-Demokrasimizin kurucusu olan bu meclis geleceğimizin teminatıdır. Bana verilen teammülleri herz aman kamu yararına kullanmaya çalıştım.
"İNANCIM HİÇBİR ZAMAN SARSILMADI"
-Millet iradesine gölge düşüren örtülü vesayetlerin ortadan kaldırılması için meclisimizin ve milletimizin ortaya koyduğu tavra destek verdim. Demokratik teamüllerin zorlandığı veya ayaklar altına alındığı dönemlerde dahi, halkımızın milli iradesini er ay da geçe sandığa ve ülke yönetimine yansıtacağına inancım hiçbir zaman sarsılmadı.
-Demokrasinin en temel şartı olan seçim dönemlerinde yaşanan kutuplaşmaların ülkemize bir faydası yoktur. Böyle bir kutuplaşma milletimizin sosyal yapısını bozmaya zemin hazırlar. Kutuplaşmadan uzaklaşan ülkeler normalleşir. Reformlar kutuplaşmanın yaşanmadığı dönemlerde kalıcı olur. Bu nedenle demokrasiye yönelik tehlikeler karşısında birlikte duralım.
"REFORM RUHUNU DEVAM ETTİRMELİYİZ"
-Demokratikleşme adımı atmak adına son yıllarda sessiz reform adında bir çok adım atılmıştır. Doğu ve batı bunu takdir ile karşılamıştır. Hak ve özgürlüklerin gelişmesi ancak bu reformlar ile oluşur. Dün açıklanan paketten de memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim. Reform ruhunu devam ettirmeliyiz. Gezi parkındaki barışçı eylemlerin oluşmasını demokrasimizin gelişme tezahürü olarak gördüm.
-Ne varki bazı aşırı gruplar barışçıl eylemleri bozarak kamu düzenine zarar vermiş ve talihsiz olaylar yaşanmıştır. 1 polis ve 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Demokrasilerde farklı düşünceler hukuk sınırları içinde ifade edilebilir.Ama bunların diğer vatandaşların hak ve özgürlüklerini engellememesi gerekir.
-Kürt sorunununda demokrasi ile halledilebileceğini savundum. Millet olarak kendi sorunlarımızı özgüven ile çözebileceğimize inandım.
-Demokratik sahiplenme ve ilerleme, tehditlerle, şiddetle sağlanamaz. Türkiye gibi köklü devlet geleneğine sahip bir ülkenin halkı, bu tür tehditler karşısında nasıl davranacağını kuşkusuz bilir.
"TÜRKİYE BÖLGE HALKLARIN UMUDUDUR"
-Yakın bölgemizde yaşanan trajediler, ülkemize, demokrasimize, milli birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bölge halklarının umut olarak gördüğü Türkiye, “kendi barışının fırsat ve umudunu” söndürmemelidir.
-Etnik, dini, mezhebi ve ideolojik fay hatları etrafında cereyan eden Suriye’deki iç savaş, tüm bölge için risk ve tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca, Arap âleminin en önemli ülkesi Mısır’da, başlangıçta büyük ümitler yeşerten demokrasi deneyimi akamete uğramıştır.
-Yaklaşık yüzyıl önce yasaklanmış kimyasal silahlar kullanılmakta; Orta Çağ’da Hıristiyan âleminde yaşanan mezhep çatışmalarının benzeri, maalesef bu sefer bizim bölgemizde Müslümanlar arasında cereyan etmektedir. Ardımızda bıraktığımızı düşündüğümüz Soğuk Savaş’ın ideolojik rekabet ve vekâlet savaşlarının benzerleri, bugün Suriye’de sahnelenmekte; radikalizm ve aşırılık küresel düzeyde yayılmaktadır.
"SURİYE EN CİDDİ DIŞ MESELEMİZDİR"
-Komşumuz Suriye’de cereyan eden iç savaş şüphesiz ülkemizin en ciddi dış politika meselesidir. Bu vahşi iç savaşa bir son verilemezse korkarım gelecek sene ölen kişi sayısının katlanarak arttığını hep birlikte görebiliriz. Bir geçiş döneminin ardından kurulacak yeni Suriye’de, savaş ve insanlık suçu işlemiş kişilere asla yer verilmemelidir.
-New York’taki temaslarım çerçevesinde, İran’da yeni bir dönem başlatan Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşme fırsatı buldum. Önemli komşumuz İran ile ikili ilişkilerimizi ilerletmek ve başta Suriye krizinin çözümü olmak üzere çeşitli bölgesel meselelerde işbirliğimizi güçlendirmek hususunda anlayış birliğine vardık.
"İSRAİL'İN TAVRI ÇOK TEHLİKELİ"
-Orta Doğu’nun temel sorunu olan Arap-İsrail ihtilafı çözülmeden bölgenin ve dünyanın huzur bulması mümkün değildir. Müzakerelerin, tüm Filistinlilerin kabul edebileceği, 1967 sınırlarını esas alan, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve yaşayabilir bir Filistin Devleti’nin kuruluşuyla ve kalıcı bir barışla neticelenmesini arzuluyoruz. Ancak, Doğu Kudüs’te olmak üzere Filistin topraklarında yeni yerleşim yerleri inşasına izin veren İsrail’in tavrını çok tehlikeli ve bu süreçle bağdaşmaz buluyoruz.
-Suriye’de kriz dolayısıyla, hava savunma sistemimize katkı sağlamak suretiyle Türkiye ile dayanışma sergileyen müttefiklerimiz, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Hollanda hükümetlerine Türk halkı adına teşekkür ederim.
-Esasen, Türkiye’nin makroekonomik temelleri son derece güçlüdür. Başarıyla uygulanan ekonomik politikalar ve sağlanan mali disiplin sonucunda enflasyon ve faiz oranları tek hanelere inmiştir. Kamu borç stokumuz ve bütçe açıklarımız Maastricht kriterlerinin de altında seyretme başarısını göstermiştir.
"SON YASAMA YILI AÇIŞ KONUŞMAM"
-Bu yıl 29 Ekim’de Cumhuriyetimizin 90. Yıldönümünü kutlayacağız. Tüm halkımızla birlikte Cumhuriyetimizin bu süre zarfında elde ettiği kazanımlardan gurur duyuyorum.
-Bu, seçildiğim görev süresi içerisinde benim son yasama yılını açış konuşmam. Cumhuriyetin 27. Yıldönümünde doğmuş; ve onun en önemli erdemlerinden biri olan fırsat eşitliğinden yararlanmış bir Türk vatandaşı olarak; Milletimizin bana lütfettiği Cumhurbaşkanlığı görevini layıkıyla yerine getirmeye çalıştım. Geride bıraktığımız altı yıl içerisinde doğru bildiklerimi söylemeye, hatırlatmaya ve yapmaya gayret ettim. Rehberim, Anayasamız, inançlarım ve vicdanım oldu.
-Hayatım boyunca, “halka hizmeti Hakk’a hizmet bilerek, Yüce Milletimizin hizmetinden hiç ayrılmadım. Bundan sonra da bu anlayış ve şuurla Milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğim.
-Sözlerime son verirken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Yüce Meclis’in ebediyete intikal etmiş tüm üyelerini ve bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyor ve yeni yasama yılının Milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.''