reklam da alabilecekler. Haber tekrarı yapmayacaklar. Bu kadar güzel bir yönetmelik değişikliğine herkes teşekkür etti. Bunlar halkın talepleri. Biz halkın taleplerini karşılıyoruz. TRT Şeş 24 saat yayın yapıyor. Bölge halkı da izliyor. Kendi anadilini öğrenmek istiyorsa kurslar açılabiliyor. Bununla ilgili hiçbir yasaklama, kısıtlama yok'' şeklinde konuştu.
Ama terörle bir şekilde ilişkili olanların ''kültürel haklar, bireysel haklar'' şeklinde bir taleplerinin olduğunu düşünmediğini kaydeden Arınç, kendilerinin demokratik açılımda iki konuya önem verdiklerini söyledi.
Bunların ilkini, ''terörü minimize etmek, silahlı eylem yapamaz hale getirmek'' olarak açıklayan Arınç, bunun sebepleri, çareleri üzerinde ayrıca çalıştıklarına işaret etti.
Önem verdikleri ikinci konunun da ''ülkedeki birliği, kardeşliği, bin yıldan bu yana devam eden dostluğu yeniden kurabilmek'' olduğunu anlatan Arınç, onun için de, ekonomik, sosyal, toplumsal pek çok çalışmayı yaptıklarını vurguladı.
-''PROVOKASYONLAR...''-
Arınç'a, ''Son günlerde 6-7 şehit verdik bir kaç günde. Tam da bu kritik Anayasa sürecinde. Bir taraftan da BDP'nin isteklerine karşı, 'bize AK Parti kapıları kapattı' dedikten sonra bunlar yaşandı. Nasıl okumak lazım bu son provokasyonları'' sorusu da yöneltildi.
Bu soruya karşılık, ''Geçmişte önemli olaylar arifesinde buna benzer provokasyonlar hep yapıldı, 1980'li yıllardan bu yana'' diyen Arınç, bu organize hareketlerin çıkışının 1979'a dayandığını söyledi.
Önceleri ''Apocu grup'' diye ortaya çıkan, aldırış edilmeyen, küçümsenen olayın, 1984
Eruh baskınıyla da tamamen organize, silaha dayalı bir hareket olarak ortaya çıktığını dile getiren Arınç, ''Nereden baksanız 30 seneyi bulmuş. Bu mesele ne zaman çözülmeye kalksa Türkiye ne zaman dizinin üzerinde doğrulmaya kalksa ne zaman istikrar bulacak bir noktayı görmeye başlasa, bu tür olaylarla toplumsal gerilim tekrar ateşleniyor'' yorumunu yaptı.
Bu son olayları iki sebebe bağladığını aktaran Arınç, ''Bir tanesi genelde kış aylarında coğrafi şartlar itibariyle eylem yapamaz hale geliyorlar. Bir diğeri de geçtiğimiz günlerde iki gazeteci arkadaşımız, gazetelerde, madde madde 'şu eylemlerin yapılması düşünülüyor' diye yazdı. Hem
Karadeniz bölgesiyle ilgili hem de
Hakkari,
Çukurca ve çevresindeki... Bu eylemler gerçekleşti'' diye konuştu.
Arınç, ''
Gazeteci arkadaşlarımızın yazdığı istihbarat raporlarını Türkiye'de güvenlik güçleri bilmez mi? Bununla ilgili bir
takım tedbirleri almaz mı? Alması lazım. Alıyordur da... Ama neden bu eylemler yapılabiliyor. İşte bunun arkasında duracağız'' dedi.
Son olarak
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kurulduğunu anımsatan Arınç, bunun temel amacının terör ile nasıl mücadele edileceğinin konseptini belirlemek ve istihbarat birliğini sağlamak olduğunu anlattı.
Arınç, bu müsteşarlığın kurulmasına ilişkin düzenlemeyi CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğünü hatırlattı.
-''GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ UYANIK OLMALI''-
Arınç, ''Girip çıkmalarla, içerdeki
örgüt elemanlarıyla, zaten bu işte pişmiş, profesyonelleşmiş insanlarla bazen
karakolları vurarak, bazen toplumda panik meydana getirecek eylemler yaparak yola çıkabiliyorlar. Önemli olan güvenlik güçlerimizin bu konuda çok uyanık, çok dinamik olmasıdır'' şeklinde konuştu.
Geçtiğimiz günlerdeki, dört askerin şehit olduğu karakol saldırısına değinen Arınç, o zamanki tabiat şartlarının sisli, yağışlı olduğu ve helikopterlerin müdahale edemez bir durumda olduğunun söylendiğini anımsattı.
Geçmişte de karakol baskınlarının yaşandığını söyleyen Arınç, şunları kaydetti:
''Ama biz teröristlere kesinlikle bu eylemler için izin verilmemesi, bunlara fırsat verilmemesi, inlerinde basılmaları, etkisiz hale getirilmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Sadece
PKK örgütü bu eylemleri üstlense bile, başka yerlerde, eylem yapabilmek için aynı gayeye yönelmiş veya aynı merkezden yönlendirilmiş
taşeron örgütlerle de
işbirliği yapabiliyorlar. Çok güçlü bir istihbarata ve çok dinamik bir güvenlik gücüne ihtiyacımız var.''
SAMANYOLU HABER'İ CANLI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN