İddiaya var mısın?
Dün not defterime baktım. 26
Nisan Perşembe günü bir araya gelmişsiz. Toplam 7 kişi: Ünlü bir
işadamı, üç profesyonel
yönetici, üç de gazeteci.
Nasıldı o günler? Hatırlayalım:
-
Genelkurmay Başkanı
Org. Büyükanıt ayın 12'sinde konuşmuş, yeni cumhurbaşkanının
Cumhuriyet ilkelerine ' sözde değil özde bağlı' bir kişi olmasını arzuladıklarını, son kararı ise Meclisin vereceğini
açıklamıştı.
- 14 Nisan'da Ankara'daki Tandoğan meydanında ilk cumhuriyet mitingi yapılmıştı.
-
24 Nisan günü
Tayyip Erdoğan,
Köşk adaylarını açıklamıştı:
Abdullah Gül .
- İki gün sonra yani 28 Nisan'da ilk tur
oylama yapılacaktı ve CHP'liler Meclise girmeyeceklerini, 367 meselesini
Anayasa Mahkemesi'ne götüreceklerini açıklamıştı.
- Bir gün sonra ilk tur oylama yapılacaktı.
- 29 Nisan günü
İstanbul Çağlayan'da ikinci miting gerçekleştirilecekti. Bu biliniyordu.
- Bir gün sonra, yani
27 Nisan'da Genelkurmay internet sitesinde, "
emuhtıra " yayınlanacağından hiçbirimizin haberi yoktu.
O ortamda bizim grubun derdi ise başkaydı: " Ne olacak bu F.Bahçe'nin hali? "
Ancak bir süre sonra
Türkiye'nin gündemi galip çıktı. Konu dönüp dolaşıp seçimlere geldi.
Bunun üzerine iddiaya girdik:
AKP'nin oyu ne olacak?
Ünlü işadamı, tanınmış gazeteci ve bir profesyonel yönetici " düşecek " dedi.
Bir başka yönetici " aynı kalır " cevabını verdi. ('Aynı' kelimesinin, 2002 seçimlerine kıyasla artı/eksi 1 puan olmasına karar verdik.)
Yine gayet ünlü bir yönetici ve iki gazeteci (ben de dahil) ise " artar " dedi.
Tahminlerde tam bir denge ortaya çıkmıştı: 3 "düşer", 1 "aynı kalır", 3 "artar".
Ben tahminleri not defterime kaydederken, tanınmış gazeteci, " AKP oylarının artacağına gerçekten inanıyor musun " diye sordu. " Evet " cevabını alınca, örnekler vererek niye düşeceğini bana anlatmaya başladı.
Ben de karşı örnekler vererek, niye artacağını ona göstermeye çalıştım. Anlaşamadık.
Bu iddiayı ben önemsiyorum.
Çünkü herkes kendine göre bir Türkiye analizi yapıyor. Ve herkes kendi analizinin doğru olduğunu düşünüyor.
Dolayısıyla burada önemli olan, " seçimleri kimin kazanmasının
ülke için daha iyi olacağı " ya da " gönlümüzde yatan parti " değil. O ayrı bir konu.
Benim öncelikli derdim, hangi analizin gerçeklere daha uygun olduğunu anlamak.
Pazar gece yarısı, olmadı 23 Temmuz Pazartesi sabahı takke düşecek, kel görünecek.
Ben 5 yıla yaklaşan
iktidar yıpranmasına, yolsuzluk ve kayırma söylentilerine, işsizlik oranında kayda değer bir düşüş olmamasına rağmen, AKP'nin yüzde 40 civarında oy alacağını öngörüyorum.
AKP'nin oyları artacak ama MHP ve çok sayıda bağımsız Meclis'e gireceği için milletvekili sayısı düşecek.
Yine de AKP tek başına hükümet olacak güce, 300'ü aşkın milletvekiliyle ulaşacak.
Neden böyle olacağını defalarca yazdığım için tekrarlamayacağım.
Ancak birçok okurumuzun yönelttiği soruya
cevap vermek istiyorum: " AKP'yi niye eleştirmiyorsunuz " diyorlar.
Herkes gibi ben de AKP hükümetinin sütten çıkmış ak kaşık olmadığını biliyorum elbette. Sürüyle hatası ve eksiği var.
Ancak...
AKP hükümetine karşı 2004 yılından bu yana çeşitli tezgâhlar kuruldu:
Nokta dergisinin ortaya çıkarttığı darbe hazırlıkları... Danıştay saldırısı...
Kuvvacı çeteler...
Rahip Andrea Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetleri...
Cumhuriyet mitingleri...
YÖK'ün ve hukukçuların 367 darbesi...
27 Nisan ve 8 Haziran Genelkurmay bildirileri...
DYP ve Anavatan'ın yapay bir biçimde birleştirilmeye çalışılması...
Milletvekillerine yönelik tehditler...
Ankara'da patlatılan canlı bomba...
Bir anda artan PKK saldırıları ve ardından şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapılması...
Hudson Enstitüsü'ndeki felaket senaryoları...
Önce bu kirli tezgâhlar, bu psikolojik savaş operasyonları, bu iğrenç tuzaklar son bulur...
Ondan sonra AKP'yi eleştiririm.
Merak etmeyin söyleyecek laf çok.
EMRE AKÖZ/SABAH