Arınç: Tuh sana...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir televizyon haber kanalının kasıtlı olarak, 'Başsavcılık basıldı' şeklindeki haberlerine tepkisini, "Tuh sana. Basıldı denmez, arama kararıyla arama yapıldı denilir." sözleriyle gösterdi.

Arınç: Tuh sana...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basına yansıyan ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a ait olduğu ileri sürülen ses kaydıyla ilgili olarak, "Son konuşmanın sahibi 'Ben konuşmayı yaptım ama Türkiye'de değil, yurt dışında yaptım diyor. Çok şükür artık kimse konuşulanları inkar edecek noktada değil. Herkes, 'o konuşmalar, o görüşmeler yapıldı ama şurada ve şu anlamda yapıldı' diye teyit etmeye çalışıyor. Benim tarihe geçecek sözlerim var. Tekrar yeni bir söz çıkarmak istemiyorum. Ama geçmişte söylediklerim, bugün çıkan her olayın arkasında, 'Doğruymuş.' denecek noktada." dedi. Bülent Arınç, AK Parti Genel Merkez Tanıtım ve Medya Birimi Başkanlığı'nca Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen 'Türkiye Buluşmaları' çerçevesinde, İstanbul'da 'Demokratik Açılım' konulu bir konferans verdi. ARINÇ'TAN SARIKAYA HATIRLATMASI Arınç, "Şimdi böyle bir durumda artık bir yargı dairesinde mi yoksa Anayasa'nın bağımsız mahkemelerinde mi. Yüksek yargının AK Partiye karşı bir tavır almasıyla mı 'Bunların hesapları görülür' düşüncesi hakim olabilir? Yüksek yargıya, bağımsız yargıya böyle bir şey izafe etmek, buna en büyük saygısızlık olur. Anayasadan kaynaklanan gücü kullanan mahkemelerimize, bağımsız yargımıza güveniyoruz. Bütün mesele, bağımsız olduğu kadar tarafsız da olmasını temin etmekte. Görülüyor ki kararsız olmayan bir avuç yargı içerisindeki unsur, AK Parti hükümetini kendisine hedef almış durumda. Biz ülkede böyle bir karmaşa ve kaosun hiçbir zaman yaşanmayacağını düşünüyoruz. Geçtiğimiz günlerde yaptığımız konuşmalar, yargının bulunması gereken yeri göstermektir. Biz siyasi merci olarak hiçbir zaman yargının görevine müdahale etmeyi düşünmeyiz. Bunu çok yanlış sayarız. Bu Anayasal bir suçtur. Hiçbir zaman yargının işlerine müdahale etmek ne yasamanın ne de yürütmenin görevidir. Bu, aynı zamanda iktidar kadar, muhalefetin de görevi olmalıdır. Ama geçen gün merak ettik. Yargıyı etki altına almaya çalışan sayın Baykal'ın sözlerini bir derleyin bakalım dedik. Sayın Bahçeli'nin sözlerini bir derleyin bakalım dedik. Bu konuda sabıkaları ve sicilleri çok fazla. Sayın Baykal, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde 367 konusu Anayasa Mahkemesi'nin gündemine geldiği gün 'Eğer Anayasa Mahkemesi bu seçimi iptal etmezse Türkiye'de karışıklıklar çıkar. Türkiye çatışmalara döner.' diyor. Bu sözü zabıtlarda ve sabıkası bu kadar fazla. En kötüsü de geçtiğimiz gün yaptığı konuşma. 'Artık tetikçi savcılar ve hakimler var.' konuşmasıdır. Türkiye'de bağımsız mahkemelerin asil savcı ve hakimlerine tetikçi sıfatını yakıştıran bir ana muhalefet liderini buradan kınıyorum. Bugüne kadar yargı, kendi istedikleri gibi karar verdiğinde, AK Partinin kapatılma davası açıldığında zil takıp oynayanlar, verilen cesur kararları görünce deliye dönmüştüler. Biz yargımıza sahip çıkacağız. Herkes görevini yapacak. Bundan 4 sene evvel 'iddianamesinde yanlış yaptı' diye gencecik bir savcının hayatıyla oynayanların, yeni oyunlarına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz." şeklinde konuştu. Herkesin, yargının görevini en iyi şekilde yaptığını göreceğini belirten Arınç, sordukları soruya hala cevap alamadıklarını kaydetti. HSYK'nın savcıları yetkilendirebileceğini ifade eden Arınç, ,yeri geldiğinde bu yetkiyi ellerinden de alabileceğini söyledi. Arınç, şöyle devam etti: "Ama bu sorumsuzluk değildir. Zannetmeyin ki HSYK'nın kararları, yargı denetiminin dışında olduğu için ne yapsalar doğrudur. Hayır, önce vicdan, sonra Anayasanın kendilerine tanıdığı yetkileri ve görev sahalarını tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu 4 tane savcının yetkisini alırız. Neden alırız? Gazetelere bakılırsa bir başsavcı için tahkikat yaptıklarından. Peki başsavcılar her şeyi yapar, onlardan hiç hesap sorulmaz anlamında mıdır? CMK 250. maddesi 3. fıkrası, özel yetkili savcıların, kendi görev sahası içindeki suçlarla alakalı soruşturma yapacağına dair yetki veriyor. Soruşturma yaptıktan sonra dava açılması gerekiyorsa yani kovuşturma noktasına gelmişse tüzel kişiler için ağır ceza mahkemeleri, özel kişiler için yani Cumhuriyet Başsavcısı ve Ağır Ceza reisi gibi şahısların yargılamasının Ankara'da yapılacağını öngörüyor. Hiç kimse kafa karışıklığına gitmesin. Erzurum'daki Cumhuriyet Başsavcısı, Erzincan'daki Cumhuriyet Başsavcısı için soruşturma yapabilir. Kanun bunu öngörüyor. Ancak dava açmak istediğinde o kişiyi yargılamak Ankara'da Yargıtay'a aittir. Biz burada oturduğumuz yerden bu konu hakkında karar vermiyoruz ki. Adalet Bakanı şunu şöyle yap demiyor ki. Bir başkası sen şöyle bir karar ver demiyor ki. Ama bir kısım televizyon ekranları ve sayın Baykal diyor ki 'bir başsavcı öbür başsavcıyı bastı.' diyor. Basmak tabiri çirkin bir tabirdir. Hiç kimse hiç kimsenin evini, sokağını basmaz. Bu aramayı, bu soruşturmayı yapan savcıya hakim kararıyla verilen yetki, arama kararıdır. Bu arama kararı hem evinde olur, hem işyerinde olur. İşyerinde yapılacaksa ve bu işyeri mahkemenin içerisindeki odaysa burayı bastı denmez. Türkiye'de en önemli televizyon kanallarından birisi bunu bilerek istismar ediyor. Başsavcılık basıldı diyor. Adliye basıldı diyor." Bu duruma sinirlenen Arınç, sinirini ise "Tuh sana, bastırma olmaz. Onun yapması gereken şudur. Başsavcının evinde ve işyerinde arama kararıyla arama yapıldı denilir. Hukuk dili budur. Arama yapmaktır. Ama berduş dili ne der? Basmaktır. Bunlar hep basmaya alışmışlar. Darbe geleneğinden geliyor bunlar. Baskılardan geliyor bunlar. Ama kafaları basmıyor hala. Türkiye'de çok şeyler değişti." dedi. (CİHAN)
<< Önceki Haber Arınç: Tuh sana... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER