GENELKURMAY BAŞKANI İSTİFA EDER Mİ?
Balyoz davasına
bakan mahkemenin 163
sanık hakkında yeniden
tutuklama kararı vermesinin ardından, Ankara'da tuhaf ve bir o kadar da esrarengiz bir
takım görüşmeler yapılıyor.
Bunlara ikna görüşmeleri de diyebiliriz.
Görüşülenler arasında bazı siyasetçiler, bakanlar ve özellikle
Ergenekon konusunda yazı yazan gazeteciler var.
Adeta bir psikolojik harekat başlatılmış durumda.
Karargaha davet edilen bazı gazetecilere bu kadar çok tutuklamanın fazla olduğu anlatılıyor ve tersten bir ikna etme yöntemi uygulanıyor.
Bu telkinleri alan, özellikle Ergenekon uzmanı bazı meslektaşlar da dışarıda kendilerine anlatılanların doğruluğunu savunup aslında 163 kişinin tutuklanmasına gerek olmadığını 20-30 kişiyle bu işin kapatılması gerektiğini dillendiriyorlar.
Öyle ki bu taktik hükümetin başta
Milli Savunma Bakanı olmak üzere bazı bakanları üzerinde de etkisini göstermiş görünüyor.
Nedir bu tersten ikna yöntemi ?
Anlatalım.
Güya bu kadar çok sayıda
general,
subay tutuklanırsa bu durum TSK içinde,
Genelkurmay Başkanı
Koşaner'e karşı bir tepki hareketini doğururmuş.
Bu tepki hareketi içten içe bir rahatsızlığa ve dolayısıyla da bir başkaldırıya dönüşürmüş.
Bu kadar çok komutanın tutuklanmasına karşı çıkan TSK mensupları Genelkurmay Başkanı üzerinde bir baskı oluşturur ve onu istifaya zorlarmış.
Genelkurmay Başkanı da bu baskılara dayanamaz ve istifa etmek zorunda kalırmış.
Dolayısıyla askerin askerlikten başka işlerle uğraşmasına
soğuk bakan, demokrat kişiliğiyle tanınan, anti demokratik girişimlerin arkasında durmayan,
yargıya müdahale etmeyen Türkiye'nin özlemini çektiği bir genelkurmay başkanı bulmuşken kaybedermişiz.
İşin özeti bu.
Tersten bir psikolojik harekatla amaca ulaşma taktiği.
Bu anlatımdan ikna olan bazı gazeteciler ve siyasetçiler de “aman Genelkurmay Başkanını zor durumda bırakmayalım istifa etmek zorunda kalmasın” diye şimdi mahkemenin 163 kişi hakkında tutuklama kararı vermesini “bu kadarı da çok” diye eleştiriyor.
Hatta bu tersten psikolojik harekat; Milli
Savunma Bakanının çevresini o kadar sarmış durumda ki; bakan, muvazzafların açığa alınamayacağını söylemeye başladı. Yarın bir gün tutuklama kararının kaldırılacağını
ümit ediyor olmalı ki;
Milli Savunma Bakanı erken bir hareket yapmaya kapıları kapatıyor.
Adalet Bakanı üzerinde de etkisini gösterdiği yönünde duyumlar aldığımız bu tersten psikolojik harekatı yapanlar, Genelkurmay başkanını koruyormuş gibi görünüp aslında
darbe suçundan yargılananların salıverilmesini amaçlıyor.
Hatta bütün faturanın ilk emri verene kesilip, gerisinin serbest bırakılması gibi formüllerin üzerinde çalışıldığı da gelen bilgiler arasında.
Daha önce yine Balyoz sanığı 3 generalin meselesinde “
açığa alma yetkimiz yok” diyen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün, aslında bu generalleri açığa almayarak hükümeti Yüksek Askeri Şura'da nasıl da zor duruma düşürdüğüne tanıklık etmedik mi ?
Şimdi Gönül'ün; Balyoz'dan tutuklanan muvazzafların açığa alınmalarına gerek olmadığını söylemesi, daha da ötesi başka bir
soruşturmayla ilgili
delil karartmaktan
şüpheli konumdaki Genelkurmay
Adli Müşaviri Hıfzı
Çubuklu ile ilgili soruşturma izni vermemesi suça karışan komutanları koruyup kollamak olmuyor mu ?
Üstelik başarılı olduğu gözüken tersten psikolojik harekatı yasal zeminde hayata geçirecek olan çalışmayı yapan kişinin de Çubuklu olduğu düşünülürse Milli Savunma Bakanının nasıl markaja alındığı, hem soru işareti oluşturuyor hem
milli irade adına endişe doğuruyor.
Şimdi; Milli Savunma Bakanı'nın üzerinde etkisini gösteren tersten propagandaya
prim verilirse “aman Koşaner yıpratılmasın” diye bütün Balyozcular serbest bırakılır.
Eğer bu yapılırsa bunun hemen arkasından daha büyük bir tehlike kapıda bekliyor. Bu tersten psikolojik harekatı kurgulayanlar, hükümeti tuzağa düşürüp yeni planlarını devreye sokacak.
Ve hükümetin istediği zaman yargıya müdahale edebildiğini bu şekilde ispatlamış olacaklar. Hem hükümetin yargıya müdahale etmesini sağlamış olacaklar, hem de yargıyı iktidarın kumandasıymış gibi göstererek yürütülen Ergenekon soruşturmasının tümünü bir piyese çevirecekler.
Tersten korku salma oyununu iyi görmek ve sanki TSK yönetimini koruyormuş gibi davranıp, ülkenin kuyusunu kazma oltasına gelmemek gerekiyor.
Bu kadar çok tutuklamanın; içeriden gelen baskılarla Işık Koşaner'i istifaya sürükleyebileceği endişesine kimse kapılmasın.
Çünkü bu koca bir yalan.
Orduda Koşaner'in yargıya müdahale etmeyen duruşunu destekleyen ve
darbeci zihniyetin ayıklanmasını isteyen çok güçlü bir irade var.
Hatta yeni bir cunta hareketlenmesi olursa; buna içerden karşı koymak üzere
genç subaylar arasında bir organize hareket birliği oluşturulduğunu da söyleyebiliriz.
Bırakın Koşaner'i istifaya zorlamayı, TSK'nin binlerce subayı darbeci cuntaya karşı onun arkasında durmak üzere hazır bekliyor.
Ayrıca suça karışan kim varsa sayısına bakılmaksızın gerekli yargısal
yaptırım uygulanır.
Kaç kişi gerekiyorsa tutuklanır.
Kimse korkmasın hiçbir şey olmaz.
Tersten psikolojik harekata kapılıp şimdi bu tutuklamaların fazla olduğunu düşünmeye başlayanların; cellatlarına
aşık olmak üzere olduklarını iyi bilmeleri gerekiyor.
Kimse kendi korkaklığı yüzünden milletin geleceğini riske atmasın.
Millet bunu affetmez bilesiniz.
Cunta karşısında dizleri titreyen siyasetçi varsa; seçime 4 ay kaldı, bırakıp gitsin torun sevsin.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]
twitter.com/aabdulkadiroglu