AK Parti'ye karşı ne yapmalı?
Artık
iktidar partisine nasıl bir muhalefet yapılması gerektiği konusunda ciddi kafa yormanın zamanı. AK Parti'nin siyasi muhalifleri kendilerine yeni bir
yol haritası çizmek zorunda. Kendi programsızlıklarını, fikirsizliklerini ve tabansızlıklarını devletin kurumlarıyla doldurma stratejisinin miadı doldu.
AK Parti'ye muhaliflerinse muhalefetlerini '
siyaset dışı' konulara ve kurumlara taşıması ne AK Parti'yi yıpratıyor ne de bunu yapanlara olan desteği artırıyor. Aksine AK Parti'ye siyaset dışı her müdahale demokratik refleksleri kamçılıyor, AK Parti'yi daha da büyütüyor. Kapatma davasıyla 'erimesi' ve 'dağılması' beklenen AK Parti
büyümeye devam ediyor; bugün
oy oranı 22 Temmuz'un üzerinde.
Demek ki mevcut muhalefet tarzı, yöntemi, stratejisi ve dili AK Parti'ye karşı etkili değil. Artık muhalefetin 'siyaset'e dönmesi şart, niyetleri AK Parti'yi iktidardan indirmekse.
Askerle muhalefet etmeye kalktılar. 27
Nisan bildirisi yayınladılar. Ne oldu? Amaçlarına ulaşabildiler mi bu siyaset dışı yöntemi kullanmakla? Sonuç; seçimlerde AK Parti yüzde 47'yi buldu. Yetmedi,
Abdullah Gül bu dalgayla
cumhurbaşkanı seçildi. O da yetmedi, referandumla onaylanan anayasa değişikliği cumhurbaşkanlarının doğrudan seçilmesi ilkesini getirdi, böylece cumhurbaşkanlığı bürokratik elitlerin vesayetinden tamamen çıktı. AK Parti'ye muhalefet yapan çevreleri sevindiren sonuçlar mı bunlar? Memnunlarsa bu 'başarı'larına, aynen devam etsinler.
AK Parti'ye asker üzerinden muhalefetin bir başka ayağı gözünü iyice kararttı, doğrudan askerî
darbe işine girişti.
Eruygur ve takımı 2003 ve 2004 yıllarında Kıbrıs'ta çözüm politikasını bahane edip
darbe planları yaptı. Olmadı. Sağduyu galip geldi,
Hilmi Özkök geçit vermedi. Emekli olan paşalar bu defa askerî hiyerarşi içinde kendilerinin organize ettikleri '
sivil toplum'u harekete geçirmeye, darbenin toplumsal zeminini hazırlamaya çalıştılar. 'Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır' sözü darbecilerin adeta manifestosuna dönüştü, toplumun ve bürokrasinin bir kısmını etkiledi. Ya vatan gidiyordu elden ya
laiklik.
Türkiye uçurumun kenarına hiç bu kadar gelmemişti. Tehlikenin farkında mıydık?
Bu masallarla iş geldi 'Ergenekon'a dayandı. İktidarı demokratik yollardan değiştirmek yerine şiddet, siyasi parti yerine çete...
Bütün bunlar niye? AK Parti'den kurtulmak için. Birazcık kendi
halklarına güvenseler, az biraz
demokrasiye inansalar hiç bunlara tevessül etmezlerdi. Galiba halktan da demokrasiden de umutlarını kesmişlerdi ki bürokrasideki müttefikleriyle iş tutmaya devam ettiler.
Bu defa da yargıya döndüler; belki yargı 'bitirirdi işi'. Sabık cumhurbaşkanı ile yargının
işbirliği doğrusu AK Parti'nin iktidarını oldukça sınırlandırmıştı. AYM ve
Danıştay kararları,
yüksek yargı bildirileri vs. Ama yargı AK Parti'nin iktidarını sınırlandırdıkça halk iktidarın alanını açtı.
Anayasa Mahkemesi hukuk ve
akıl dışı bir
367 kararı verince halk gidip AK Parti'ye oy verdi, cumhurbaşkanının kim olacağını adeta dikte ettirdi. 22 Temmuz sonrası artık
Çankaya da muhalefet odağı olmaktan çıkınca son bir hamleye
destek verdiler; Başsavcı'nın
kapatma davası. Sonuç; yine hüsran. İç ve dış dengeler arasında AK Parti'yi 'kapatamadılar'.
Yargı 'işi bitiremedi'.
Artık bütün bunlardan muhalefetin
ders çıkarması gerek. AK Parti'ye siyaset dışı yollarla, yani askeriye ve yargı üzerinden muhalefet yapmanın sınırlarına gelindi. Geriye kalan, demokratik muhalefet. Ne dersiniz? AK Parti'ye 'daha çok demokrasi, daha hızlı
AB üyeliği, daha yüksek büyüme, daha adil gelir dağılımı,
Kürt sorununa hemen çözüm, başörtüsü zulmüne son' temalarını öne çıkaran bir muhalefet yapmayı deneseniz. Statükoya sarılmak yerine değişimin aktörü olabileceğinizi anlatsanız halka. Bir de 'siyaset'i deneseniz yani.
ZAMAN