Dönemin aktörlerinin "Bin yıl sürecek." dediği 28
Şubat,
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç'a göre;
AK Parti iktidarı,
demokratikleşme hamleleri ve 27
Nisan bildirisine verilen
cevapla sona erdi. Arınç, hükümetin
baskı altına alındığı o karanlık günlerde milletvekillerinin de tehdit edildiğini söylüyor.
Siyasi tarihe "postmodern
darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinin üzerinden tam 14 yıl geçti. 28 Şubat, meşru hükümetin,
psikolojik savaş teknikleriyle alaşağı edildiği, hak ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığı bir dönem olarak zihinlere kazındı. O karanlık dönemin yakın tanıklarından
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yaşananları Zaman'a değerlendirdi. Arınç, eski
Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "bin yıl sürer" dediği 28 Şubat sürecinin tarihe gömüldüğü kanaatinde. AK Parti'nin iktidara gelişinin,
27 Nisan bildirisine karşı yapılan açıklamanın ve
cumhurbaşkanlığı seçiminin 'postmodern darbe'ye verilen en iyi cevap olduğunu düşünüyor. Ayrıca 28 Şubat'ı
destekleyen partilerin
tasfiye edildiğini ve dönemin aktörlerinin de kaybettiğini hatırlatıyor. Başbakan Yardımcısı, o gergin günleri anlatırken baskı ve korku ortamına dikkat çekiyor. Yüksek yargı, medya ve askerin elbirliğiyle yürüttüğü psikolojik savaşın milletvekilleri üzerindeki etkisini ise şu çarpıcı örnekle anlatıyor:
"Tehditler geliyordu, 'ordu el koyacak' diye. Gülüp geçiyorduk. 'Parti kapatılacak' diyorlardı; 'kaderde ne varsa o olur' diyorduk. Bu tehdit DYP'lilere de yapıldı. Bir kısmı istifa etti. Sanıyorum Haziran'ın 12'si gibiydi. O sıralarda pek çok milletvekilinin darbe olacak korkusuyla lojmanlarını kapatıp, yurtdışına çıktığını acıyla görmüştüm..."
Başbakan Yardımcısı Arınç, eski
Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "bin yıl sürer" dediği 28 Şubat sürecinin 10 yıl bile sürmediği kanaatinde. AK Parti'nin iktidara gelişinin, demokratikleşme hamlelerinin ve hükümetin 27 Nisan bildirisi karşısındaki duruşunun 28 Şubat'a cevap olduğunu ifade ediyor: "1
Mart tezkeresi aslında 28 Şubat için verilen önemli bir cevaptır.
Parlamento halktan aldığı yetkiyi halkın yararına kullandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi 28 Şubat'a en iyi cevaptır, 28 Şubat'ın karşılığı 28 Nisan'da yayınlanan bildiridir. Meclis'in çatısının üzerinden uçakların uçtuğu, her türlü baskı ve hukuk hilesinin olduğu dönemde milletin temsilcileri cumhurbaşkanını seçmişlerdir."
Bülent Arınç, 28 Şubat sürecine destek veren partilerin tasfiye olduğunu, sürece destek veren bütün aktörlerin de kaybettiğini hatırlatıyor. Bütün bunlara rağmen medya ve diğer alanlarda 28 Şubat özlemi içinde olanların halen bulunduğunun altını çiziyor: "Sayıları, etkileri azalmakla birlikte hâlâ o günleri özleyen, hükümetlerin hep başarısız olmasını arzu eden bir kesim var.
Medyada da var. Ama 28 Şubat'taki etkilerinin yüzde 1'ine bile sahip değiller."
Ergenekon ve
Balyoz davası sanıkları yargılanırken 28 Şubat sürecinin aktörleri hakkında herhangi bir işlem yapılmaması muhalefet partileri tarafından eleştiriliyor. Arınç, "28 Şubatçılara niye dokunulmuyor?" sorusuna şu cevabı veriyor: "28 Şubat siyasi bir olaydır. Siyasi olaylarda çözümü de, hakemliği de, kararlılığı da halka bırakmak lazım. Halk bunu siyasi karar ve tercihlerle çözdü. 28 Şubat'ı bir daha dirilmemek üzere gömdü. Bu süreçte yanlış yapan asker kişilerden görevine devam edenler yok. Önde gelenlerin pek çoğu
emekliye sevk edildi veya emekli oldu. O süreç içinde yargı temsilcilerini çağırıp brifing adıyla yön verenler, ayakta alkışlatanlar artık konuşamaz, sokağa çıkamaz hale geldiler. O brifinglere katılanların çoğu büyük utanç içinde. 12
Eylül referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliği, 28 Şubat'a vurulan büyük bir şamardır. Bu değişiklikten sonra artık hiç kimse
sivil, asker millet iradesine karşı gelemez; aklından bile geçiremez. Dolayısıyla 28 Şubat yargılansaydı bundan daha büyük sonuç ortaya çıkmazdı. 28 Şubatçılar vicdanlarda yargılandı ve mahkum oldular."
27 Nisan bildirisi o sitede niye duruyor?
-28 Şubat'ın izlerinin tamamen silinmesi yönünde net bir tavır ortaya koyan Arınç, bu yüzden 27 Nisan e-muhtırasının hâlâ Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer almasına tepkili: "Bildiriyi bizzat kaleme aldığını söyleyen Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'a gereken cevap fazlasıyla verilmişti. Ben şahsen öyle bir bildirinin ne maksatla, kime karşı yapıldığını iyi bildiğime göre gelinen asker-sivil konumlanmasında muhafaza ediliyor olmasını doğrusu üzüntüyle karşılıyorum." "Güçlü
Ordu, Güçlü
Türkiye" sloganının değiştirilmesinden mutlu olduğunu ifade eden Arınç, TSK'dan bir beklentisi daha olduğunu söylüyor: "
Mustafa Muğlalı Kışlası Van'ın bir kasabasında, facianın yaşandığı yerde
tabela olarak duruyor. Sanırım yeni
komuta kademesi halkın bu konudaki hissiyatını da dikkate alacaktır."
ÖMER ŞAHİN